Albay Çiçek, TSK´yı zor durumda bırakmak için ´Islak İmzalı Kontrgerilla Planı´nı tek başına hazırlamakla suçlanmıştı. Ancak TSK´yı Dursun Çiçek´ten daha fazla zor durumda bırakan ise askeri savcılığın hazırladığı iddianame oldu. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un 10 gün önce yandaş medyaya yaptığı ve Ergenekon sanıklarını kollayan skandal açıklamaları bir taraftan yalanlayan iddianame diğer taraftan olayı tek subaya yıkarak üstlerini açıkça kurtarmaya çalışıyor. Kurmay kademesinde panik havası yaşandığını ispatlayan iddianame kamuoyunu şok etti. İddianamenin ayrıntıları belli oldukça yeni çelişkiler ortaya çıkıyor. Bu çelişkilerden birisi de, ´Delillerin değerlendirilmesi´ kısmında, ´ıslak imzalı planı´ ortaya çıkaran meçhul subay için ´cunta elemanı´ ifadesinin kullanılması oldu. Ancak cunta yapılanmasını kabul eden askeri savcının bu konuda işlem yapmadığı görülüyor. Cunta suçlamasının muhataplarıyla ilgili sadece disiplinsizlik soruşturması açılıyor. İddianamede Çiçek´in söz konusu planı üstlerini zor duruma sokmak için yazdığı ve medyaya kendisinin sızdırdığı ileri sürülüyor. Cuntacılıkla suçlanan meçhul subayın gönderdiği ihbar mektubundaki belgeler sivil mahkemece delil olarak kabul edilmişti. İddianamenin zamanlaması ve olayın Çiçek´in üstüne yıkılmasına bakıldığında amacın kurtarılan üst kademenin YAŞ´ta terfi alamama ihtimalini ortadan kaldırmak olduğu görüşü giderek güçleniyor.
Albaydan çok askeri iddianame TSK´yı zor duruma soktu
Albay Çiçek, TSK´yı zor durumda bırakmak için ´Islak İmzalı Kontrgerilla Planı´nı tek başına hazırlamakla suçlanmıştı. Ancak TSK´yı Dursun Çiçek´ten daha fazla zor durumda bırakan ise askeri savcılığın hazırladığı iddianame oldu. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un 10 gün önce yandaş medyaya yaptığı ve Ergenekon sanıklarını kollayan skandal açıklamaları bir taraftan yalanlayan iddianame diğer taraftan olayı tek subaya yıkarak üstlerini açıkça kurtarmaya çalışıyor. Kurmay kademesinde panik havası yaşandığını ispatlayan iddianame kamuoyunu şok etti. İddianamenin ayrıntıları belli oldukça yeni çelişkiler ortaya çıkıyor. Bu çelişkilerden birisi de, ´Delillerin değerlendirilmesi´ kısmında, ´ıslak imzalı planı´ ortaya çıkaran meçhul subay için ´cunta elemanı´ ifadesinin kullanılması oldu. Ancak cunta yapılanmasını kabul eden askeri savcının bu konuda işlem yapmadığı görülüyor. Cunta suçlamasının muhataplarıyla ilgili sadece disiplinsizlik soruşturması açılıyor. İddianamede Çiçek´in söz konusu planı üstlerini zor duruma sokmak için yazdığı ve medyaya kendisinin sızdırdığı ileri sürülüyor. Cuntacılıkla suçlanan meçhul subayın gönderdiği ihbar mektubundaki belgeler sivil mahkemece delil olarak kabul edilmişti. İddianamenin zamanlaması ve olayın Çiçek´in üstüne yıkılmasına bakıldığında amacın kurtarılan üst kademenin YAŞ´ta terfi alamama ihtimalini ortadan kaldırmak olduğu görüşü giderek güçleniyor.
Kaos Planı´nın aslını İstanbul Cumhuriyet Savcılığı´na ulaştıran meçhul subay için savcı Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda görev yaptığı ve kendisinin de birçok arkadaşıyla birlikte cunta oluşumunda görev aldığı anlaşılmaktadır. ifadelerini kullanıyor. İki değerlendirme göz önüne alındığında meçhul subay ile Dursun Çiçek´in aynı kişi olduğu ima ediliyor. Ancak savcı cunta elemanı olarak gördüğü Çiçek´i sadece ´üstlerinden izinsiz belge hazırladığı´ için ´disiplinsizlikle´ suçluyor. İddianamede Dursun Çiçek´in terfi ettirilmediği için belgeyi hazırladığının ileri sürülmesi ise bir diğer çelişki. Çiçek´in kızı avukat İrem Çiçek bu ifadelere karşı çıkıyor. Babasının terfi sorunu olmadığını anlatıyor. Savcı, Dursun Çiçek´in TSK´yı zor durumda bırakmak için ´Kaos Planı´nı basına sızdırdığını savunuyor. Ancak Çiçek´in kızı avukat İrem Çiçek buna da karşı çıkıyor. İrem Çiçek, iddianameye göre babasının, hem meçhul subay hem de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un açıkladığı, Taraf Gazetesi´ne bu belgeyi polis sızdırmıştır. beyanındaki polis olması gerektiğini anlatıyor. Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu, askeri savcının, meçhul subayı cunta elemanı olarak tanımlamasının itiraf niteliğinde olduğunu söylüyor. Tarımcıoğlu, şunları söylüyor: TSK içerisindeki cunta yapılanması kabul ediliyor. Bu noktadan hareketle ifade edilen yapılanmanın üzerine gidilmelidir. Diğer yandan iddianame bu konuda çelişkilerle dolu. Hem meçhul subayın cunta elemanı olduğu söyleniyor hem de Kaos Planı´nı Dursun Çiçek´in kendi başına hazırladığı bir belge olduğu savunuluyor. Tek başına cunta mı olur? Soruşturmanın derinleştirilmesi ve cunta yapılanmasının üzerine gidilmesi gerekiyor. ( Zaman)
Belgelerde imzası olan diğer komutanlar nerede?
Hükümete ve millete yönelik kaos planını doğrulayan askeri savcılık iddianamesinde sadece Kurmay Albay Dursun Çiçek´in sorumlu tutulması tartışmalara yol açtı. Kamuoyu, Çiçek´in yargılandığı sivil mahkemenin delil olarak kabul ettiği belgelerde adı geçen üst düzey komutanların durumunu sorguluyor. Söz konusu belgelerde komutanların emir-komuta zinciri içinde imzaları ve parafları bile var. Kurmay Albay Dursun Çiçek´in yargılandığı ve kamuoyunda ´ıslak imzalı kirli eylem planı´ olarak bilinen davayla ilgili önemli gelişmeler yaşanıyor. Askeri savcılığın konuyla ilgili hazırladığı iddianame önceki gün ortaya çıkarken, tartışmalar yeniden alevlendi. Planın gerçek olduğunu tescil eden iddianamede sadece Albay Dursun Çiçek´in sorumlu tutulması ve Ergenekon´a adı karışan üst düzey komutanların ´mağdur´ olarak gösterilmesi ise tartışmaların merkezine yerleşti. Ancak, sivil mahkemede delil olarak kabul edilen kirli plan belgeleri söz konusu iddiaları çürütüyor. Ergenekon´un 4. iddianamesinde yer alan belgeler, ıslak imzalı planı ortaya çıkaran meçhul subayın savcılara gönderdiği ihbar mektubunda yer almıştı. İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nın yanı sıra ´cunta tarafından hazırlanmış bilgi destek çalışması´, ´sivil toplum örgütlerine yönelik andıç´ ve ´kara propaganda sitelerinin listesi´ gibi belgelerde, üst düzey komutanların imzaları ve parafları dikkat çekiyor.
İşte ıslak imzalı plandaki emir-komuta zinciri
Bu belgelere göre emir-komuta zinciri içerisinde şu isimler sıralanıyor: Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, MEBS Başkanı Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Harekat Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz, Bilgi Destek Daire Başkan Vekili Tuğgeneral Mustafa Bakıcı.
Kamuoyu inanmadı
Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından hazırlanan Dursun Çiçek iddianamesi kamuoyuna hiç inandırıcı gelmiyor. Zira iddianamede, ´Kaos Planı´nı tek başına Dursun Çiçek´in hazırladığı öne sürülüyor. Bunun gerekçesi olarak ise ´Çiçek´in terfi alamaması sebebiyle TSK´ya kızgın olması´ gösteriliyor. Askeri savcıya göre, amiral olamayan Çiçek, buna kızıp, TSK´yı küçük düşürmek için bir plan hazırlamakla kalmamış, ayrıca basına da sızdırmış. Askeri savcı, Dursun Çiçek´e 6 yıl kadar hapis cezası istediği iddianamesinde, Ergenekon davasının sanıklarından 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ve Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner´i ise tam anlamıyla aklıyor. Askeri hiyerarşiyi ve yazışma tekniklerini çok iyi bilen emekli askerler ise iddianamenin inandırıcılıktan uzak olduğunu anlatıyor.
Albay´ın kurban olmayı kabul etmesi bekleniyor
Emekli Kurmay Albay Mesut Ülker, ´Kaos Planı´nın tek başına Dursun Çiçek tarafından hazırlanmasının mümkün olmadığını anlatıyor. Çiçek´in Evet, ben bunu tek başına yaptım. demesinin bile inandırıcı olmayacağının altını çizen Ülker´e göre, bu kadar fazla bilgi ve plan ihtiva eden bir çalışmanın üst kademenin haberi olmadan bir subay tarafından kaleme alınması akla yatkın değil. Askeri savcılığın hazırladığı iddianameyi de değerlendiren Ülker, Birileri, faturanın Çiçek tarafından kabullenilmesini arzu etmiş olabilir. ifadelerini kullanıyor. Emekli Binbaşı Şahin Akdoğan da, benzer düşünceleri taşıyor. Basına ´Kaos Belgesi´ olarak yansıyan planı ´Karargah çalışması´ olarak nitelendiren Akdoğan, Çiçek´in altında mutlaka bir hazırlık ekibi vardır. Gerekli bilgileri onlar toplamıştır. Çünkü bu tür çalışmalar organize faaliyetlerdir. Ben bu belgeden Genelkurmay´ın da bilgisi olduğu kanaatini taşıyorum. şeklinde konuşuyor. Askeri savcılık tarafından kaleme alınan iddianameyle, daha üst seviyeli komutan ve planın sivil uzantılarının koruma altına alındığını düşünen Akdoğan, Dursun Çiçek´i gözden çıkarmış olabilirler. tespitini yapıyor. Bir dönem Dursun Çiçek´le mesai arkadaşı olarak görev yapan emekli Yarbay Şenol Özbek ise bu tür bir eylem planının albay rütbesindeki bir subayın boyunu aşacağını anlatıyor. Çiçek´in tek başına oturup bilgisayarın karşısına geçip böyle bir plan yapmasının mümkün olmadığının altını çizen Özbek, Koca memleketi etkileyecek bir şeyi, Çiçek tek başına nasıl yapsın? diye soruyor.
YAŞ öncesi ellerini güçlendirmek istiyorlar
Emekli Tabip Albay Ahmet Alper ise Hazırlanan iddianame, askeri yargının emir-komuta zinciri içinde çalıştığını bir kez daha gösterdi. Bu işe bulaşmış bazı isimleri, temize çıkarıp YAŞ öncesi ellerini güçlendirmek istiyorlar. değerlendirmesinde bulunuyor.
Amaç Berk gibi sanıkları Şura´da korumak
Mümtazer Türköne (Zaman): ´İrtica İle Mücadele Eylem Planı´ Genelkurmay´ın sıralı emir-komuta zinciri dışında hazırlanmış olamaz. Albay Dursun Çiçek´i, askeri savcılıkça isnat edilen komplo kurma suçundan temize çıkartacak çok sağlam deliller var. Bu planın benzeri olan ve daha önce tartışılan Taraf gazetesinin yayımladığı lahikalar. Dursun Çiçek´in hazırladığı planı öncekilerden farklı kılan, Erzincan´da somut olarak uygulanmış olması. Askeri savcı, Erzincan sanıklarını temize çıkartırken ve bütün suçu Dursun Çiçek´e yıkarken daha önceki benzer lahikaları nereye koyacak? Askeri savcılık bir iddianame değil, bir senaryo hazırlamış. Bu intikam senaryosunun hizmet ettiği tek amaç var. Ağustos Şûrası´nın üzerine inen Ergenekon gölgesini kaldırmak. Saldıray Berk gibi sanıkları Şûra´da korumak. Ne pahasına? Albay Dursun Çiçek´in yok edilmesi pahasına. ( Zaman)
Eğer herkes hukuk önünde eşitse ve YAŞ´ta da hukuksuz terfi olursa Cumhurbaşkanı müdahale etmeli
Askeri Personel Kanunu´nun 65. maddesine göre, yargılama süreci devam eden askeri personel terfi ettirilemiyor. Emekli Askeri Hakim Ahmet Cengiz Tangören, YAŞ´ta hukuka aykırı bir karar çıkması durumunda Cumhurbaşkanı´nın olaya müdahale etmesi gerektiğini anlatıyor. TSK komuta kademesinin belirlendiği Yüksek Askeri Şûra´ya (YAŞ) sayılı günler kaldı. Ağustos ayının ilk günlerindeki Şûra´da en çok, darbe planları soruşturmalarına adı karışan komutanların durumu merak ediliyor. Çünkü Ergenekon, ´amirallere suikast´, Poyrazköy, Kafes Eylem Planı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve Balyoz soruşturmaları kapsamında aralarında generallerin de olduğu 100´ün üzerinde muvazzaf subay yargılanıyor. Ne var ki Askeri Personel Kanunu´nun 65. maddesine göre yargılanma süreci devam eden askeri personel terfi ettirilemiyor. Emekli Askeri Hakim Yusuf Çağlayan, terfileri düzenleyen 65. maddede hükmün açık olduğunu söylüyor. Subayların beraat etmeden terfi ettirilemeyeceğinin altını çiziyor. YAŞ´taki kararların üçlü kararname ile yürürlüğe girdiğine işaret eden Çağlayan, hukuka aykırı bir duruma Cumhurbaşkanı´nın izin vermeyeceğini belirtiyor.
3´lü kararname olmazsa kararlar uygulanamaz
Emekli Askeri Hakim Ahmet Cengiz Tangören de Askeri Personel Kanunu´nun terfi şartlarını belirlediğini ifade ederek, herkesin hukuka saygı göstermesi gerektiğini vurguluyor. YAŞ kararlarının 3´lü kararname ile yürürlüğe gireceğini ifade eden Tangören, Şûra´dan yasaya aykırı bir karar çıkmamalı. Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanı´nın yasalara aykırı bir duruma izin vermeyeceğini umuyorum. diyor. YAŞ kararları 3´lü kararname ile hayata geçiyor. Kararnamenin uygulamaya geçmesi için Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı´nın imzası gerekiyor. Cumhurbaşkanı imzalamadığı takdirde kararlar hükümsüz sayılıyor.
Mahkemelere ifade vermeye tenezzül bile etmeyen, askeri araçları ve uçakları mahkemeye gözdağına gönderen, Başbakan´a küfreden, ´AKP´ye oy veren elleriniz kurusun´ diye köylülere beddua eden Saldıray Berk de terfi bekliyor..
Terfi bekleyenler arasında yargılananlar da var
Ağustostaki YAŞ´ta terfi bekleyen tartışmalı isimler arasında 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız ile 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk de bulunuyor. Adı darbe planlarına karışan komutanların bazıları şöyle: Orgeneral Hasan Iğsız: 1. Ordu Komutanı olan Hasan Iğsız´ın gözü Kara Kuvvetleri Komutanlığı´nda. Albay Dursun Çiçek´in yargılandığı ´Kaos Planı´nın talimatını onun verdiği ileri sürülüyor. Meçhul subay tarafından Ergenekon savcılarına gönderilen ihbar mektubunda, planın Iğsız´ın Genelkurmay 2. Başkanlığı yaptığı dönemde hazırlandığı belirtiliyor. Mektuba göre Iğsız´ın 2. Başkan olmasının hemen ardından Kaos Belgesi üzerindeki çalışmalar hız kazandı. Mektupta planın hazırlanma süreci şöyle anlatılıyor: Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisinde cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Orgeneral Hasan Iğsız´ın Genelkurmay 2. Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Iğsız´ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlamasıkonusunda verdiği direktif gereği Korgeneral Mehmet Eröz ve Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır. Orgeneral Saldıray Berk: Ergenekon davaları kapsamında yargılanan askerler arasında en yüksek rütbeye sahip kişi. 3. Ordu Komutanı. Jandarma Genel Komutanlığı beklentisi içinde. Erzincan davasının bir numaralı sanığı. Ancak henüz ifade bile vermedi. Korgeneral Yurdaer Olcan: Bugüne kadar tutuklanan en yüksek rütbeli asker. İki aya yakın süre tutuklu kaldı. Halen Harp Akademileri komutan yardımcılığı görevini yürütüyor.Korgeneral Nejat Bek: Adliyeye gelen en yüksek rütbeli muvazzaflardan birisi. 6. Kolordu komutanlığı görevini yürütüyor. Balyoz soruşturmasında ifadesi alındı. Terfi bekliyor. Korgeneral Selahattin Uğurlu: Şemdinli iddianamesi ve Vatanseverler grubuna yönelik Girdap operasyonunda Uğurlu´nun adı geçmişti. Orgenerallik beklerken geçen yıl temdit alan Korgeneral Uğurlu, YouTube´a düşen ses kaydında Aktütün saldırısının faturasını üstlerine kesen konuşmasıyla gündeme gelmişti.Koramiral Kadir Sağdıç: Denizaltıda öğrencilerin bombalanması ve azınlıklara yönelik çeşitli saldırıların yer aldığı ´Kafes Planı´ davasında yargılanıyor. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek´te ele geçirilen Deniz Kuvvetleri içerisindeki terfileri ele alan listede adı 2013 yılı Deniz Kuvvetleri komutanı olarak geçiyordu. Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu: Kuzey Deniz Saha Komutanı. Balyoz soruşturması kapsamında ifade verdi. İsmi, meçhul subayın gönderdiği belgeyle de gündeme gelmişti. Genelkurmay´ın psikolojik harp amaçlı kurduğu internet sitelerini koordine eden heyette yer alıyor. Tümgeneral İhsan Balabanlı: Balyoz soruşturmasında ifadesine başvuruldu. Balyoz darbe planına ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında Balabanlı, çıkacak isyanları şiddetle bastıracağını ifade ediyordu: 3 bölge için aynı anda olay meydana geldiğinde ilk anda olaya şiddetle müdahale edeceğim, bütün planlarımın temelinde olaya şiddetle müdahale edilme esası vardır. Tümgeneral Ahmet Yavuz: Balyoz soruşturmasında ifadesi alındı. Kara Harp Akademisi Komutanlığı görevini yürütüyor. YAŞ´ın terfi listesinde Yavuz´un adı da geçiyor. Tümgeneral Salim Erkal Bektaş: Balyoz´da ifadesi alınanlar arasında. Terfi listesinde ismi var. Tümgeneral Gürbüz Kaya: Devam eden davası olmamasına rağmen hakkında ciddi iddialar var. Gediktepe saldırılarında ´Teröristleri çoban sandık.´ sözleriyle büyük tepki çeken Kaya, YAŞ toplantısında korgenerallik bekliyor. Kaya´nın adı internet sitelerine düşen bir ses kaydıyla gündeme gelmişti. 7 askerin şehit düştüğü Hakkari Çukurca´daki mayın patlamasında döşenen mayınların TSK´ya ait olduğu itiraf ediliyordu. Balyoz planının dokümanlarında ´cuntaya tam destek verenler´ arasında bulunuyordu. Kaya, yarım kalan Balyoz operasyonu 3. dalgasında gözaltına alınacak subaylar arasındaydı. Tümamiral Semih Çetin: Balyoz soruşturması kapsamında tutuklandı. Donanma Komutanlığı kurmay başkanlığı görevini yürüten Çetin, Özden Örnek´in listesinde terfi ettirilecekler arasında yer alıyor. Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu: Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu, sahte çürük raporu soruşturmasında tutuklanan Albay Zeki Üçok´un bilgisayarındaki belge temizliği yüzünden ´şüpheli´ sıfatıyla savcılığa çağrılmış ancak ifade vermeye gitmemişti. 12 Eylül döneminde Mamak Cezaevi´ndeki işkenceler davasında sanık olan Çubuklu´nun, son olarak Anayasa Mahkemesi askeri üyesi Serdar Özgüldür´e ait ses kaydında AYM üyeleriyle toplantı yaptığı ve Bir an önce AK Parti´yi kapatın. dediği iddia edilmişti. Tuğamiral Mehmet Fatih İlgar: Foça Çıkarma Gemileri Komutanı. Komutanı Kadir Sağdıç ile birlikte Kafes davasında yargılanıyor. Mahkemenin kabul ettiği Kafes Planı iddianamesinde Kaos Planı´nın danışma kurulu üyesi idi. İlgar´ın bu YAŞ´ta tümamiralliğe yükseltilmesi bekleniyordu. ( Zaman)
Tanık ifadeleri ihbar mektubunu doğruluyor
16 Temmuz 2010: ´Kaos Planı´nın ele alındığı Ergenekon davası 7. iddianamesindeki bazı bilgiler, askeri savcılık tarafından hazırlanan Dursun Çiçek iddianamesi ile birebir örtüşüyor. Ergenekon iddianamesine de giren meçhul subayın ihbar mektubundaki evrak temizleme tarihi, askeri savcılığın iddianamesi ile aynı. 27 Ekim 2009´da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen mektupta, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un ıslak imzalı belge ile ilgili açıklamasını, karargahtaki imha çalışmalarından sonra yaptığı belirtiliyordu. Askeri savcılığın hazırladığı iddianamedeki tanıklar da bu bilgiyi doğruluyor. Tanık Piyade Albay Fatih Doğan iddianameye geçen ifadelerinde komutanlıktaki belge imha işlemini şöyle anlatıyor: 19 Haziran 2009 Cuma günü Daire Başkanı ´evrakların incelenerek, arşive kaldırılması gerekenlerin, miadı dolanların ayıklanmaları ve gerekenlerin imha edilmesi´ için emir verdi. Bu konuda dairede daha önce yapılması gereken arşivleme işlemlerinin yapılmamasından dolayı çok miktarda evrak ve belge birikti. Meydana gelen olayı da fırsat bilerek bu işlem yapıldı. Çalışma cuma günü başladı. Gece de devam etti. Tüm personel katıldı. Bu ifadeler Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un ´Kaos Planı´na ´kağıt parçası´ dediği toplantının zamanlaması ile örtüşüyor. Başbuğ´un Genelkurmay Karargahı´nda yaptığı toplantının tarihi 25 Haziran 2009. Meçhul subay da mektubunda bu tarihe dikkat çekiyor. Subay, Başbuğ´un belgenin Taraf gazetesinde yayımlanmasından iki hafta sonra açıklama yapma sebebi olarak Karargah´taki imha çalışmalarını gösteriyor: Belgenin aslını aldım. Aslı bulunamayınca, bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Başbuğ açıklamasını, belgenin imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı.
Askeri savcının ´TSK´da cunta´ iddiasını sivil savcı soruşturmalı
´Kaos Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek ile ilgili askeri savcılığın hazırladığı iddianamedeki çelişkiler yetki tartışmasını da gündeme getirdi. Askeri savcılığın, Dursun Çiçek´in hazırladığı planla ilgili cunta tespitinde bulunmasına karşın, hukuki işlem yapmaması tartışmaya neden oldu. Hukukçular cunta tespiti varsa soruşturmanın sivil mahkemeler ve cumhuriyet savcıları tarafından yürütülmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Hukukçuların görüşleri şöyle:
Emekli Askeri Hakim Albay Mesut Kurşun: TSK içerisinde hükümeti devirmeye yönelik bir eylem söz konusuysa bu durumun hukuki soruşturmasını Cumhuriyet savcıları yapar. İrticayla Mücadele Eylem Planı hakkında askeri savcılığın Albay Dursun Çiçek için ´cunta elemanı´ imasına gelen ifadeyi kullanması cunta yapılanmasının kabul edildiğinin göstergesidir. Cuntadan bahsedildiğine göre bu hukuk dışı plan tek kişinin yapacağı bir eylem olamaz. Askeri savcılığın iddiaları çelişkili ve inandırıcı değil. Yargının temel görevi maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Albay´ın yetkisinin dışında bir belge hazırlaması ve bu belgeye askeri kimliğini kullanarak imza atması ´Belgede sahteciliğe´ girer. Fakat askeri savcının ´cunta elemanı´ ifadesi ise bu eylemin tek başına yapılmadığının kabulüdür.
Emekli Askeri Yargıç Faik Tarımcıoğlu: Cunta yapılanması tespiti varsa soruşturma makamı sivil mahkeme ve savcılardır. Askeri savcı eğer ´cunta´ suçunu tespit ettiyse kendi görev alanına girmediğini belirterek sivil savcıya intikal ettirmesi gerekiyor. Askeri savcılık soruşturmayı sivil savcılara bırakmayarak hukuki anlamda suç işliyor. Askeri savcılığın hazırladığı iddianame çelişkiler barındırıyor ve olaylarla örtüşmüyor. Islak imzanın hakiki olduğunu kabul ediyor ama sorumluluğu tek kişiye yüklüyor. Bunun böyle olmadığı uygulamalardan anlaşılacağı üzere bir kişi bunu tek başına yapamaz, hem astı hem üstü vardır. İddianamede yazıldığına göre bir cunta oluşumu var. Cunta tek kişi olamaz, birden fazla kişidir. Bu büyük bir çelişkidir. İmha edildiği iddia edilen evraktan bahsediliyor. Bunu resmi olarak kabul ettikten sonra bunun delilleri yok etme, karartma anlamına gelmeyeceğini söylemek büyük bir çelişkidir. O zaman ne sebeple böyle bir imha yapılıyor? Bazı deliller olay basına intikal eder etmez yok edildi. Bu iddianamede yer alan açıklamalar birilerini korumaya yönelik. ( Zaman)
Emre Uslu (Taraf): Dursun Çiçek mahkemeye yalan mı söyledi
17 Temmuz 2010: Geçenlerde AKP ve Gülen´i bitirme planıyla ilgili olarak yargılanan Dursun Çiçek´in mahkemede yaptığı savunma üzerine bir yazı yazmıştım. Yazıda Çiçek´in savunmasında Psikolojik Harekât (PH) taktikleri kullandığına dikkat çekmiştim. Yazının bir bölümünde şu değerlendirmeyi yapmıştım: ?Çiçek savunmasında Genelkurmay bünyesinde irticala mücadele için kurulan PH birimlerini gizleyerek ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nın ´irticaa yönelik´ PH faaliyetleriyle yan yana getirip ´yanlış´ bir algı oluşturmaktan kaçınıyor ve bunda başarılı da oluyor. Böylece kamuoyunda sanki ´irticaa´ ilişkin PH faaliyeti yokmuş gibi bir algı yaratılıyor. Çiçek burada ´irticaa´ yönelik PH faaliyetleri de yapılıyor dese milletin aklına ´o halde bu çalışma o faaliyetlerin bir parçası olabilir mi´ sorusu geleceğinden bundan özenle kaçınıyor.?
Dursun Çiçek´in çocukları -ki kendilerine saygı duyuyorum, babalarını savunmalarını da takdirle karşılıyorum- bu yazıya cevap vermişler; ?Gerek savcılıkta gerekse mahkemedeki savunmasında Dursun Çiçek kendi şubesi olmayan 2. Bilgi Destek Şubesi´nin görevleri arasında irticayla mücadele olduğu, bu şubenin irtica.org web sitesini yönettiğini belirtti. Bu konuda da Uslu gerçekleri çarptırıyor ve TSK´ya karşı uygulanan asimetrik psikolojik harekatın başrol oyuncularından olduğunu bir kez daha gösteriyor? diyerek bana bir de ?rol? biçmişler. Gerçekten de Dursun Çiçek mahkemede verdiği savunmada ?Psikolojik Harekât Dairesi adı verilen ve görev yaptığı Destek Daire Başkanlığı´nın beş şubeden oluştuğunu vurgularken, ?Bunlardan ilki terör konularına bakan şubedir. İkincisi havacılık ve istihbarat şubesidir ki sadece irticaa bakar. Benim görev yaptığım 3. Şube ise NATO, tatbikat ve dış konularla alakalı işlemlere bakar. İrticala uzaktan yakından alakası yok. Hulusi Gülbahar arkadaşın çalıştığı 4. Şube, Silahlı Kuvvetler´in halkla bütünleşmesi konularına bakar. Beşinci şube ise destek şubesidir? dedi. Bir sonraki gün de ?psikolojik harekâttaki görevinin yurtdışıyla ilgili olduğunu? iddia etmişti. Oysa askerî savcının yazdığı iddianamede ?Dursun Çiçek´in bir dönem görev yaptığı 3. Bilgi Destek Şubesi´nin görev ve ilgi alanı içinde ?İrticai faaliyetlerle ilgili konuların? bulunduğu vurgulanıyor.
Şimdi ortaya ilginç bir durum çıkıyor. Ya Çiçek mahkemede ?Benim görev yaptığım şubenin irticala uzaktan yakından alakası yok? diyerek PH yapıyor ve doğruları söylemiyor ya da askerî savcı ne yazdığını bilmiyor. Askerî savcının kendi kurumundaki bir birimin irticai faaliyetlere ilişkin konularla ilgilenip ilgilenmediğini bilmemesi ve bunu iddianamesine yazması en hafif deyimiyle çelişkidir. Çelişkiler sadece burada bitmiyor. Askerî savcılığın yaptığı ?araştırmada? da bir dolu çelişki var. Çiçek´in çocuklarının hazırladığı siteden öğrendiğim kadarıyla Ergenekon iddianamesinde gizli Tanık Efe, ?Dursun Çiçek´in 2009 yılı ocak veya şubat ayında 3. Ordu Komutanlığı´ndaki seminere katıldığını ve 2009 yılında yapılan yerel seçimlerden 15-20 gün önce (7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 mart tarihlerinde) veya 15 gün sonra (13, 14, 15 nisan tarihlerinde) Dursun Çiçek´i Erzincan Orduevi´nde başsavcı ve birkaç rütbeli subayla kahvaltı yaparken gördüğünü? beyan etmiş. Bu iddiaya ilişkin askerî savcılık bir araştırma başlatmış. Dursun Çiçek´in, Erzincan iline gidip gitmediği, plan gerçekse dahi uygulanıp uygulanmadığı hususunda yaptığı tesbit şu: ?Dursun Çiçek´in izinlerine ilişkin yazılar ve izin belgeleri, Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına giriş çıkış kayıtları, kullandığı 0 532 445 XX XX cep telefonuna ait iletişim kayıtları (HTS kayıtları) baz istasyon bilgileri, Türk Hava Yollarının Dursun Çiçek ile ilgili cevabi yazısı, Kara Kuvvetleri Komutanlığının 3 üncü Ordu Komutanlığında 13-14 Ocak 2009 tarihlerinde düzenlenen İç Güvenlik Seminerine Albay Çiçek´in katılmadığına ilişkin cevabi yazısı birlikte incelenip değerlendirildiğinde, Dursun Çiçek´in 2009 yılında iddia edilen tarihlerde ve bu tarihler dışında herhangi bir tarihte Erzincan´a gitmediği, Erzincan Orduevinde veya başka bir yerde konaklamadığı.?
Bu değerlendirmeye bakılınca askerî savcının gerçekten ciddi bir araştırma yaptığını düşünürseniz yanılırsınız. Gizli tanıklar Çiçek´i ocak ayında Erzincan´da yapılan seminerde gördüklerini daha sonra da mart ayında gördüklerini iddia ediyor. Askerî savcılık ise ?araştırmasında? Çiçek´in 1 Mart 2009 ile 1 Nisan 2009 tarihleri arasında yasal izin kullanıp kullanmadığı, izin kullanmış ise nerede geçirdiği ve belirtilen tarihlerde görevli olarak Erzincan´a gidip gitmediği hususlarının bildirilmesini istiyor. Doğal olarak verilen cevapta araştırma mart ayı içinde yapılıyor. Gizli tanıkların iddia ettiği ocak ve şubat aylarına ilişkin bir araştırma görünmüyor. Yine askerî savcının ?Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına giriş çıkış kayıtları,? dediği kayıtlar da Çiçek´in çocuklarının bize sunduğu belgeler de görüldüğü kadarıyla mart ayı kayıtlarını kapsıyor. Seminer´in olduğu iddia edilen döneme ilişkin veya gizli tanıkların iddialarında yer alan ocak-şubat dönemine ilişkin giriş çıkış kayıtlarının istendiğine dair bir belge yok. Dosyanın tamamını bilmiyorum. Ama göründüğü kadarıyla -umarım savcının elinde bu iddialarını güçlendirecek ek belgeler vardır- ?araştırma? sonucu diye önümüze konan belgelere yakından bakınca bir gariplik olduğu anlaşılıyor. Çiçek´in çocuklarının elinde babalarının suçsuzluğuna ilişkin ek deliller varsa ve bunlara ikna olursam, bunları paylaşırlarsa, adalet için onu savunmaya hazırım. ( Taraf)
(15 Temmuz 2010), son güncel.: (17 Temmuz 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Islak İmzalı ´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
Albay Dursun Çiçek´in Islak İmza davasındaki savunması manşetlerimiz
7´nci iddianamede (Islak İmza) arama yap
Islak İmza davası Erzincan´ı destekledi