Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nı ihbar eden meçhul subayı, ´yanlış adam´ olarak tanımladı. Başbuğ, ´2009´a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Önemli olan onu bulup gereğini yerine getirmek´ dedi. Mahkemelerde süren davalar hakkında görüş açıklamaktan kaçınmayan Genelkurmay Başkanı´nın, terör suçuyla yargılanan subaylara sahip çıkarken bu suçun üzerine gidilmediği için savcılara ihbarda bulunan ve mahkemelerin de bulguları ciddi bularak dava başlatmalarına neden olan meçhul subaylara hala düşman gözüyle bakması şaşırtıyor. Çok sayıda masum insanı yargısız infaz etmekle suçlanarak Diyarbakır´da yargılanmakta olan Binbaşı Cemal Temizöz´e de sahip çıkan Başbuğ´a kamuoyu soruyor: Genelkurmay Başkanı, yargısız infaza kurban giden kişilerin yetim çocuklarını hiç düşünüyor mu?.. O çocukların TSK hakkında bu sözlerden sonra neler hissedebileceğini hiç düşünüyor mu?.. Yanlışı yapan TSK mı içindeki yanlış adamlar mı?..
Yanlış adam doğru adamı yanlış yapmakla suçladı: Başbuğ hep aynı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nı ihbar eden meçhul subayı, ´yanlış adam´ olarak tanımladı. Başbuğ, ´2009´a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Önemli olan onu bulup gereğini yerine getirmek´ dedi. Mahkemelerde süren davalar hakkında görüş açıklamaktan kaçınmayan Genelkurmay Başkanı´nın, terör suçuyla yargılanan subaylara sahip çıkarken bu suçun üzerine gidilmediği için savcılara ihbarda bulunan ve mahkemelerin de bulguları ciddi bularak dava başlatmalarına neden olan meçhul subaylara hala düşman gözüyle bakması şaşırtıyor. Çok sayıda masum insanı yargısız infaz etmekle suçlanarak Diyarbakır´da yargılanmakta olan Binbaşı Cemal Temizöz´e de sahip çıkan Başbuğ´a kamuoyu soruyor: Genelkurmay Başkanı, yargısız infaza kurban giden kişilerin yetim çocuklarını hiç düşünüyor mu?.. O çocukların TSK hakkında bu sözlerden sonra neler hissedebileceğini hiç düşünüyor mu?.. Yanlışı yapan TSK mı içindeki yanlış adamlar mı?..
Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı ´Kaos Planı´nın gerçekliği 4 ayrı kurum tarafından 7 kez tespit edildi. Masum insanlara suç isnat edip askeri mahkemede yargılamayı öngören planda milleti dehşete düşüren komplolar vardı. Ancak Genelkurmay, hiçbir zaman planın içeriğiyle ilgilenmedi. Sürekli ´sızdıranın kim olduğu´ soruşturuldu. Aradan 1 sene geçti ancak Genelkurmay hâlâ ´sızdıran´ meçhul subayı arıyor.
Malum kanala katıldı Taraf´ı suçladı!
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, dün Star Televizyonu´nda Arena programında Uğur Dündar´ın sorularını yanıtladı. Başbuğ´un açıklamaları, TSK´nın ´Kaos Planı´na nasıl baktığını da özetler gibiydi. Başbuğ, planı sızdıran ´meçhul´ subayı, ´yanlış adam´ olarak tanımladı. Şu ifadeleri kullandı: 12 Haziran 2009´da ne oldu? Bir gazetede, malum gazetede, bu İrtica ile Mücadele Eylem Planı çıktı. Ondan sonra bir süreç geçti işte. 2009´a geldik bir ihbar mektubu çıktı. Bir subay yazmış. Olabilir, bizden de yanlış adamlar çıkabilir. Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir kurum, 700 bin kişi. Önemli olan çıkanı bulup gereğini yerine getirmek.´ Başbuğ, 2009 yılının ikinci döneminden itibaren planların kendisi üzerine yapıldığı ve döneminde darbe olacağı yönünde iddiaları ise ´iftira´ olarak nitelendirdi. Başbuğ, İftira. Bunu kesinlikle reddediyorum. dedi.
Temizöz´ü savundu: Haksız yere suçlanıyor!
Başbuğ´un faili meçhuller davasının sanıklarından Albay Cemal Temizöz´le ilgili söyledikleri ise dikkat çekiciydi. Temizöz´ün haksız yere suçlandığını savundu: Beni en çok üzen olayların başında şu geliyor: Terörle mücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış, subayın, generalin, astsubayın haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Albay Cemal Temizöz, buna bir örnek.´ ( Zaman)
Tepkiler hızla artıyor..
Hukukçulardan, Başbuğ´a Temizöz tepkisi: Açıklamaları yargıya baskıdır
07 Temmuz 2010: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un, Cizre´deki 20 faili meçhul cinayetten yargılanan ve hakkında 7 kez müebbet istenen Albay Cemal Temizöz´ü savunan açıklamalarına hukukçular tepki gösterdi. Müşteki avukatlarından Tahir Elçi, Genelkurmay Başkanı´nın Temizöz´ü aklamaya çalışan sözlerinin yargıya açıkça müdahale olduğunu söyledi. Elçi, Mağdurların vekili olarak bu hukuk dışı tutuma karşı çıkıyoruz. dedi. İlker Başbuğ´un suç işlediğini belirten Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar ise Albay Cemal Temizöz´ün kazılardan değil, 20 faili meçhul cinayetten yargılandığını hatırlattı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un, önceki akşam bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar, gündeme damgasını vurdu. Gerçekliği resmi kurumların raporlarıyla 7 kez ispatlanan ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nı sızdıran subayı ´yanlış adam´ olarak tanımladı. Subayların terör örgütüne üye olmakla suçlanmasından rahatsız olduğunu söyledi. Tutukluluk sürelerini eleştirdi. Başbuğ´un faili meçhuller davasının sanıklarından Albay Cemal Temizöz´le ilgili söyledikleri ise dikkat çekiciydi. Temizöz´ün haksız yere suçlandığını savundu: Beni en çok üzen olayların başında şu geliyor: Terörle mücadelede görev yapmış, canını feda etmekten kaçınmamış subayın, generalin, astsubayın haksız yere suçlanmaları beni çok rahatsız etti. Bir terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorlar. Albay Cemal Temizöz, buna bir örnek.´
Başbuğ´un bu açıklamaları, özellikle davayı takip eden Diyarbakır´daki hukukçuların tepkisini çekti. Faili meçhuller davasının mağdur avukatlarından Tahir Elçi, Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin başındaki kişi eğer bir yargılama, tutuklama süreci, devam eden davanın bir numaralı sanığı olan Cemal Temizöz´ün adını anarak açıklama yapıyorsa bu, açıkça yargıya müdahaleden daha öte yargıya doğrudan baskıdır. Bu suçtur. Mağdurların vekili olarak bu hukuk dışı tutuma karşı çıkıyoruz. Özellikle bir dönem, kamu içindeki hukuk dışı yapılanmanın binlerce insanı öldürdüğü biliniyor. 15 yıldır zaten yargı gereğini yapmadı. Etkili bir soruşturma yürütmedi. Yakınlarının kemiklerini arıyorlar. Bu kadar adaletsiz bir meselede çok sınırlı bir soruşturma yapılmış, sadece 1 tane kamu görevlisi yakalanmış, bunun için bile Genelkurmay Başkanı çıkıp itiraz ediyor. Sıradan bir suçla ilgili insanların yıllarca tutuklu kaldığı bu ülkede 20 cinayeti azmettirdiği gerekçesiyle tutuklanan ve 7 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen birinin 1 yıllık tutuklama süresine Genelkurmay itiraz ediyor. ifadelerini kullandı.
Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar da Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un devam eden bir dava konusunda yaptığı açıklamaların adil yargılamaya müdahale olduğunu belirtti. Temizöz´ün kazılardan değil, 20 faili meçhul cinayetten yargılandığını hatırlatan Aktar, şunları söyledi: İddianamede ve dosyadaki deliller açık. Temizöz, faili meçhul cinayetlerden yargılanıyor. Başbuğ´un işgal ettiği makamın etkisi bakımından, söyledikleri yargıya müdahaledir. Terörle mücadelede görev almış birisinin işlediği suçtan dolayı bağışlanacağı hangi hukuk kuralında yer alıyor? Böyle bir kural var mı? Terörle mücadelede yer alanların yargılama bağışıklığına sahip olduğu nerede yazıyor? Böyle bir yasa varsa sayın Genelkurmay Başkanı bunu bize de açıklasın. Böyle açıklamalar çok açık adil yargılamaya müdahaledir. Bu süreçte İstanbul´daki çok sayıda tahliye ve çatışma süreci değerlendirildiğinde yargının etki altına alındığı görülüyor. Kimse suç işleme hakkına sahip değildir. Özellikle 90´lı yıllarda işlenmiş bütün suçların ortaya çıkarılması ve faillerinin yargılanması gerekir.
Yozgat Barosu Başkanı Avukat Yusuf Başer, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un, yargılanan Albay Cemal Temizöz´le ilgili açıklamalarının hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını açıkça ihlal olduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti´nin bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Başer, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un açıklamaları yasalara aykırıdır. Hiç kimse ama hiç kimsenin yargılanması devam eden bir davada görüş beyan etmesi, yorum yapması ve mahkemeyi etkileyecek manada beyanda bulunmasını kabul etmek mümkün değildir. Sıradan bir suçla ilgili insanların yıllarca tutuklu kaldığı bu ülkede 20 cinayeti azmettirdiği gerekçesiyle tutuklanan ve 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen birinin 1 yıllık tutuklama süresine Genelkurmay itiraz ediyor. Bu, hukuka ve yargı bağımsızlığına açıkça müdahaledir. Sorumluluk mevkiinde bulunan insanların hangi makamda olursa olsun yargı tarafsızlığını etkileyecek beyanlardan kaçınması şart. dedi. ( Zaman)
Bunlara Kaldıysak Vay Halimize!!
Şamil Tayyar (Star): Başbuğ bize bunları da anlatsın. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, karşısındaki zavallının içler acısı halinden ziyade, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´u izlerken inanın çok üzüldüm. Teröristle mücadelenin 26 yıldır hangi zihniyete emanet edildiğini düşündükçe kahroldum. Bir kez daha anladım, bu kafayla, asla teröristi alt edemezsiniz. Olsa olsa kan ve doku testi yapan Hıfzısıhha Enstitüsü´ne temsilci atarsınız. Düşünün, bir genelkurmay başkanı, TSK içindeki aymazlıkları, istihbarat zaaflarını, cuntacıları haberleştirenler için ?Türk kanı taşıdıklarına inanmıyorum? diyebiliyor. Merak ediyorum, ?Türk halkı öyle karaktersiz ki kandil oldu mu bin mesaj geliyor? diyen paşanın damarlarında akan nedir, Türk kanı mı? Pimi çekilmiş el bombasıyla 3 askerin şehit olmasına yol açan komutanın damarlarında akan kana ilişkin bir fikriniz var mı? 7 askerin şehit olduğu Çukurca´da MKE yapımı mayınları yerleştiren komutanların kan testini yaptınız mı? PKK´nın döşediği mayını eliyle imha etmesi için üsteğmene talimat vererek ölümüne yol açan komutanın Türk kanı taşıdığını düşünüyor musunuz? Dağlıca´da ana kuzuları şehit olurken düğünde eğlenen ve kaya dibinde pusan komutanların damarlarında akan sıvıyla ilgili düşünceniz nedir? Gece yarısı sınırda dolaşan 50-60 kişilik terörist grubu çoban sandıklarını söyleyen komutanın damarlarına baktınız mı? Askeri helikopterle uyuşturucu taşıyan komutanların damarlarındaki hangi kana sığındıklarını biliyor musunuz? Listeyi uzatırsak, bilin, kan testinde sınıfta kalırsınız. Ayrıca, bu tür ifadeler, hakaretin de ötesinde ?ayrımcılık? suçudur.
Sadece kan testi mi? Haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Ergenekon davası sanıklarıyla ilgili beyanları, en basit anlatımla adil yargılamayı etkileme suçudur. Hele, şu laflar tam evlere şenlik: ?26 yılda teröristlerin 30 bini etkisiz hale getirildi. 10 bin de yaralı, teslim olan var. Toplam 40 bin. Örgütün dağ kadrosu yıllara göre değişiyor, ortalama 6 bin diyoruz. Şu anda 4 bin civarındadır. Ortalama 6 bin dersek, 30 bini 6´ya bölerseniz, 5 bin çıkıyor. Matematiksel olarak baktığımızda 26 yılda, güvenlik kuvvetleri 5 defa PKK terör örgütünü bitirmiş, bu bir tespittir.? İnanın, bu işlemi, bir ilkokul çocuğu yapsa, hem şamarı yer, hem sınıfta kalır. Anlaşılan komutanın, bu yaştan sonra yeniden dört işlem kursuna tabi tutulması gerekecek. Şu ana kadar etkisiz hale getirilen terörist sayısını mevcut terörist sayısına bölerek terörün 26 yıl içinde 5 kez sıfırlandığını söylemek için herhalde genelkurmay başkanı olmak gerekir. Türkiye, bunu hak etmiyor... Türkiye, çağdaş demokrasiyle yönetilen gerçek bir hukuk devleti olsa, Başbuğ bugün emekliydi, yarın en basitinden adil yargılamayı etkileme ve ayrımcılık suçlamasıyla yargı önüne çıkarılırdı. ( Star)
Savcılar... Yargıçlar... Mahkemeler... Hani neredeler?
Mehmet Altan (Star): Jandarma Kriminal Laboratuarı´nın doğruladığı ?ıslak imzaya? ?kâğıt parçası?... Lav silahına ?boru? diyen, malum generalden söz ediyorum. Kendisini dinlerken... Burasının nasıl palavra bir devlet, nasıl çakma bir askeri cumhuriyet olduğunu üzülerek bir kez daha gördüm... Sanki 26 yıldır söz konusu olan beş bin kişilik silahlı gayri nizami bir güç değil de düvel-i muazzama... Üç saat sadece PKK dinledik... Nizami bir devlet ordusu ile savaşa girişseler ne olacak? Daha da vahimi... Sanki başarısızlığı ve yetersizliği her geçen gün biraz daha ortaya çıkan, karakollarını bile koruyamayan, PKK´lıları görüp ?çoban zanneden?, kekik toplayan ihtiyarları ?PKK´lı diye öldüren? bir manzara yok... Sanki darbeleri ortaya çıkarmayan, sanki Ergenekon´u kendi içlerinden temizlemekte isteksiz davranan, sanki akıllarını siyasete takmış bir zafiyet yok... Gözümüze hayatın soktuğu bu gerçeklere karşın, hiçbir cazibesi ve pırıltısı olmayan onca boş laf dinleyip durduk... Burası asla demokratik bir hukuk devleti değil ama ?askeri cumhuriyet? de değil... Çünkü bu kadar askeri başarısızlıkla ancak ?çakma askeri cumhuriyet? olunabilir. Utanarak özeleştiri yapmak yerine herkese akıl ve nizam veren bir askeri bürokrat... Demokratik bir ülkede asla olmayacak bir skandal bu... Normal bir devlette, böyle bir siyasal tavrın karşılığı, iki aylık süreyi de beklemeden o bürokratı emekli etmektir... Ama öyle siyasal bir cesaret de yok.
Söylemeye gerek var mı, hukuk da yok burada... Malum General, Ergenekon´a arka çıkarken, birçok hukuksal maddeyi ihlal ederken, kendisinin doğrudan tabi olduğu Askeri Ceza Kanunu´nu da çatır çatır çiğnedi. Ergenekon söz konusu olunca ?usul? diye tepinenler, bu gibi durumlarda sağır ve dilsiz oluyor. ?Anayasayı millet yapmasın? diye yırtınırken, Genelkurmay Başkanı´nın işlediği hukuksal suçlara işaret etmek tabii ki o zevat açısından söz konusu değil... Onlar sadece anayasayı milletin yapmaması ve Ergenekon konusunda hassaslar... ?Siyasi maksatlarla toplananlar, siyasi fırkalara girenler, siyasi makale yazan ve nutuk söyleyenler? hakkında Askeri Ceza Kanunu ne diyor? 148. maddeyi okuyalım: ?Siyasi maksatla toplananlar, siyasi fırkalara girenler, siyasi nümayiş ve içtimalara ve intihabata iştirak edenler veya her ne suretle olursa olsun bu maksatlarla şifahi telkinatta bulunanlar ve siyasi makale yazanlar ve bu yolda nutuk söyleyenler beş seneye kadar hapsolunur.? Savcılar... Yargıçlar... Mahkemeler... Sivil yargı... Askeri yargı... Yüksek yargı... Askeri Yargıtay, Askeri Danıştay... Hani neredeler? Kendisi, kendi tabi olduğu ceza yasasını açıkça ve fütursuzca çiğneyen biri, başka hukuksal konularda ne kadar ?hukuktan? yana olabilir? Burası henüz askerini siyasetten arındıramamış bir yer... Bunca başarısızlığın ve can kaybının nedeni, askerlikle meşgul olmak yerine siyasete nizam vermeye kalkmak değil mi? Osmanlı´da bundan battı...
2010 yılı Temmuz ayı itibariyle... Hangi konumda olduğumuzu görmek için... Jandarma Kriminal Laboratuarı´nın doğruladığı ?ıslak imzaya? ?kâğıt parçası?... Lav silahına ?boru? diyen malum generalin, mantık hatalarıyla, demokrasi ve hukuk ihlalleriyle dolu konuşmasını sabrınız var ise tekrardan izleyin. Çok üzüleceksiniz. Kısmi anayasa değişikliği gündemin en acil konusu ama... Bu ?çakma askeri cumhuriyeti? toptan AB standartlarında ?demokratik bir cumhuriyet´e? dönüştürmeden her şey boş. Askeri Ceza Yasası 148. maddeyi uygulamaktan başlamak ister misiniz? ( Star)
Vazgeçin bu saygısızlıktan, özensizlikten, kabalıktan, zorbalıktan, ilkellikten
Ahmet Altan (Taraf): Neden yapıyor acaba bunu? O üslupsuz, düzeysiz, nezaketsiz, kaba sözlerine aynı sertlikte yanıt alacağını, sürmekte olan davalara Genelkurmay Başkanı olarak müdahale ederek suçlu duruma düşeceğini, hırpalanacağını, ayıplanacağını biliyor. Ona rağmen neden giderayak konuşup kendini bu durumlara düşürüyor? Bilmediğimiz bir baskı mı var üstünde? Onu konuşmaya mı zorluyorlar? Emekliliğine kırk beş gün kalmış bir general neden ?edep, adap? dairesinde ayrılmaz görevinden de böyle tuhaf açıklamalarla mahkemelere baskı yapmaya kalkar? Neden enerjisini, Nasreddin Hoca´nın türbesi gibi dört yanı açık, saldırılara hedef olarak duran karakolları düzeltmeye, oradaki çocukların can güvenliğini sağlayacak önlemler almaya değil de ?JİTEM? davalarında taraf olmaya harcar? JİTEM üyesi olmakla ve ?faili meçhul? cinayetler işlemekle suçlanan bir albayı adını vererek uzun uzun müdafaa ediyor, albayın tutuklu olmasından yakınıyor, ?tanıkların? yetersizliğini ileri sürüyor. JİTEM üyesi olmaktan sanık bir albayı savunacak generalin önce JİTEM konusunda dürüstçe konuşabilmesi gerekir. Genelkurmay Başkanı kendi halkına ?JİTEM? konusunda dürüstçe bir açıklama yapabilir mi? Ordunun, ?JİTEM yok? dediğini, bu yalana rağmen JİTEM´in var olduğunu, bu gerçeğin mahkeme kayıtlarına geçtiğini, JİTEM´e ait bordroların gazetelerde yayımlandığını biliyoruz. JİTEM konusunda yalan söyleyen bir Genelkurmay Başkanı´nın, o ?örgütün? bir üyesi olduğu iddia edilen albayla ilgili söylediklerinin doğru olduğuna neden inanacağız? Genelkurmay Başkanı önce JİTEM hakkında dürüst bir açıklama yapacak, ondan sonra o örgütle ilgili davalar konusunda söz söylemek hakkına sahip olacak. Bu kadar çok yalan söyleyen bir Genelkurmay´ın hiçbir sözü inandırıcı olmaz. Olmuyor da zaten.
Polis sızdırdı derken ne ima ediyor?
Bizim gazetede çıkan ?İrtica Eylem Planı?nın da ?polis tarafından? gazeteye ?sızdırıldığını? söyledi Genelkurmay Başkanı. Benim bildiğim kadarıyla doğru söylemiyor. O belgeler polisten gelmedi. Bir Genelkurmay Başkanı, bilmediği konularda konuşur mu ya da doğrusunu bildiği halde açıkça yalan söyler mi? Hem ?polis sızdırdı? derken ne demek istiyor Genelkurmay Başkanı? Bu belge ?gerçek? ve polis bunu bulup bizim gazeteye mi verdi? Yoksa bu belge ?gerçek değil? ama polis bir belge hazırlayıp onu mu sızdırdı? Hangisini ima ediyor? Belge gerçekse, kim sızdırırsa sızdırsın o belgeyi hazırlamak suçtur. Belge gerçek değilse ve polis ?sahte bir belge? hazırladıysa o zaman o polisin ya da polislerin hemen yakalanıp yargılanması gerekir. Genelkurmay Başkanı´nın, ?belgenin gerçek? olduğunu düşünüyorsa o belgeyi hazırlayanı, ?sahte olduğunu? düşünüyorsa sahteciliği yapanı yargılatmak için harekete geçmesi gerekir. Harekete geçti mi? Hayır. O zaman bu konuşmaların anlamı ne?
Nedir bu kan uzmanlığı?
Parlamento´daki bir partinin üyeleri hakkında da ?haddini aşan? sözler söylüyor, ?ya sev ya terk et? diye konuşan lümpen bir milliyetçi edasıyla ?o parlamenterler dağlara gitsin? diyebiliyor. Dağdakileri indirmek için insanlar uğraşırken, Genelkurmay Başkanı parlamentodakileri de dağa yollamaya çabalıyor. Bir genelkurmay başkanı, parlamentodaki bir partinin üyeleri hakkında böyle terbiyesizce ve saygısızca konuşamaz. Konuşursa aynı tonda karşılığını alır, kendini de makamını da zedeler. Beğenmediği bir haber yapan bir dergide çalışanlar hakkında da ?onlarda Türk kanı bulunduğundan kuşku duyduğunu? söylüyor. Nedir bu kan uzmanlığı, bu ne yakışıksız konuşma biçimidir? Gazetecilikle ?kanın? ne ilgisi var? Bizim Genelkurmay sapır sapır dökülüyor, askerliği beceremiyor, askerlerini koruyamıyor, elindeki istihbarata rağmen ölümleri engelleyemiyor, doğru dürüst karakol kuramıyor, darbe planlarını önlemeye gücü yetmiyor, doğruları söyleyemiyor, generallerini iyi yetiştiremiyor, askerlerini eğitemiyor. Bunlarla uğraşacağına da Ergenekon davalarına müdahale etmeye, darbecileri korumaya, başı sonu belirsiz laflarla polemiklere girişmeye, parlamenterlere saygısızca davranmaya, en ilkel düzeyde milliyetçilikle ?kan tahlilleri? yapmaya kalkışıyor. Vazgeçin bu saygısızlıktan, özensizlikten, kabalıktan, zorbalıktan, ilkellikten. Apoletlerinizdeki yıldızları şakırdatarak bu toplumu korkutmaya uğraşmayın. O yıldızları omuzlarınıza bu toplum taktı. O yıldızları saygıdeğer bir biçimde taşımak istiyorsanız, o yıldızları takanlara saygı duymayı öğrenin, edep çizgisini geçmeyin. ( Taraf)
Şemdinli´deki subayları tanırım iyi çocuktur diyen Büyükanıt´tan sonra ikinci gaftır
Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´un yargılama sürecine yönelik sözlerini sert bir dille eleştirdi. Başbuğ´un başta Albay Cemal Temizöz olmak üzere subay, general, astsubayların haksız yere suçlandığını iddia etmesinin tam anlamıyla bir fecaat olduğunu dile getiren Ertekin, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt´ın Şemdinli davasının sanığı Astbubay Ali Kaya için söylediği iyi çocuktur, tanırım sözlerinden sonra ikinci bir gaf olduğunu söyledi. CİHAN muhabirine konuşan Ertekin, Başbuğ´un tanıdığı bir insanın o hallere düşmesinden dolayı üzülmesinin normal olduğunu belirtti. Ama bizzat o insanların aklanması, suçsuzluğu üzerinden geliştiriyorsa, yargının aslında haksız bir biçimde yargılama yürüttüğüne dair olarak söylüyorsa tam anlamıyla büyük bir gaf demektir. diyen Ertekin sözlerine şöyle devam etti: Büyükanıt´tan sonra ikinci gaftır. Bu sözleri tam anlamıyla bir fecaat. Türkiye´de ordunun son üç yıllık süreç içerisinde, yargısal soruşturmalara karşı tepkisinin hala eski halinde kaldığını gösteren, 2006´daki Şemdinli iddianamesinde kaldığını gösteren çok önemli bir örnek niteliğinde. Büyükanıt zihniyetini hala aşamadığını gösteren çok önemli bir örnek. Temizöz davasını daha ciddi bir biçimde izlemiş olsaydı, çok daha başka şeyleri görecek durumdaydı. Cumhuriyet savcısı soruşturmasını o kadar sağlam bir biçimde yapmış ki herhangi bir olayın birbirinden farklı tanıklar tarafından hangi gün, hangi saat, o günün iklim koşullarıyla, gecemi gündüz mü olduğuna dair çok çeşitli ve çok ciddi araştırma ve soruşturmayla geliştirmiştir. Ama buna rağmen hala Temizöz hakkında, diğer yargılama süreçleri hakkında, daha çok askeri mensuplara dönük eleştirinin bu seviyede hala geliştiriyor olması, şu üç yıllık süreç içerisinde yargı faaliyetine, ordu içerisindeki suç faaliyetlerine dönük yargı soruşturmalarına hala alışılamadığını, kabullenilemediğini, hala eski günlerin özlendiğini, Türk ordusunun hala hukuksal bir rehabilitasyondan geçmediğini gösterir.
´Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum´ ifadesi kanımı donduruyor´
Türk Silahlı Kuvvetleri´nden ayrılan 50 subayın PKK terör örgütünde yönetim kadrosunu ele geçirdiği, açılım süreci başladıktan sonra kaos için eylemlere hız verdikleri yönündeki iddia siz de nasıl bir etki yapıyor?´ şeklindeki bir soruya Başbuğ´un Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum. demesinin kanını dondurduğunu vurgulayan Ertekin, şöyle devam etti: Irkçı bir bakış açısını içeriyor. Herhangi bir duruş geliştirmenin, herhangi bir politik, hukuki duruş geliştirmenin kanla alakasını kurmak demek, ırkçı bir bakış açısı demektir. Bir Genelkurmay başkanının böyle bir dilden, herkesten önce sarfı nazar etmesi gerekir. Fakat her nasılsa öyle durumlarda, Türk devlet yapısı içerisinde bu ırkçı bakış açısı, öyle durumlarda ortaya çıkıyor ki gerçekten insanın kanı donuyor. Bu dönemlerde dahi hala kanla yasal duruşu, eleştiriyi birbiriyle aynılaştırmaya çalışmak, kandan geldiğini düşünmek ayrımcı ve ırkçı bakış açısıdır. Türkiye´ye hiç yakışmadığını düşünüyorum. Eğer sürçü lisan değilse çok tehlikeli bir zihniyetin, hala ordu içerisinde kendini gösterdiğini de ortaya koyar.
Önemli olan kimin sızdırdığı değil doğruluğu
Başbuğ´un, demokrasiye komplo planını gazeteye polisin servis ettiğini ileri sürmesini de değerlendiren Ertekin, son 10 yıldır emniyet, jandarma, ordu arasında siyasete akan, dönen bir çatışmanın çok açık ve net olduğunu savundu. Bunun Genelkurmay Başkanı tarafından söyleniyor olmasının ise aslında tescillendiğini gösterdiğini ifade eden Ertekin, Polis tarafından konulup konulmadığının çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan doğru mu değil mi? Bugüne kadar asker tarafından Taraf´a servis edilen yüzlerce belge var. Bu seviyedeki birisi tarafından vurgulanmış olması, aslında devlet içi bir çatışmanın açık ve net bir biçimde ifadesi anlamına geliyor. diye konuştu. Başbuğ´un konuşmalarından kafasının karışık olduğunun ve kafasındaki soruları kamuoyuna yüklemeye çalıştığını kaydeden Ertekin, Genelkurmay başkanlarının siyasi süreçlere yön verecek, siyasi mahfillerde gerilim çıkaracak, mevcut siyasi gündemleri dönüştürecek demeçleri vermemelerinin demokratik kültürün bir gereği olduğunu belirtti. Ertekin, böyle durumlarda susması gerektiğini ve bir devlet memuru olduğunu bilmesi, bunun sürekli ona kamuoyu tarafından hatırlatılması gerektiğini söyledi. (Cihan)
(06 Temmuz 2010), son güncel.: (07 Temmuz 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Başbuğ´dan inanılmaz gaflar: ´Böyle rezillik olur mu yeter yahu´
Başbuğ´dan korkunç bir tehdit
Islak İmzalı ´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
7´nci iddianamede (Islak İmza) arama yap
Temizöz iddianamesinde arama yap
G.kurmay´da hangi soruşturma sonuçlandı ki?
Askerlerin Ergenekon ve diğer soruşturmalara müdahalesi