Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Ergenekon Davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal´ın açtığı tazminat davasında tahliye taleplerini reddeden 9 hakimin tazminat ödemesine ilişkin kararı onadı. Oysa Haberal´ın sağlığının normal olduğuna dair heyet raporunun mahkemelerden gizlendiği ortaya çıkmıştı. Kararı değerlendiren cezalı hakimler gerekçeli kararı beklediklerini söyledi. Görevlerini suistimal etmedikleri görüşünde birleşen hakimlerin karara şaşırdıkları öğrenildi. Karar üzerine tazminata mahkum olan hakimlere destek amacıyla Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´ndeki gönüllü olan meslektaşlarının fon oluşturulacağı iddia edildi. Ergenekon hakimlerinin elini kolunu bağlamayı amaçladığı çok açık olan bu skandal karar, kontrgerillacıların yüksek yargıda nasıl yuvalandıklarını, Ergenekon davasını engellemek için nasıl çalıştıklarını, HSYK reformuna niçin direndiklerini ve referandumda niçin hayır oyu için çalıştıklarını bir kez daha ispatladı. İtalyan Ergenekon´u Gladio davasına bakan savcının da dediği gibi Kontrgerilla en sert direnişi yargıda gösteriyor.
Böyle olur yükseklerin alçak hukuku: Skandala yargıtay onayı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Ergenekon Davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal´ın açtığı tazminat davasında tahliye taleplerini reddeden 9 hakimin tazminat ödemesine ilişkin kararı oyçokluğuyla onadı. Oysa Haberal´ın sağlığının normal olduğuna dair heyet raporunun mahkemelerden gizlendiği ortaya çıkmıştı. Kararı değerlendiren cezalı hakimler gerekçeli kararı beklediklerini söyledi. Görevlerini suistimal etmedikleri görüşünde birleşen hakimlerin karara şaşırdıkları öğrenildi. Karar üzerine tazminata mahkum olan hakimlere destek amacıyla Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´ndeki gönüllü olan meslektaşlarının fon oluşturulacağı iddia edildi. Ergenekon hakimlerinin elini kolunu bağlamayı amaçladığı çok açık olan bu skandal karar, kontrgerillacıların yüksek yargıda nasıl yuvalandıklarını, Ergenekon davasını engellemek için nasıl çalıştıklarını, HSYK reformuna niçin direndiklerini ve referandumda niçin hayır oyu için çalıştıklarını bir kez daha ispatladı. İtalyan Ergenekon´u Gladio davasına bakan savcının da dediği gibi Kontrgerilla en sert direnişi yargıda gösteriyor.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ı tahliye etmeyen 9 hâkime verilen tazminat cezasını onadı. 84 yıllık ´Yargılama sürerken hâkime ceza verilemez.´ içtihadını ilk kez yok sayan Hâkimlerin ödeyeceği tazminat miktarı ise önümüzdeki hafta belirlenecek. Haberal´ın tutukluluğuna gerekçe olan hastanenin taburcu raporunu görmezden gelen ve sadece avukatların sunduğu fotokopi belgelerle verilen karar, Ergenekon davasına doğrudan müdahale olarak değerlendirildi. Hukukçular, kararın Anayasa´nın 138. maddesine göre bağımsız olarak görev yapan mahkemelere talimat anlamına geldiğini belirtiyor. Ceza ve kürsü yargıçlarının tamamının tazminat tehdidiyle karar verme durumunda bırakıldığına dikkat çekiyor. Cezaevinde bulunan binlerce hükümlü ve tutuklunun Yargıtay kararını emsal göstererek, kendilerini tutuklayan ve gözaltına alan yargı mensuplarına dava açabileceğinin altını çiziyor.
Karar oy çokluğuyla alındı
Haberal´ın avukatları, müvekkillerinin tahliye isteklerini reddeden 9 hakim hakkında tazminat davası açmıştı. Yargıçların 1. sınıf hakim olması nedeniyle ilk derece mahkemesi sıfatıyla davayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, hakimlerin her birini 1500´er yüz TL manevi tazminat ödemeye mahkum etmişti. Hakimlerin karara itiraz etmesi üzerine, dava Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nda temyiz incelemesine tabi tutuldu. Geçen hafta davayı görüşen Kurul, oy çokluğu sağlanamadığı için bir karar vermemişti. Bugün tekrar toplanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Ergenekon Davası kapsamında tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal´ın açtığı tazminat davasında tahliye taleplerini reddeden 9 hakimin tazminat ödemesine ilişkin kararı onadı. Onama kararı, 14´e karşı 29 oyçokluğuyla alındı. Kurul, hakimlerin ödeyeceği tazminat miktarını ise önümüzdeki hafta tekrar görüşecek. Haberal´ın ayakta tedavi görebileceğini belirten ve mahkemeden gizlendiği savcı tarafından ortaya çıkarılan 16 Ekim 2009 tarihli heyet raporu akıllara ´Haberal bir yılı aşkın süredir sebepsiz yere hastanede mi kalıyor?´ sorusunu getirmişti.
Haberal´ı kurtarmak uğruna hukuk katledildi
Yargıtay´ın skandal onamasına tepkiler gelmeye başladı. Hukukçulara göre; yargılama devam ederken tazminata hükmetmek her yönden sakıncalı. Bu durumda hakimler ile davalının husumetli duruma geleceği, dava bitmeden üst yargının hüküm vermesinin davaya müdahale ve ihsas-ı rey olduğu, kürsü hakimleri ile yargıtay üyeleri arasında telafi edilmez sıkıntılar oluşacağı bildiriliyor.
Osman Can´dan tepki: Karar yürüyen davaya müdahaledir
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ın açtığı tazminat davasında, tahliye taleplerini reddeden 9 hakimin tazminat ödemesine ilişkin kararı onamasına Eski Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can´dan tepki geldi. Can, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun kararını ´yargılamaya müdahale´ olarak niteledi. Yargıtay´ın Mehmet Haberal´ın davasına bakan hakim ve savcılar üzerinde baskı unsuru oluşturduğunu dile getiren Can, Bu karar ´siz niye tahliye etmiyorsunuz?´ anlamına gelen bir karardır. Tahliye yetkisine sahip hakimlerin bu kararlarına müdahale edilmiştir. Son tahlilde yürütülen bir davaya müdahaledir. Anayasanın 138. maddesine göre açıkça hukuka aykırı bir karardır.
İdeolojilerini hukuk adı altında topluma dayatıyorlar
Yüksek yargı üyelerinin Türkiye´deki ve dünyadaki değişimi algılayamadıklarını söyleyen Can şöyle konuştu: Dünya bir değişim geçiriyor. Hukuk sisteminde geleneksel yaklaşımlar terk ediliyor. Türkiye daha evrensel bir hukuk sistemine doğru gidiyor. Fakat Yargıtay üyelerinin bu değişimden haberdar olmadıkları anlaşılıyor. Halen eski sistemin devam ettiğini ve kendi ideolojilerini hukuk adı altında tüm topluma dayatabileceklerini zannediyorlar. Bu şekilde davranmaları şunu da gösteriyor; bütünüyle meşruiyetlerini kaybediyorlar ancak kaybettiklerinin farkında değiller. Bu kararın hakimler ve savcılar üzerinde bir baskı unsuru oluşturabileceğini zannetmiyorum. Karar, hakim ve savcıları yıldırma eylemlerinin anayasaya aykırı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Yeni HSYK´nın önündeki en büyük engel Yargıtay ve Danıştay´dır. ( Cihan)
Bozdağ: Yargıtay resmen yargı bağımsızlığını çiğnedi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ın tahliyesini reddeden hakimler aleyhine verilen tazminat cezasını onaması büyük tepkiyle karşılandı. AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, kararı sert bir dille eleştirirken, yargı bağımsızlığının Yargıtay tarafından resmen çiğnendiğini kaydetti. Kararı değerlendiren AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, 4. Hukuk Dairesi´nin kararını yerinde bulan Yargıtay´ın almış olduğu bu kararla Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu´nun 142. maddesine tartışmasız bir şekilde aykırı olduğunu vurguladı. Kararın, yargı bağımsızlığının Yargıtay tarafından çiğnendiğinin açık bir delili olarak hukuk tarihine geçeceğini vurgulayan Bozdağ, böylece Anayasa ve yasaların da ayaklar altına alındığını ifade etti. Yargıtay´ın, söz konusu karar ile devam eden Ergenekon davasına çok açık olarak müdahale ettiğine dikkat çeken AK Parti Grup Başkanvekili, söz konusu karara imza atanların ´Yargı görevini yapan hakim ve savcıları etkileme´ suçunu işlediğinin altını çizdi. Bu haksız ve hukuka aykırı bir karadır. diyen Bekir Bozdağ, Yargıtay üyelerinin imza atması, haksız kararı haklı hale getirmez. Bu karardan sonra hangi hakim korkmadan bağımsız bir şekilde karar verecektir. Herhangi bir dava devam ederken hakim ve savcılara açılabilecek tazminat davaları, hakim ve savcının görevini etki altında kalmadan, hakimlik teminatı altında yapmasına engel olacaktır. diyerek, verilen kararı eleştirdi. ( Cihan)
Reşat Petek: Karar hukuki dayanaktan yoksundur
Emekli Başsavcı Reşat Petek, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirtti. Petek, Ceza Muhakemesi Kanunu´nda hakim ve savcıların görevleriyle ilgili yaptığı işlemlerde sorumlu oldukları belirtilir. Hakim ve savcıların bu sorumluluklarına binaen mağdur olanların devlet aleyhine dava açabilecekleri ifade edilir. Söz konusu bu davada devlet aleyhine değil doğrudan doğruya hakimler aleyhine bir tazminat davası açılmıştır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu davayı kabul ederek hakimler hakkında tazminata hükmetmişti. Bu kararın hukuk genel kurulundan döneceği hukuk çevreleri tarafından dile getiriliyordu. Türk Medeni Kanunu´nda tazminatla ilgili hükümlerde; hakim ve savcıların da elbette hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde görevlerinden dolayı başkalarına zarar vermişse dava açılabilmeli. Ama görevi kötüye kullanıp kullanmama konusu ceza hukuku uzmanlığını gerektiren bir konudur. Bu konuda hakim veya savcı hakkında bir ceza soruşturması ve kovuşturması yapılmadan, görevini kötüye kullandığına dair iddia sübuta ermeden bu konuyu Yargıtay´daki ilgili hukuk hakimlerinin tazminata hükmetmesini anlamak mümkün değil. diye konuştu. 2009 yılı Kasım ayında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun verdiği bir kararı hatırlatarak şöyle konuştu: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009 yılındaki bu kararında, kürsü hakimleriyle Yargıtay üyelerini birbirinden ayırdı. ´Yargıtay üyeleri hakkında bir tazminat davası açılırsa önce ceza soruşturması yapılıp mahkum olmaları gerekir ki tazminat kararı verilebilsin.´ şeklinde bir karardı bu. Eğer Yargıtay´ın kendi üyeleri hakkında verdiği bu karar doğru ise o zaman kürsü hakimleri hakkında ciddi bir ayrımcılık yapılarak hem de devlet aleyhine açılması gereken bir davayı hakimler aleyhine açılmış oluyor. Dolayısıyla kara anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu´na aykırıdır.
DEÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Karakoç: Yargıtay kararının doğruluğu tartışılır
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun, Ergenekon davası tutuklusu Prof. Dr. Mehmet Haberal hakkında verdiği kararı değerlendiren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Karakoç, Türkiye´de ilk defa böyle bir olay yaşandığını söyledi. Yargılama bitmeden, Haberal´ın mahkum olup olmadığı konusunda bir mahkeme kararı çıkmadan, süreç devam ederken, Haksız yere tutuklandı, arandı, gözaltına alındı, yargılanıyor gibi bir izlenim bırakmanın, kararı tartışmaya açık hale getirdiğini belirten Karakoç, Kararın doğruluğu tartışılır. dedi. Yargılama sona ermeden, yargılamanın içindeki bir unsurda hukuka aykırılık olup olmadığı konusunun belirsiz olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Karakoç, bu dikkate alınmadan, Hukuka aykırılık vardır, dolayısıyla birtakım yetkiler kötüye kullanılmıştır, kişiler mağdur edilmiştir. demenin doğru olmadığını vurguladı. Karakoç, Yargılama sona erer, gerçekten kişi aklanır, dolayısıyla mağduriyetine keyfi olarak sebebiyet verilirse bunu yapanlar şüphesiz ki bir yaptırımla cezalandırılabilir, tazminat verilebilir. şeklinde konuştu. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun kararının, bundan böyle herhangi bir konuda takip yapmak istediklerinde hakimleri tedirgin edeceğini vurgulayan Dekan Yusuf Karakoç, Ya bizim başımıza da tazminat yükümlülüğü, ileriki aşamada görevi kötüye kullanmak gibi bir durum çıkarsa ne yaparız? düşüncesinin, yargılama yapan kadroları etkisi altına alacağının altını çizdi. Hakimlerin cesaretini kıracağını ve motivasyonlarını azaltacağını belirten Karakoç, şunları söyledi: Yüksek yargı organları, karar verirken dikkatli olmalı, yani kötüye emsal olabilecek tutum ve davranışlardan kaçmak lazım. Kişilerin yetkilerini kullanmasını engelleyecek baskılardan da uzak durulmasında yarar var. Verilen karar doğru da olabilir ama yargılama devam ederken verilmesi biraz anlamlı gibi. ( Cihan)
Hakimler, gerekçeli kararı bekliyor
Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal´ın ´kendisini kasten tahliye etmedikleri´ gerekçesiyle 9 hakime açtığı tazminat davasının Hukuk Genel Kurulu tarafından onanması üzerine tazminata mahkum olan hakimler, gerekçeli kararı bekliyor. Hakimlerin verdikleri karardan dolayı tazminata mahkum olmaları ise diğer sanıklara emsal oldu. Poyrazköy ve Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atılması davasının sanıkları da bazı hakimler hakkında dava açtı. Ergenekon soruşturması kapsamında 17 Nisan 2009 tarihinde tutuklanan ancak cezaevine girmeden hastaneye kaldırılan ve hala hastanede bulunan Mehmet Haberal, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde görevli 9 hakim hakkında kendisini kasten tahliye etmedikleri gerekçesiyle tazminat davası açmıştı. Haberal´ın talebini inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, mahkeme başkanları Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ve Nurettin Ak ile hakimler Rüstem Eryılmaz, Resul Çakır, Kemal Can, Yakup Hakan Günay, Mehmet Faik Saban, İdris Asan ve Ali Efendi Peksak hakkında bin 500´er lira tazminat cezasına hükmetmişti. Tazminata mahkum olan hakimler de bu karara itiraz etmiş ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´na gitmişti. Hukuk Genel Kurulu geçen hafta yaptığı görüşmenin ardından dosyanın bugün görüşülmesine karar vermişti. Genel Kurul, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi´nin vermiş olduğu tazminat kararını onadı. Tartışmalara neden olan bu kararın emsal olabileceği belirtiliyor. Karar ile hakimlere verdikleri karar nedeniyle tazminat açılabilecek. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi´nin tazminat kararı vermesinin ardından bazı davaların sanıklarının hakimler hakkında tazminat davası açtığı belirtildi. Poyrazköy davasının tutuklu sanığı emekli Binbaşı Levent Bektaş ve Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılmasıyla ilgili davada bazı sanıkların aynı gerekçe ile tazminat davası açtıkları kaydedildi.
Hakimlere destek fonu oluşturuluyor
Kararı değerlendiren İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, gerekçeli kararı beklediklerini söyledi. Yılmazabdurrahmanoğlu, Gerekçeli kararı inceleyeceğiz. Ondan sonra değerlendirmemizi yapacağız. dedi. Görevlerini suistimal etmedikleri görüşünde birleşen hakimlerin karara şaşırdıkları öğrenildi. Tazminata mahkum olan hakimlerin Hukuk Genel Kurulu´ndan böyle bir karar beklemedikleri kaydedildi. Karar üzerine tazminata mahkum olan hakimlere destek amacıyla Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´ndeki gönüllü olan meslektaşlarının fon oluşturulacağı iddia edildi. ( Cihan)
Onama kararı oy çokluğuyla ve jet hızındaki süreçte alındı
06 Kasım 2010: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi´nin, hakimleri tazminata mahkum eden kararının temyiz görüşmesinde Yargıtay Genel Kurulu´ndaki bazı üyelerin Daire´nin kararına tepki gösterdiği belirtildi. Devam eden kovuşturmayı ve hakimlik teminatını gerekçe gösteren üyelerin, bu kararın hukuki sorunları da beraberinde getireceğini dile getirdikleri kaydedildi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi´nin kararı oy çokluğuyla onaylandı. Yargıtay Genel Kurulu, Haberal´ı tahliye etmeyen hakimlerin temyiz görüşmesini, 3 yıldır bekleyen dosyalara rağmen, bu kadar hızlı bir şekilde karara bağlaması da dikkat çekti.
Onama kararı tartışmalarla alındı
Genel Kurul´un, sanıkları tahliye etmeyen hakim savcıları yakından ilgilendiren kararını alma süreci şöyle işledi: Geçen haftaki oturuma Yargıtay Ceza Genel Kurulu´nun 43 üyesi katıldı. Bu müzakerede ilk olarak usul tartışması yaşandı. Yargıçlardan 13´ü, Ceza hâkimleri ile ilgili kararı hukuk hakimleri olarak bizler veremeyiz. Onun için Ergenekon davası bittikten sonra bu tazminat davasını bir ceza mahkemesi baksın görüşünü savundu. 30 yargıç, Hayır biz bu konuda yetkiliyiz dedi ve dayanak olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu´nun 573´üncü maddesi ile Yargıtay´ın 1931 yılında verdiği bir içtihadı birleştirme kararını gösterdiler. Böylelikle usul sorunu geçen hafta aşıldı. Yine geçen hafta, davanın esasına geçildi. Bu kez 15 yargıç, dosyada eksiklikler var, daireden onların tamamlanmasını isteyelim dediler. Bunların karşısındaki 28 yargıç ise Davanın esasına geçip tazminat miktarını belirleyelim dediler. İlk oturumda çoğunluk sağlanamayınca Hukuk Genel Kurulu, konunun tartışmalı olmasını gerekçe göstererek dava için özel gün olarak dünü belirledi. Dün de toplantıya 43 yargıç katıldı. Dünkü toplantıda ikinci oturumlarda karar için salt çoğunluk arandığı için 22 yargıcın vereceği karar yeterli olacaktı. Heyetteki 29 yargıç, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerine tazminat ödetilmesi gerektiği görüşünde birleştiler. Böylelikle 9 hakimin Haberal´a tazminat ödeyeceği kesinlik kazandı. 14 Yargıç, dosyanın tamamı incelenmeden bir karar verilmesinin doğru olmayacağından Ergenekon davası dosyasının tamamının fiziki olarak da Yargıtay´a getirtilip incelenmesini, ona göre bir karar verilmesini istediler. Bu yargıçlar Biz bu hakimleri tazminata mahkum edersek hiçbir hakim kolay kolay sanığı cezaevinde tutamaz görüşünü savundu. Çoğunluğu oluşturan yargıçlar ise bu görüş karşısında, Biz, hakimler sanıkları salıversin demiyoruz. Yaşam hakkı ihlal edilmesin diyoruz dediler. Dünkü müzakerenin son aşamasında 4´üncü Hukuk Dairesi´nin takdir ettiği bin 500´er lira az mı çok mu tartışması uzayınca Genel Kurul toplantısı gelecek hafta çarşamba gününe ertelendi. ( Sabah)
Rapor mahkemeden gizlendi
Hafta içinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon duruşmasında Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Haberal´ın sağlık durumu hakkında Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından mahkemeye gönderilen cevabi yazıda, 16 Ekim 2009 tarihinde Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tedavisinin ayakta yapılabileceğine ilişkin 5 uzman doktor (4´ü profesör, 1´i doçent) tarafından bir rapor oluşturulduğunun anlaşıldığının ifade edildiğini kaydeden Pekgüzel, bu raporun mahkemeye 28 Ekim 2010 tarihinde geldiğini, savcılık makamına ise yeni ulaştığını söylemişti. Söz konusu raporun mahkemeden gizlendiğini ileri süren Pekgüzel, raporu gizleyen ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etmişti. Hakimleri tazminata mahkum eden Yargıtay 4. Hukuk Dairesi gerekçeli kararında Haberal´ın Ani ölüm riski altında olduğu ve Bilim adamı kimliği sebebiyle tahliye edilmesi gerekir demişti. Ancak mahkemeden saklanan raporda Haberal´ın ölüm riski taşımadığı gibi ayakta tedavi görmesinin yeterli olduğu belirtilmişti.
´Yüksek alçaklık´, hakim ve savcıları dayanışmaya itiyor
Bundan sonraki aşamada, hakimler kesinleşen karar üzerine 13 bin 500 TL tazminat ve avukatlık ücretiyle birlikte 21 bin TL´yi Haberal´a ödeyecek. Tazminata mahkum edilen hakimlere önemli bir destek de Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde görevli meslektaşlarından geldi. Özel yetkili hakim ve savcılar, meslektaşlarına verilen tazminatı cezasını ödemek için fon oluşturup kendi aralarında para toplayacak. Tazminata mahkum edilen hakimler, ödeyecekleri miktarın önemli olmadığını ancak meslektaşlarının manevi destek olma adına böyle bir girişimde bulunmayı düşündüklerini söyledi. (Zaman)
Karar, hâkimlere verilmiş muhtıradır
Beypazarı Hâkimi Orhan Gazi Ertekin: Karar hukuki değil. İlk defa yargılama devam ederken hâkimler aleyhine bir mahkûmiyet kararı veriliyor. Bir dava devam ederken bu dosyaya paralel bir dava daha devam edemez. Haksız tutuklama iddiası varsa konuyla ilgili soruşturma açılması gerekir. Soruşturma sonucuna göre bir karar verilir. Hukuk Genel Kurulu´nun verdiği bu kararlar hukuk devletinin bir aracı olmadığını ortaya koymuştur. Siyasi bir tartışmada taraf haline gelmiştir. Türkiye´de tutuklama ciddi bir sorundur. Gerekli gereksiz birçok yerde uygulanır. Ancak haksız tutuklama ile hukuk kuralları içerisinde mücadele etmek gerekir. Yargıtay, yargı makamı olmaktan çıkmamalı. Verdiği kararın hiçbir hukuki zemini yoktur. Bu karar adeta hâkimlere verilmiş bir muhtıradır.
Ergenekon davasına açıktan müdahale
Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel: Bugüne kadar hiçbir yargıcın bu tür işlemlerden dolayı tazminata mahkûm olduğuna tanık olmadık. Haberal da Türkiye´de hakkında tutuklama kararı verilen on binlerce insandan biri. Ancak burada, Haberal´a ve onunla ilgili davaya ayrıcalık yapılmış, geçerli nedenler mevcut olmadığı halde bu yargıçlar hukuka aykırı bir şekilde tazminata mahkûm edildi. Bana göre Yargıtay, devam etmekte olan Ergenekon davasına müdahalede bulunmuştur. Gerek 4. Hukuk Dairesi´nin gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun verdiği kararı hukuka aykırı ve ideolojik olarak değerlendirmek mümkün. Yargı tarihinde ilk olarak böyle bir karara imza atılmıştır. Kararın kamuoyu tarafından da Mehmet Haberal´a has ideolojik nitelikte verilmiş bir karar olduğu çok açık bir şekilde görülüyor. Kararın AİHM´den döneceğini zannediyorum.
Hâkimler ve savcılar, Yargıtay´ın kıskacında
Yargıtay Onursal Üyesi Cevdet İlhan Günay: 35 senelik meslek hayatım ve 12 senelik Yargıtay üyeliğim boyunca şahit olmadığım bir karar çıkmıştır. Hâkim ve savcılar Yargıtay kıskacına alındı. Hâkimler ciddi iddialar kapsamında yargılanan diğer sanıkların baskısı altında kalacaktır. Bu durumda işlenen suçlar varsa üzeri örtülebilecektir. Özellikle Ergenekon ve Balyoz gibi çok önemli davalarda ceza hâkimleri çok büyük baskı altında kalacak. Tazminat cezası ´aba altından sopa göstermek´tir. Bundan sonra tüm hakimler kararları zor alır. Mağdur hakimler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne (AİHM) gidebilirler. İnanıyorum ki AİHM 9 hakimi haklı bulacaktır. Türkiye´yi para cezasına mahkum edecektir. Bu karar da Türkiye aleyhine olan kararlardan birisine eklenecektir.
Yargı bağımsızlığı büyük yara aldı
Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük: Bu karar hâkimler üzerine kurulan bir baskıdır. Hiçbir hâkim ve savcı, görevini icradan dolayı cezalandırılamaz. Aksi durumda yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi diye bir şey kalmaz. Ceza verilebilmesi için açıkça özel bir kastın varlığı ispat edilmeli. Buradaysa bir bilirkişi heyetinin verdiği karara bağlı olarak hâkimlerin vermiş olduğu bir karar var. Şayet bu hata ise bunun yolu itirazdır. Sacit Kayasu´nun başına gelen, Ferhat Sarıkaya´nın başına gelen, Erzurum özel yetkili savcılarının başına gelen ne ise bu kararla hâkimlerin başına o gelmiştir. Bu yargı bağımsızlığı için ciddi bir tehlikedir. Yargıtay´ın bu kararı diğer hâkimler tarafından dikkate alınmaya kalktığında ki bu muhtemeldir. Hâkimler psikolojik olarak etkilenebilirler. O zaman Türkiye´de tutuklanan insan kalmaz. Hâkimler tazminat cezası almanın endişesini taşır.
Yargıtay, 84 yıllık içtihadı değiştirdi
Avukat Kazım Berzeg: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, verdiği kararla Türkiye´de hukukun olmadığına hükmetti. Bu karar kesinlikle hukuki değil. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1926 yılından beri yürürlükte olan Hukuk Usulü Muhakeme Kanunu´nun 573. maddesini çiğnemiştir. Bu kanuna göre yargılama devam ederken hâkimlere ceza verilemez. Yargıtay 1926´dan beri devam eden bu içtihadını bugün değiştirmiştir. Kanun karşısında eşitlik, uygulanan içtihatları devam ettirmekle olur. Aynı konu hakkında farklı kişiler için aynı içtihat olmazsa adaletten söz edemezsiniz. Bugüne kadar tüm hâkimler için uygulanan içtihat yargılama devam ederken hâkimlerin verdikleri kararlardan yükümsüz olduklarıydı. Bugün ise farklı bir içtihat geliştirildi. Hukuk Genel Kurulu´nun verdiği bu karar Venedik Komisyonu kararlarına da aykırıdır.
Artık ceza hakimi bulunamaz
Onursal Yargıtay Üyesi Kamil Acar: Bu karar hayret-i mucip bir karardır. Bu kararla ceza hakimleri hukuk hakimlerinin denetimine girmiş olur ki o zaman ceza hakimi bulamazsınız. Bu kararı endişe ile karşılıyorum.
Anayasa, hukuk, ayaklar altında
Eski Savcı Sacit Kayasu: Hakim teminatı ayaklar altında. Devam eden bir dava ile ilgili hakime müdahale edildi. Davanın bundan sonra nasıl yürütüleceğini belirledi. Hakimler bundan sonra kolay kolay karar veremez. Anayasa, hukuk, ayaklar altında.
Demokles´in kılıcı
Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cihat Özkan: Bu onama kararıyla artık ceza hâkimleri ve savcıları, özgür iradeleri ile karar veremeyeceklerdir. Çünkü bu tazminat kararını, Demokles´in kılıcı gibi enselerinde hissedeceklerdir.
Haberal dolaylı yoldan tahliye edilmeye çalışılıyor
Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel: Mehmet Haberal´ın normal yollardan tahliyesi sağlanamayınca yargıçlara tazminat davası açarak bu sağlanmaya çalışıldı. Maalesef Yargıtay buna hizmet ederek tazminat cezası verdi.
Yargının bağımsızlığını bitiren bir karar oldu
Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük: İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri bilirkişi raporuna dayanarak bir karar veriyor. Yargısal işlem yetkisini kullanıyor. Bundan sonra hâkimler bir tutuklama kararı verirken ´acaba bu kararımdan dolayı tazminat öder miyim´ diye düşünmek zorunda kalacaktır.
Hâkimlere ´kararlarınız gerekçeli olmalı´ diyor
Prof. Dr. Atilla Özer: Kararla hâkimlere, tüm kararlarınız gerekçeli ve dayanaklı olacak deniyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6´ncı maddesinde de böyle denilir. Hâkimler artık oturup ciddi ciddi düşünerek karar verecekler.
Karar emsal teşkil eder
Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker: Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu tür davalardan yargılanan ve uzun süredir tutuklulukları devam eden kişilerin tahliye edilmemesini eleştirel nitelikte bir açıklama yapmıştı. Ben bu kararın diğer davalara emsal olarak görülebileceği kanaatindeyim.
Hakimler artık vicdanları yerine cüzdanlarına bakarak karar verecek
Bağımsız İzmir Milletvekili Recai Birgün: Yargıtay´ın kararı hukuki bir süreç gibi gösteriliyor ama maalesef alınan kararların hukuki olmaktan çok siyasi ve ideolojik niteliği var. Açıkçası Yargıtay´ın aldığı bu karardan endişe duydum. Bugüne kadar ne Türkiye´de ne de dünyada böyle bir karar duymadım. Böyle bir karar hukukta bundan sonra yargı sürecini etkileyecek bir durumdur. Hakimlerin bundan böyle bir karar vermeden önce ceplerini düşünmek zorunda kalacaklarına dikkat çeken Milletvekili Birgün, Yani bundan böyle tahliye talebini reddeden savcı ve hakimler ceplerine bakarak karar verecek. Yani cüzdan ile vicdan arasına sıkışmış olacaklar. Bir başka ifade ile vicdani bir karar veremeyecekler. Dolayısıyla verdikleri kararlar da objektif olamayacak. Kararın kendisi için sürpriz olmadığını ifade eden Birgün, özellikle Ergenekon davasına ilişkin şu endişeleri dile getirdi: Ergenekon sürecinde tutukluk süresi sanki makul bir süreyi aştı. Ama demek ki yargının, bizim bilmediğimiz ama onların bildiği bir şeyler var ki bu kadar uzuyor. Böyle bir müdahale Ergenekon sürecini farklı yerlere götürür. Yargıçlar bağımsız olamayacak. Bir hukuk kaosu var. Bu karar sadece Ergenekon hakimlerini değil, tüm kürsü hakimleri bundan etkilenecek. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun almış olduğu bu karar siyasi ve ideolojik bir karardır. Bu benim için sürpriz olmadı. Ben böyle bir şeyi epeydir bekliyordum. Çünkü hukukun bir şekilde hukuksuzluğun yani siyasi ve ideolojik bir noktada olduğunu biliyorduk.
Haberal ´Reddi hâkim´ talep edebilir
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun onaması emsal oluşturdu. Her tutuklu, hâkimlere dava açabilecek. Öte yandan Haberal´ın tutukluluk durumuna ilişkin itirazları değerlendiren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin başkanı ve bir üyesi ile 14. Ağır Ceza Mahkemesi´nin iki üyesi, sanıkla aralarında husumet oluştuğu gerekçesiyle artık heyette yer alamayacak. Üyeler heyette yer alırsa Haberal, reddi hâkim talebinde bulunabilecek. Daha önce çete suçundan yargılanan Adnan Oktar ve beraberindekiler hakkında İstanbul 1 Nolu DGM´de sanıklar heyeti üyelerine tazminat davası açmış, husumet gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulunmuştu. Yargıtay davayı 3 Nolu DGM´ye almıştı. ( Yenişafak , Zaman, Sabah, Cihan, Taraf)
Hakimlerden tepki
Ödemiş Kürsü Hâkimi Faruk Özsu, kararı hukuk içinde değerlendirmenin yanlış olacağını anlattı. Genel Kurul´un, Haberal için meşruiyetini masaya koyduğunu vurguladı. Haberal´ın yargılandığı Ergenekon davasının devam ettiğini hatırlatan Özsu, nihai karar verilmeden hâkimleri tazminata mahkûm etmenin kişiye özgü bir uygulama anlamı taşıdığını ifade etti: Genel Kurul, siyasi bir pozisyon alıyor. Haberal´ın suç işleyemeyeceğini savunuyor. Bizim bilmediğimiz özel bir durum var herhalde. Haberal´ın bağlantılarına bakmak gerekiyor. Bu kararı hukukçulardan ziyade Ergenekon´un siyasi ayağını iyi bilen Şamil Tayyar gibi gazeteci ile stratejistlerin yorumlaması gerekiyor.
Hakimlere aba altından sopa gösterildi
Kazan Kürsü Hâkimi Kemal Şahin, söz konusu kararın hukuki bir metin olmaktan ziyade ideolojik saplantılar doğrultusunda kişiye özgü verilen bir karar olduğunu vurguladı. Genel Kurul´un Türk hukuk tarihinde bir ayıbın yer almasına neden olacak bir karar aldığını belirten Şahin, Türkiye´nin yakından takip ettiği Ergenekon gibi kritik davaların, yargıç heyetlerine ´aba altından sopa´ gösterildiğini söyledi. Ceza yargılanması devam eden bir davada tazminata mahkûm etmenin izahının olamayacağını belirten Şahin, Hukuki yorum ve analiz yapmayı bırakın; bu kavramları kullanmak bile yersiz olacaktır. Dosyası kabarık 4. Hukuk Dairesi´nin verdiği kararı onaylayan Genel Kurul, hâkimlik teminatı ve bağımsızlığını çok ciddi zedeleyen bir karara imza attı. dedi.
Kilis Kürsü Hâkimi Muzaffer Şakar ise kararı hukuki açıdan eksik ve yetersiz buluyor. 80 yıllık içtihadın Haberal için yok sayıldığını ifade eden Şakar´ın, en büyük temennisi, söz konusu kararın içtihat niteliğini kazanıp benzer davalarla karşılaşılmaması. Aksi takdirde hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından ciddi sakıncaların neden olacağını öngörüyor. Şakar, Hukuki yönden eksiklikler barındırıyor. Yargı bağımsızlığına olumsuz yönde ciddi bir etki yapacaktır. Pek çok ülkede yeri olmayan bir durum. Umuyoruz ki bu uygulama içtihat haline dönüşmez. Hâkimlerin suç işlemediği sürece sorumlu tutulması, karar verme yetilerini elinden alacaktır. Karar verirken acaba tazminata mahkûm olur muyum bunu düşüneceklerdir.
Hâkimlerin üstünde ´Demokles´in kılıcı´ gibi duracak
Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cahit Özkan: Öncelikle yargılama henüz tamamlanmamıştır. İlk derece mahkemesi olarak görev yapan İstanbul Özel Yetkili Ceza Mahkemesi yargıçları henüz dosyadan el çekmemiştir. Bu onama kararıyla artık ceza hâkimleri ve savcıları, rahatça özgür iradeleri ile karar veremeyecek. Çünkü bu tazminat kararını, Demokles´in kılıcı gibi enselerinde hissedecekler. Hukuk yargılaması yapan yargıçlar, ceza yargıçlarının üzerinde bir denetim görevi yerine getirecek. Bu karar Ergenekon ve darbe girişimlerinin yargılandığı dosyaların Ankara´da ve bir şekilde yüksek yargıda toplanması suretiyle akim bırakılması girişimlerinin devamıdır.
Emekli Başsavcı Reşat Petek: Karar, hukuki dayanaktan yoksun
Ceza Muhakemesi Kanunu´nda hâkim ve savcıların görevleriyle ilgili yaptığı işlemlerde sorumlu oldukları belirtilir. Hâkim ve savcıların bu sorumluluklarına binaen mağdur olanların devlet aleyhine dava açabilecekleri ifade edilir. Söz konusu bu davada ise doğrudan doğruya hâkimler aleyhine dava açıldı. Hâkim veya savcı hakkında bir ceza soruşturması yapılmadan, görevini kötüye kullandığına dair iddia sübuta ermeden bu konunun Yargıtay´daki ilgili hukuk hâkimlerinin tazminata hükmetmesini anlamak mümkün değil. Karar Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu´na aykırıdır.
Doç. Dr. Yücel Sayman: Hukuki açıdan nerden bakılırsa bakılsın savunulacak bir karar değil
Hakimler tutuklama kararını kaldırmadıkları gerekçesiyle tazminata hükmediliyor. Hakimlere atfedilen kusur hizmet kusuru değildir. Öyle olsa Adalet Bakanlığı´na karşı açılması lazım. Şahsi kusur olduğu zaman özel hukuk davasıdır. Bu ise ilk derece mahkemesinde görülür. Yargıtay´ın kararı hakimler üzerinde baskı oluşturuyor. Hakimler ne yönde karar verirse versin bir kesim hep yargıçların vereceği kararlar sonrasında akıllara soru işareti gelecektir. Yargıtay, bu yargılamayı yapmakla anayasaya aykırı davranmıştır. Hukuki olarak savunulması mümkün değildir. ( Zaman)
Yüksek Yargı´yı kim denetleyecek?
Emre Aköz (Sabah): Geçen gün Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bizim gazeteyi ziyaret etti. Resmi demeç vermediği için, kendisini yazılmamak kaydıyla dinledik. Bakan Ergin bir ara kuvvetler ayrılığı ilkesinin çalışma biçiminden yakındı. Özetle... Yasama (Meclis) ve Yürütme´yi (Hükümet), Yargı denetliyor... Buna karşılık Yüksek Yargı hemen hemen denetim dışı dedi. Yargıtay´ın verdiği o şaşırtıcı kararı duyunca, aklıma Bakan Ergin´in söyledikleri geldi... Olayı hatırlayalım: Ergenekon davasından tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, tahliye edilmesini talep etmiş... Ancak yargıçlar talebi geri çevirmişti. Bunun üzerine Haberal, 9 yargıç hakkında tazminat davası açtı ve kazandı... Neticede dosya Yargıtay´a gitti. Sonuçta söz konusu 9 yargıca verilen ceza onandı. Her bir yargıç 1500 lira ceza ödeyecek. Gerçekten tuhaf bir karar bu... Nedeni basit: Ortada yürüyen bir dava var... Eğer yargı bağımsızsa, kimse bir yargıca Şu kararı ver diyemez... Bu konuda Anayasa gayet net: MADDE 138: Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Anayasa´nın bu açık hükmüne rağmen Yargıtay, Şu kararı vermeliydin demekle kalmıyor, Madem vermedin, al sana ceza diyor... Bence korkunç bir durum! Bu kararla birlikte, benzeri davaya bakan bir yargıç, vicdanının sesine kulak tıkamak zorunda kalacak. Hani Yargı, vicdan ile cüzdan arasında sıkıştı diyorlardı ya... İşte gerçek sıkışma bu! Yargıç karar alırken, Önce cüzdanıma bir bakayım, ceza keserlerse ödeyebilir miyim diye düşünecektir. * Peki... Tamam... Öyle olsun! Madem adalet sistemi bundan sonra böyle çalışacak... O zaman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nin Türkiye´ye kestiği para cezalarını, buna neden olan kararları alan yargıçlara ödetelim. Özellikle de Yargıtay üyelerine! Çünkü mahkemelerin verdiği insan haklarına aykırı kararlar, onlar tarafından onanıyor...
Bir başka noktaya daha dikkatinizi çekmek isterim: Sanılanın aksine Yargıtay, mahkemelerin kararını düzeltmez... Yani diyelim ki bir hırsıza yargıç, 2 yıl hapis cezası verdi. Yargıtay, 2 yıl az olmuş, 4 yıl vermelisin diyemez.
Sadece Suça yanlış maddeyi uygulamışsın der ve dava tekrar görülür. Halbuki burada yargıçlar, belli bir karara yönlendiriliyor.
Mehmet Haberal vakasında ilginç bir başka nokta daha var: Tam 9 hâkimden söz ediyoruz. Dokuz yargıcın aynı kararı vermesi, karşımızda ciddi bir fikir-yorum birliği olduğu anlamına gelir. Bir kişi yanılır, iki kişi yanılır; yanlış yorum yaparlar... Dokuz yargıcın birden yanıldığını iddia etmek çok garip değil mi? Dokuz yargıca birden ceza kesilmesi, nokta atışı yapıldığı ve gözdağı verildiği izlenimini uyandırıyor. Bu durumda insan ister istemez o eski iddiaları hatırlıyor. Ne diyordu Ergenekon dostları: Hiç merak etmeyin, neticede dosyalar Yargıtay´a gidecek. Dosyalar henüz tamamlanmadı, yani yargıçlar son kararı vermedi ama vakalar Yargıtay´a gitmeye başladı bile! Birilerinin acelesi var galiba! Not: Bu olay Anayasa´nın 148´inci maddesine rağmen, Anayasa Mahkemesi´nin içerik denetlemesi yapmasına benziyor. Sizce hukuku ve yasaları en çok kimler çiğniyor? ( Sabah)
Yargıtay sanığı ´bırakın´ diyor
08 Kasım 2010: Malatya Barosu Başkanı Eyüp Kutlubay, hâkimlere tazminat cezası verilmesinin bir hukuk skandalı olduğunu söyledi. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun kararı onamasının daha vahim olduğunu ifade etti. Kutlubay, 60 bine yakın tutuklunun kararı emsal göstererek tazminat davası açabileceği düşünüldüğünde hukukun içinden çıkılmaz bir hal alacağını belirtti. Eyüp Kutlubay, Tazminat kararının onanması çok vahim bir durum. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Türk yargı tarihinde bir ilke imza atarak, devam etmekte olan bir davanın sonucunu beklemeden böyle bir karar vermiştir. Bu kararla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, dolaylı olarak hâkimleri baskı altına alıyor. Yargıtay, ´tutuklu sanığı serbest bırakın´ diyor. Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleri ağır yara almıştır. Şimdiye kadar tazminata mahkum edilmiş bir hâkim kararına rastlamadım. Yargıtay Kanunu´nda çok açık hükümler var. Görevi kötüye kullanmak dışında hiçbir hâkim tazminata mahkum edilemez. Yargıtay Genel Kurulu´nun da bu yönde kararları var. Bu kararı emsal gösteren tutuklular; hâkimler hakkında tazminat talep ederlerse, buna nasıl cevap verilecek? Türkiye´de yargılama biter. Davalara bakacak bir tane hâkim bulamazsınız. Bundan sonra hiçbir hâkim tutuklama kararı vermez. Hâkimler tazminat davasına muhatap olma korkusuyla, gerekli hallerde dahi tutuklama kararı veremeyeceklerdir.
Davaya doğrudan müdahale edildi
Sivas Barosu Başkanı Hilmi Bilgin ise Yargıtay´ın kararının Anayasa´ya aykırı olduğunu söyledi. Bilgin, şu ifadeleri kullandı: Anayasa´nın 132. maddesi mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen bir maddedir. Bu maddede ´Hâkimler görevlerinde bağımsızdır. Anayasa´ya, kanunlara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler´ denilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, son kararıyla açıkça Anayasa´nın 132. maddesinde anlam bulan mahkemelerin ve yargıçların bağımsızlığı ilkesini ihlal etmiş. Ayrıca bu karar hâkimler üzerine kurulan bir baskıdır. Şu ana kadarki içtihatlarda hiçbir hâkim ve savcı görevini yapmasından dolayı cezalandırılmamıştır. Bunun aksi, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesinin ortadan kalkmasıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, son kararıyla görülmekte olan bir davaya doğrudan müdahale etmiştir. Son karardan sonra artık ceza hâkimlerinin, tazminat tehdidi altında bağımsız karar verme iradeleri baskı altına alınmıştır. Şu anda cezaevinde bulunan tutuklular da bu kararı emsal göstererek kendilerini tutuklayan yargı mensuplarına karşı dava açabilecekler.
Uygulamanın hukukî bir yanı yok
Erzurum Baro Başkanı Mehmet Güzel, bugüne kadar hâkim ya da savcılara açılacak davalarda Adalet Bakanlığı´nın muhatap kabul edildiğini ve bakanlığın söz konusu hâkim ya da savcılara davaları rücu ettiğini kaydetti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu´nun, tazminat cezasını onamasının şekil ve esas açısından aykırılık içerdiğini anlattı. Güzel, Bu yapılan, hukuksuz bir uygulamadır. Kanunun böyle bir uygulaması yoktu. Hâkim veya savcı doğrudan muhatap alınmaz, Adalet Bakanlığı üzerinden dava açılırdı. Bu dava her nasılsa doğrudan hakimlere açıldı. Davada şekil eksikliği var, usulsüz ve yanlış bir karar. Hukuka aykırı. Bu karar, yargı bağımsızlığı için büyük bir tehlikedir. Bu, hâkimlerin baskı altına alınması, yargıya müdahale edilmesi demektir. ifadelerini kullandı.
Yarsav´dan skandala destek
Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Yargıtay´ın ´Mehmet Haberal´ı tahliye etmeyen hâkimlere para cezası´ kararını desteklediğini söyledi. Yıllarca hakim ve yargıçların bağımsız olması gerektiğini söyleyen, yargı mensuplarının haklarını savunduklarını iddia eden Eminağaoğlu, kararın hukukun üstünlüğünün işler kılınması ve insan haklarının korunması yönünden çok önemli bir adım olduğunu savunuyor. Cumhuriyet Gazetesi´ne konuşan Eminağaoğlu, Türkiye´de tutuklama ve benzeri özgürlüğü kısıtlayıcı yöntemlere yargı kararıyla başvurulsa da bu kararların hukuka uygunluğunun denetiminin yeterince etkin olarak yapılamadığını iddia ediyor. Eminağaoğlu, Bu yönüyle karar, bundan sonrası için yol gösterici ve insan haklarını gözeten, koruyan içtihat niteliğiyle önemli referans olacaktır. Benzeri gerekçelerle aynı durumda olan tutuklular da aynı gerekçelerle bu gibi davalar açabilecektir. diyor.
Karar kişiye özel, hukukî yanı yok
Konya Denge Hukukçular Derneği Başkanı Erhan Şahin: Kararın hukuki tarafı yok. Kişiye özel. İdeolojik bir karar. Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ın fonksiyonunun öneminden kaynaklanan bir karar. Harcanamayacak bir kişi ki Yargıtay üyeleri, hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir karara imza attılar. Daha Haberal´ın yargılandığı davayla ilgili bir karar çıkmış değil. Belki ceza çıkacak. Beraat de edebilir. Öyle bile olsa Ceza Muhakemeleri Kanunu´na (CMK) göre yargılama biter, kesinleşir, bir hizmet kusuru varsa o zaman Adalet Bakanlığı´na karşı tazminat açılır. Hâkimin şahsına dava açılamaz. Böyle bir karar, yok hükmündedir. Hukuk çiğnenmiştir. Yasalara aykırıdır.
Olanları, hayretler içinde izliyoruz
Çankırı Baro Başkanı İdris Şahin: Yargıtay Genel Kurulu, hukuku çiğnemiştir. Kurulun kararı tamamen keyfidir. Haberal´ın cezası bile netleşmeden sadece tahliye talebinin reddine karar veren hakimlere böyle bir ceza verilmesi hukuk kurallarına aykırıdır ve objektiflikten uzak subjektif bir karardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, çok büyük hukuk hatası yapıyor. Kurul kadar 4. Hukuk Dairesi´nin verdiği ceza da bağımsız yargıya şüphe düşürüyor. Bir hukukçunun hukuk dışında bir şey düşünmesi ve karar vermesini de hayretler içinde izliyoruz. Ayrıca bu kararla hakimler baskı altına alınmış oluyor. Haberal ile gelişmeleri de bir hukukçu olarak büyük bir şaşkınlıkla izliyoruz. Hukukun çiğnenmesine hukukçuların göz yumması gerekiyor. ( Zaman)
79 yıllık içtihatla ceza hâkimliğini bitiremezsiniz
Gültekin Avcı / Emekli Savcı (Bugün): Yüksek yargı süratle irtifa kaybetmeye devam ediyor. Hâkim bağımsızlığı ve teminatı, bizzat Danıştay ve Yargıtay´ın gölgesi altında eziliyor. Hâlbuki bunun için öncelikle örnek olması gereken onlar. Adı üzerinde ´yüksek hâkim´ değiller mi? Ama tuhaf ki bizde yükseklere çıkıldıkça adalet nefes darlığı çekiyor. Şimdi gazeteci şapkamı çıkarıp hukukçu şapkamı takmak zorundayım. Mehmet Haberal tutuklaması sebebiyle hukuksuz bir şekilde tazminata mahkûm edilen hâkimlerin yaptıkları neydi? Terör örgütü kurmak ve yönetmekten sanık Haberal´ın tutukluluğunun devamına karar vermek. Tutuklama, yakalama, arama, el koyma, gözaltına alma gibi işlemlerin hepsine ´ceza yargılaması´nda ´koruma tedbirleri´ denir. Ceza yargılaması diyorum çünkü Mehmet Haberal´ın tutuklanması ve tutukluluğunun devamı işlemi, hukuk yargılaması değil ceza yargılaması içindedir. Ceza yargılamasında ´koruma tedbirleri´nden oluşan mağduriyetlerden dolayı haklarını aramak isteyenlerin muhatabı hâkim-savcı değil devlettir. (CMK. 141-142) Yani tutuklama tedbirinden dolayı mağdur olan kişilerin maddi ve manevi zararlarını devletten isteyebilecekleri açık bir şekilde belirtilmiştir. Daha önce 466 Sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun´da düzenlenmiş olan bu konu, yeni CMK´da düzenlenmiştir. Hukuk hâkimlerinin (tazmini) sorumluluğunu düzenleyen HUMK. 573. maddede kullanılan ´hâkim´ tabirinin içine ceza hâkimlerinin de girdiği nereden çıkarılıyordu? İşte o 79 yıllık, 25.3.1931 tarihli içtihadı birleştirme kararından.
Ama artık yürürlükteki yeni Ceza Yargılaması Kanunu var ve bu kanunda ceza yargılamasındaki mağduriyetlerin sorumlusu ve bu mağduriyetin nasıl giderileceği açıkça belirtilmiş. Yani artık bu hususta netlik taşıyan yeni ve özel bir kanun var. Üstelik ceza yargılamasında koruma tedbirlerinden doğan mağduriyetleri açıkça düzenleyen ´sonraki kanun´ söz konusu. Yani Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 1931 tarihli içtihada ve hakikatte hukuk hâkimlerinin sorumluluğunu düzenleyen HUMK. 573. maddeye dayanamaz. Ne zamandan itibaren dayanamaz? Yeni CMK´nın yürürlük tarihi olan 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren. Bu tarihten itibaren ´ceza yargılaması´ndaki koruma tedbirlerinden dolayı hukuk mahkemelerinde hâkimler aleyhine tazminat davası açılamaz. Artık bu konuda görevli mahkemeler ağır ceza mahkemeleridir. Ayrıca, tutuklama tedbirinden mağdur olduklarını düşünen sanıklar, CMK. 141 ve 142. maddelerine göre ağır ceza mahkemelerinde de dava açabilirler. Üstelik bu da bir tazminat davası. Diyelim ki davayı kazandılar ve tazminatı ödeyen devlet de bu hâkimi kusurlu görüp ona rücu etti. (CMK.143) Yani tazminatı ondan istedi. Bu durumda ceza hâkimi aynı olaydan dolayı iki kere mahkûm olmuş olacaktır. Bu durumu hiçbir hukuk nizamı kabul etmez. Üstelik Yargıtay, Anayasa´nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138 ve hâkim teminatını düzenleyen 139. maddesini çiğnemiştir. O 79 yıllık içtihadı birleştirme kararı da Anayasa´nın bu maddelerine aykırı. Ve 5 imzalı kurul raporuna aykırı ve şaibeli bir tek tabip raporuna dayanarak içtihat edilemez. Kaldı ki Haberal cezaevinde değil hastanede. Özgür de olsa hastanede olmayacak mı? Zarar nerede?
Anayasa Mahkemesi ve AİHM´e gidilebilir
Fotokopi üzerinden karar verilemeyeceğini tüm mahkemelere Yargıtay öğretmedi mi? Yargıtay CGK, 14.10.2008 tarihinde eski HSYK Başkan Vekili Ergül Güryel´in oğlunun örgüt kurmak suçundan yargılandığı davada fotokopi üzerinden dava görülmeyeceğini belirtmiş, 7. ve 9. Ceza dairelerinin de aynı yönde istikrarlı kararları olmuştu. Ne zaman değişti Yargıtay´ın tutumu? Cihaner davasında. Fotokopilerden kendi adaletlerini çıkardılar. Şu haliyle HUMK. 573, özellikle ceza hâkimleri açısından Anayasa´nın 138 ve 139. maddesine aykırı duruyor. Konu, Anayasa Mahkemesi´ne ve AİHM´e götürülebilir. Yargıtay bu kararından dönmezse ceza yargılamasını bitirmiş olur. Tazminata mahkûm edilen hâkimler, hem tazminat kararını veren Yargıtay 4. HD hem de bu hukuksuz kararı onayan YHGK üyelerine tazminat davası açmalılar. ( Bugün)
Bakan Yazıcı´dan sert tepki
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Yargıtay´ın Ergenekon hakimlerinin Prof. Dr. Mehmet Haberal´a tazminat ödemesi gerektiği yönündeki kararını eleştirdi. Yazıcı, ´Bu insanların 18 aylık tutuklu olması, ´Haksızlığa uğradılar, tahliye edilsinler´ gerekçesini haklı kılmaz. Zaten bunların eylemi olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı, mahkemeleri onlar kuracaktı. O zaman da iş işten geçmiş olacaktı´ dedi. Yazıcı, yargı önünde herkesin eşit olduğunu belirterek, ?Camideki insanlar nasıl eşit bir pozisyonda saf tutuyorlarsa, onlar gibi eşittir. Yargı da insanların sıfatlarına bakılmaz? dedi. Kişilerin sıfatlarına bakılarak, yargılama işlemi sürdürülüyorsa orada hukuk devletinin varlığından söz edilemeyeceğini belirten Yazıcı, şunları söyledi: ?Hakimlerin vicdanları yok mu yani? Biz ne kadar vicdanlıysak onlar da vicdanlı. Bizden belki de daha vicdanlı. Hiçbir hakim, vicdanının kabul etmediği bir sonucun savunucusu olamaz. Hakim ve savcılık çok önemli bir meslektir. Ha bunlara rağmen yargı hiç hata yapmaz da demek istemiyorum. Bu insanların tutukluluk sürelerinin 18 aydır devam etmesi, ´haksızlığa uğradılar tahliye edilsinler´ gerekçesini haklı kılmaz. Mutlaka onların orada tutulmasının gerekçesi var. Darbe teşebbüsü başlı başına suç. ´Bunların hiç eylemi yok. Bunları oturup konuştular´ demek olmaz. Zaten bunların eylemi olsaydı yargılamayı onlar yapacaktı, mahkemeleri onlar kuracaktı. O zaman iş işten geçmiş olacaktı. Siz bunları yargılayabiliyorsanız, teşebbüs aşamasında kaldıkları için yargılayabiliyorsunuz. Zaten bunlar başarıya ulaştıktan sonra, kendi hukuklarını kendileri kurarlardı. Onun için bunları yadırgamamak lazım. Zaten bunlar zihinsel olarak gelişen suçlardır. Ortada bir plan var. Yani bu planın içerisinde yer almanın da ceza kanununca öngörülmüş bir cezası var. Soruşturma bu kapsamda yürüyor. Yani hiç kimsenin kraldan daha fazla kralcı olmaması gerekiyor diye düşünüyorum. Bu soruşturmayı yürüten insanlar önemli bir görev yürütüyorlar. İnsanların şevkini kıracak şeylerden de uzak durmak gerekiyor.?
Çok ilginç bir olay
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi´nin kararının nihai olduğunu belirten Yazıcı, ?Ceza Usul Kanunu´nda, ceza yargılamasında, bütün işlemlere ilişkin itiraz yolları belirlenmiş. Mahkeme heyeti davası açılmamış dosyayı ele alır, tutululuk şartları var mı yok mu, yanlışlık var mı yok mu diye inceler. Özellikle bu somut olayda olduğu gibi, Mehmet Haberal ile ilgili yürütülen işlemlerde, tazminat sonucunu doğuracak şekilde bir değerlendirme yapılmasını yadırgadığımı ifade etmek isterim. Ama mahkeme bir karar vermiş? diye konuştu. Yazıcı, hukuk yargılamalarında, yargılamanın tarafların öne sürdüğü delillere bağlı olduğunu ifade ederek, taraflar bir delil öne sürmemişse, hakim bilse bile onu dikkate almayacağını vurgulayarak, ?Hakim kararını ona dayandıramaz. Bu bakımdan olayı irdelediğimizde çok geniş delil taktirine sahip ceza hakimlerinin, ceza savcılarının baktıkları işlemlerin, hukuk yargılaması yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından değerlendirilmesini fevkalade yanlış buluyorum? dedi. Bu açıdan konunun irdelenmesinin gerektiğini, hiç kimsenin hakimlere, mahkemelere emir ve talimat gönderemeyeceğini, tavsiye de bulunamayacağını belirten Yazıcı, şöyle devam etti: ?Ceza ile uğraşan hakim ve savcıların yaptıkları işlemler, o denli geniş itiraz prosedürüne tabidir. Nihai kararlarında yargı kritiğine bağlıyken böyle bir aşamada bu hakim ve savcıların işlemlerinin ayrıca dava konusu yapılıyor olması, bundan böyle onlara böyle yoğun bir baskıya yol açacağı gibi, aynı zamanda da doğrudan doğruya bu savcı ve hakimlere müdahaledir. Ve bunun kesinleşmesi halinde bundan böyle sanırım ki sanıkların çoğu kendileriyle ilgili işlem yapmış ceza hakimlerini, kendileriyle ilgili kovuşturma yürütmüş savcıların işlemlerini, tazminat davalarına konu alacaklar. Bütün bu açılardan bu kararın sağlıklı sonuçlara yol açmayacağı kanaatindeyim. Ha şunu söylemek istemiyorum. Bir hukuk devletinde elbette herkesin işleriyle alakalı bir yargısal süreç olmalı. Ancak hakim ve savcıların işlemleri ile ilgili yasal bir mekanizma var. Nihai kararların da temyizi var. Bu olayı çok ilginç bulduğumu ifade ediyorum.? ( Hürriyet)
(05 Kasım 2010), son güncel.: (08 Kasım 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ergenekon hakim ve savcılarının Yargıtay tazminatlarıyla yıldırılma çabası
Haberal ve onun yargı ile sağlıkta kollanması manşetlerimiz
Yargıda kontrgerilla örgütlenmesi
Ergenekon davasını engelleme girişimleri