´daki Cumhuriyet bayramı resepsiyonunda yaşanan skandalın ardından TSK´nın genelgesi çıktı. Genelgeye göre önce davetliler arasında başörtülü var mı yok mu istihbaratı yapılacak, yoksa davete katılınacak. Resepsiyon esnasında tesettürlü bir davetli gelirse ´fark ettirmeden süratle terk edilecek.´ Adana´daki resepsiyonda yaşanan skandal ve ardından çıkan TSK genelgesi kamuoyunda büyük tepki gördü ve bu tepki hızla artıyor. Asli görevleri haricinde hemen her konuyla ilgilenen generallerin cumhurun elini sıkmamak için günlerce kroki çizmeye ve genelge hazırlamaya vakit harcaması izah edilemiyor.
Başörtüsü var mı bak, yoksa katıl, gelirse hemen sıvış
Adana´daki Cumhuriyet bayramı resepsiyonunda yaşanan skandalın ardından TSK´nın genelgesi çıktı. Genelgeye göre önce davetliler arasında başörtülü var mı yok mu istihbaratı yapılacak, yoksa davete katılınacak. Resepsiyon esnasında tesettürlü bir davetli gelirse ´fark ettirmeden süratle terk edilecek.´ Adana´daki resepsiyonda yaşanan skandal ve ardından çıkan TSK genelgesi kamuoyunda büyük tepki gördü ve bu tepki hızla artıyor. Asli görevleri haricinde hemen her konuyla ilgilenen generallerin cumhurun elini sıkmamak için günlerce kroki çizmeye ve genelge hazırlamaya vakit harcaması izah edilemiyor.
Adana´da düzenlenen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna başörtülü davetliler gelince, resepsiyondaki subayların salonu terk etmesinin nedeninin TSK´nın yayınladığı bir genelge olduğu ortaya çıktı. Yurt çapındaki tüm birliklere gönderildiği öğrenilen genelgeyle, resepsiyonlara başörtülü davetlilerin katılması durumunda yapılacaklar adım adım sıralandı.
Farkedildiler!
Genelkurmay Kaynakları´ndan edinilen bilgiye göre 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonunda; Karşılamada bulunacak protokolün eşleri tesettürlü ise askeri personel programa katılmayacak. Eşler tesettürsüz ise salona girilecek ancak resepsiyon esnasında tesettürlü bayanlar görüldüğü takdirde süratle ve fark ettirmeden resepsiyon terk edilecektir biçiminde birliklere bilgilendirme yapıldı.
İstihbarat çalışması yapılsın
Ayrıca Garnizon Komutanları´nın tören ve resepsiyonlardaki tesettürlü bayan durumunu, tokalaşma krizi çıkmaması için önceden tespit ettirmek için istihbarat çalışması yapmaları da istendi. Bu bilgilendirme doğrultusunda, Askeri Personelin, başörtülü davetlilerin bulunduğu salonları sessizce terk ettikleri öğrenildi. Ancak bilgilendirmede, fark ettirmeden vurgusu yapılırken, Adana´da Askerlerin töreni terk etmesi fark edildi. 6. Kolordu komutanı Korg. Mehmet Eröz ve Adana Bölge Komutanı J. Tuğg. Ali Lapanta´nın katıldıkları Hilton oteldeki resepsiyonun arka kapısından çıktıkları ve basına hiçbir açıklama yapmadan ayrıldıkları görüldü.
Başörtüsüne göre protokolün krokisi
Cumhuriyet Resepsiyonları için Garnizonlara verilen sıvışın talimatının dışında Karşılama Törenleri´ne de başörtülü eş ayarı yapıldığı ortaya çıktı. Garnizon Komutanlıklarına gönderilen talimatlarda, Cumhurbaşkanı Gül´ün eşi ile gelmesi veya gelmemesi durumuna göre iki alternatifli karşılama düzeni geliştirdi. Gül´ün eşi ile birlikte gelmesi halinde; normal şartlarda validen hemen sonra protokolde yer alması gereken Garnizon Komutanı, Aslan Güner olayında olduğu gibi protokolün karşı tarafında bir yerde durarak Hayrunnisa hanımla el sıkışmak zorunda kalmayacak. Gül´ün, eşsiz gelmesi halinde ise normal protokol düzeni uygulanacak. Aynı şekilde İl Valisi´nin eşi başörtülüyse, törenlerde benzer biçimde dizilim uygulanacak. ( Star)
Sıvışma rezaletine tepkiler artıyor: Ordu kendi halkına arkasını dönemez
01 Kasım 2010: ´Türbanlı görünce kaçın´ emri ve ´türbandan kurtulma krokisi´ büyük tepki çekti. Resepsiyona katılmamanın ?Başkomutanın emrine itaatsizlik? olduğu belirtildi. Çankaya´daki resepsiyona katılmayan Genelkurmay´ın, garnizonlara ?eşi türbanlı olanın davetine katılmayın, salonda türbanlı görürseniz süratle ve fark ettirmeden orayı terk edin? emri ve ?´türbandan kurtulma krokisi? büyük tepki topladı. AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, böyle bir emrin ?çocukça, gülünç ve anlamsız? olduğunu söyledi. Bozdağ, şöyle dedi: ?Başı örtülü bir annenin evladı şehit olduğunda onun yanına gelip elini sıkan ve ona desteğini ifade eden bir subay nasıl saygılı bir yaklaşım içinde oluyorsa, başı örtülü bir hanımefendi protokole geldiği zaman da aynı saygıyı gösterme zorunluluğu vardır. Ordu milletine arkasını dönemez, dönmemesi lazım. Eğer dönerse bu dönmesi gülünç, anlamsız bir yaklaşımdan öte bir mana ifade etmiyor.?
Başkomutanın davetine uymak zorunlu
Cumhurbaşkanı Gül´ün eşiyle verdiği resepsiyona CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve komutanların katılmamasını da eleştiren Bozdağ şunları söyledi: ?Cumhurbaşkanı, ordunun da başkomutanıdır. Başkomutanın davetine icabet etmek takdir değil bir zorunluluktur. Cumhurbaşkanı herkesin Cumhurbaşkanı´dır. Verdiği resepsiyon da 73 milyon adına verilen bir resepsiyondur. Doğal olmayan, kabul edilemez olan tek şey, CHP Genel Başkanı´nın, Yargıtay, Danıştay Başkanı ve kuvvet komutanlarının tavrıdır. Bu tavrın hukuki dayanağı da yoktur.? AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç da ?Eğer Cumhurbaşkanına karşı tavır, Atatürkçülük namına geliştiriliyorsa, Büyük Önder, Kayserili demir döküm işçisi Ahmet Bey´in oğlu Abdullah Bey´in bugün Çankaya´da Reisicumhur makamında olduğunu görseydi, ´Cumhuriyet hedefine ulaşmıştır´ diyerek, bundan sadece memnuniyet duyardı? dedi.
Hükümet bu duruma el koymalıdır
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise polis ve askerin yani silahlı güçlerin sivil otoriteye bağlı olmasının AB´nin temel kriterlerinden birisi olduğunu hatırlatarak, ?Bu durumda Başbakan´a bağlı Genelkurmay Başkanlığı MSB´ye bağlıdır. Hükümete rağmen böyle bir yaklaşımın ve düzenleyici talimatların verilmesi yanlıştır. Hükümetin el koyarak düzelteceği bir durum söz konusudur? dedi.
Askerin yaptığı emre itaatsizlik
MAZLUM-DER Genel Başkanı Faruk Ünsal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül´ün Başkomutan olduğunu, askerin Başkomutanın davetine gelmemesi ve alternatif davet vermesinin emre itaatsizlik olduğunu savundu. Genelkurmay´ın illere ?türbanlıların davetine katılmayın? şeklinde bir genelge gönderip göndermedikleri konusunda açıklama yapması gerektiğini kaydeden Ünsal, ?Eğer gönderdilerse saygısızca bir şey. Kabul edilebilir bir şey değil. Buna makul bir şey söylemiyorlarsa kendi meşruiyetlerini milletin nazarında kaybetmiş olurlar? yorumunu yaptı. ( Star)
TSK Cumhuriyet´e İsyan Etti
Habertürk TV´de Ece Üner´in sunduğu ´Gün Başlıyor´ programına katılan Prof. Eser Karakaş, TSK´nin 29 Ekim resepsiyonuna katılmamasını değerlendirdi. Karakaş, düzenlenen resepsiyona TSK´dan kimsenin katılmamış olmasının ´cumhuriyetin özüne isyan etmek´ten başka bir anlam ifade etmediğini söyledi. Karakaş, ordunun bu davranışıyla cumhuriyete isyan ettiğin söyledi. İşte Karakaş´ın o açıklaması: 29 Ekim akşamı ordunun başkumandanı bir davet verdi ve ordumun mensupları bu davete katılmadı. Bu bir isyandır, açık bir şekilde cumhuriyete saldırıdır. Cumhurbaşkanı bir davet veriyor, TSK bu davete katılmamakla cumhuriyetin özüne isyan etti. Ordunun başkumandanının emrine itaatsizlik ediyorlar. Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olması, askerin oraya icabet etmesini kesinlikle meşru kılamaz. Eğer burası gerçek bir cumhuriyetse, Atatürk´ün özlediği bir cumhuriyetse, Genelkurmay Başkanının ve kuvvet komutanlarının derhal görevden alınması lazım. Eğer bu yapılamıyorsa burada başka bir sorun vardır. Deniz Kuvvetleri Komutanın işi vardır gidemez; ama ordu toplu bir şekilde böyle bir karar alıyorsa buna söylenecek bir şey yok. Eğer Genelkurmay Başkanı hala görevinden alınamıyorsa, burası kesinlikle gerçek bir cumhuriyet değildir...
AK Partili Ömer Çelik: Emre itaatsizlik
NTV´de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevaplayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, askerin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül tarafından organize edilen resepsiyona katılmamasını emre itaatsizlikle eşdeğer olarak gördüklerini söyledi. Ömer Çelik´in sert sözleri şöyle: Sayın Cumhurbaşkanı davet etmiştir ve kendisi ordunun Başkomutanıdır. Katılmama yönündeki tavır kesinlikle emre itaatsizliktir. Mesela Adana´da bir başörtülü hanımefendi Cumhuriyet kutlamalarına katılmaya gitmiş, askerler salonu terketmiş. Türkiye Cumhuriyeti ordusunun Cumhuriyet bayramı törenine katılmak isteyen bir vatandaşa tavır alması mümkün olabilir mi? Modernliğin esas dinamiği kadının kamusal alana katılımıdır. Bunu dışlayan biri modern olamaz. Hele hele Başkomutan ve Başkomutan eşinin düzenlediği bir resepsiyona katılmamak kesinlikle gayri meşrudur, emre itaatsizlikle eşdeğerdir. Bizim de milletimizin de önemsediği şey şudur. Milletin içinden çıkmak. Başörtülü şehit yakını oraya gelirse kimse ona kıstas koyamaz. Dünyanın en büyük ordusundan söz ediyoruz. Nitekim Cumhurbaşkanımız ilk seçildiğinde bir hafta cephe selamı vermediler. Burada eğer stratejik düşünme kabiliyeti olan bur kurum varsa, ilk yapacağı iş kendisini bu tartışmaların dışına çekmektir. İdeolojik olarak tanımlanmış ve taraf olarak gösterilen bu kavramlardan kaçmaktır. ( Habervaktim)
Genelkurmay Başkanlığı, artık yeni bir vizyon benimsemeli
02 Kasım 2010: Nazlı Ilıcak (Sabah): İddiaya göre, bir casusluk şebekesi, Deniz Kuvvetleri bünyesinde örgütlenmiş; devlet bürokrasisinde üst düzeyde görev yapanların, önce uygunsuz ilişkiye girmesi temin ediliyor, ardından şantaj yapılıyormuş. Bu şekilde sağlanan bilgiler, başka ülkelere sızdırılıyor, ya da farklı amaçlar için kullanılıyormuş. Kısacası durum vahim. Genelkurmay Başkanlığı´ndan, konuyu aydınlatacak bir açıklamayı merakla bekledim. Galiba, başörtüsü boykotuyla ilgili çalışmalardan vakit bulup, kamuoyunu bilgilendiremediler. Meğer, bir başka planın üzerinde çalışıyorlarmış. Başörtüsü gördüklerinde, toplantıyı nasıl terk edeceklerine dair ayrıntılı ve krokili bir eylem planı yapmışlar. İlk uygulama, Adana´da yaşanmış. Valiliğin Hilton Oteli´nde verdiği resepsiyona katılan Korgeneral Mehmet Eröz ve Bölge Komutanı Ali Lapanta Gizlice Sıvışma Planı çerçevesinde oteli terk etmişler.
Fuhuş çetesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´ndaki tek kanun dışı olay değil. Çetenin belgesi, Denizci Binbaşı Levent Bektaş´ın ofisindeki aramada, bir DVD içinde çıkmıştı. Aynı ofiste, altında Levent Bektaş´ın imzası bulunan Kafes Eylem Planı da ele geçmişti. Kafesçiler, gayrimüslimlere yönelik korkutucu ve sindirici saldırılar yapıp, bunları, AK Parti iktidarının mevcudiyetine bağlayarak, hükûmetin dünya kamuoyundaki itibarını düşürmeyi amaçlıyordu. Kafes´in yanı sıra, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı´nda hazırlandığı söylenilen Dursun Çiçek imzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı da var. Bu planın hedefi de, Fethullah Gülen cemaati ile AK Parti iktidarı. Maalesef, ordumuzun bazı subayları, cumhuriyeti koruyup kollama telkini altında, işi bu raddeye vardırmışlar. Ama hâlâ, Türk Silâhlı Kuvvetleri, başörtüsüne karşı katı duruşunu sürdürüyor. Bu tavrın ne vahim sonuçlar doğurduğunu henüz fark edemediler mi? TSK içindeki hareketliliğin, cuntalaşmanın, iktidarı ele geçiren, eşleri başörtülü gerici bir kadroya karşı, laik cumhuriyeti koruma kollama ihtiyacından doğduğunu anlamıyorlar mı? Başörtüsü, bir tehdit gibi gösterildikçe, husumet, alt kademelere dalga dalga yayılıyor; gaflet, dalâlet, hatta hıyanet içinde görünenlere yönelik darbe planları düzenleniyor. Genelkurmay Başkanlığı, artık yeni bir vizyon benimsemeli. ( Sabah)
Türkiye´nin asıl kabusu
03 Kasım 2010: Hüseyin Yılmaz (Bugün): Türkiye´nin asıl kâbusu sivil otoriteye teslim olmayan askerdir... 29 Ekim resepsiyonu çok tartışıldı. Maksadım herkesin konuştuğu bir mevzua birkaç kelime ile iştirak etmek değil. Asker meselesi, çok köklü ve tehlikeli olmanın yanı sıra, aynı zamanda Türkiye´nin en büyük, içinden çıkılması zor ama halli de mutlak zaruret vaziyeti almış hayatî bir meselesi olduğunu ifâde etmek istiyorum... Türk askerinin kurmay sınıfı, maalesef Resneli Niyazi´den beri siyasetin eli silahli, mütehakkim ve başına buyruk unsurudur. İttihat ve Terakki´nin büyük bir şuursuzlukla komitacılık ruhunu aşılayıp siyasetin göbeğine yerleştirdiği subaylar, bir daha asla asker olamamış, aslî vazifesini hatırlayamamış, kışlasına dönememiştir. Bir devirde M. Kemal Paşa´nın rütbeleri ile siyaset yapmak isteyen generalleri istifaya zorlamasının sebebi, askeri siyasetin dışına atmak değil eski silâh arkadaşlarını kendisi için tehlike olmaktan çıkarmaktır. Daha rahat sevk ve idâre edebileceği bir askerle çalışmak istediği sonraki yılların seyri ile sâbittir. Türk Genelkurmayı, seksen küsur yıllık geçmişi itibarıyla darbe ve muhtıraların kirlettiği bir karneye sahiptir. Darbe ve muhtıraların bu memleketin insanına maliyeti, en az bir asırlık bir saâdetin mahvıdır. Başbakanları, bakanları asılan, gencecik insanları darağaçlarında eften püften sebeplerle generallere kurban verilmiş bir memleketin çocuklarıyız. Ve trajedimizin suçlusunun asker olduğunu biliyoruz. Unutamayız...
Cumhurbaşkanı ve Başbakan, sivil otoriteyi acz içinde gösterenleri emekliye sevk etmeli
Bugün millet ekseriyetinin oyu ile iktidara gelmiş bir partinin içinden çıkıp Cumhurbaşkanlığı´na oturan bir zâta eşinin başörtüsü sebebiyle başından beri askerin takındığı tavır çok yüz kızartıcı, çok çirkin ve çok küstahçadır. Dünyanın hiç bir ülkesinde askerin böyle bir vazifesi yoktur, halkın giyim kuşamı onu ilgilendirmez; sivil idârenin memleketi idâre şekli de askerin meselesi değildir. Bütün bu garabetlerin tek vatanı: bahtsız ülkem!.. Cumhurbaşkanı´nın tertiplediği 29 Ekim resepsiyonuna iştirak etmemek için alternatif bir resepsiyon tertipleyen kurmay sınıfının milletten hürmet beklemeye hakkı yoktur. Cumhurbaşkanı ve Başbakan´a yakışan; sivil otoriteyi sarsan, itibarını tehdit edip acz içinde gösteren bu fiilin faillerini, en azından emekliye sevk etmek olmalı. Zirâ, herkes biliyor ki, alternatif resepsiyon, devletin başka hangi müessesinden gelse faillerin azil ve cezalandırılmalarını gündeme taşırdı. Askere suç işleme imtiyazı tanımak cür´etlerini arttırmaktan başka işe yaramaz.
Bu zihniyetin ıslaha kabiliyeti yoktur; ıslahına çalışmak vakit kaybıdır, emek israfıdır
Kendi milletinin değerlerine bu kadar hasım, bu kadar lâkayd bir sınıf ile başka bir ülkede karşılaşmanın imkânı yok. Bu dehşetli hastalık sadece bize mahsus. Çünkü Ankara zihniyeti başından beri milletin değerlerine, dinine, târihine ve hayat tarzına karşıdır. Karşı ne kelime, düpedüz düşmandır. Babalarının çiftliği vehmettikleri devlet, bütünüyle onların sakim düşünceleri istikametinde şekillendirilmiş, millet her zaman köle muamelesi görmüştür. Bu zihniyetin ıslaha kabiliyeti yoktur; ıslahına çalışmak vakit kaybıdır, emek israfıdır. Bunların değişen şartlardan, milletin taleplerinden haberleri bile yok. Devirlerinin çoktan kapandığını, son çanların onların mevtini ilan ettiğinin de farkında değiller. Olmayacaklar da...
Alternatif 29 Ekim resepsiyonu, Yeniçeri Ocağı´nın kazan kaldırmasından daha büyük bir cürümdür
Niçin söylemeyelim? Alternatif 29 Ekim resepsiyonu, Yeniçeri Ocağı´nın kazan kaldırmasından daha büyük bir cürümdür. Güçlerinin yettiğini vehmettikleri anda darbeci seleflerinin izinde yürüyebileceklerinin ilânıdır. Sivil otoriteye tâbi olmamayı kahramanlık sanmaları, milletin malı olan silâh ve nefer gücünün emirlerinde olduğuna inanmalarındandır. Hâlbuki artık bu da ham hayaldir, hezeyândır. Ne emir komuta zinciri ile ne üç beş generalin sevki ile ordunun kahir ekseriyeti millete rağmen adım atar. Değişen şartları yok saymakta musır bir avuç kurmayın dışında ordu da değişmiş, mensup olduğu milletin değerlerine yaslanmaya başlamıştır. Lâfı uzatmaya gerek yok, asker meselesini halletmemiş olan Türkiye, başka hiçbir meselesini halledemez. Ne Kürt meselesi ne Alevi meselesi ne demokrasi ne de diğerleri. Türkiye´nin asıl kâbusu sivil otoriteye teslim olmayan askerdir... ( Bugün)
(31 Ekim 2010, 10:28), son güncel.: (03 Kasım 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Adana´daki sıvışma rezaletini izlemek için tıklayın
Başörtüsünü görünce arka kapıdan sıvıştılar