İki Sinagog ile HSBC Bankası ve İngiliz Başkonsolosluğu 2003 yılında 15 gün arayla bombalandı. Taraf´tan Alper Görmüş bazı bilgilere dayanarak, sonradan ´el-Kaide´ türü bir örgüte mal edilen İstanbul´daki ilk (sinagog) bombalama eylemlerinden sadece dört gün sonra MİT´in ´Ergenekon´ örgütlenmesi hakkında Başbakan Tayyip Erdoğan´a bir rapor sunduğunu yazdı. Sinagoglara yapılan ilk saldırı sonrasında durum: ´O günlerde Başbakan da herkes gibi saldırıları El-Kaide´ye bağlıyor, tepkisini o tesbit doğrultusunda veriyordu. 18 kasımdaki, yani MİT´in Ergenekon raporunun kendisine iletilmesinden bir gün önceki konuşması tamamen bu çerçevedeydi.´ Sonra? Sonrası şu: ´20 kasımda HSBC ve İngiliz Konsolosluğu´na saldırı gerçekleştiğinde, Başbakan artık MİT´in kendisine sunduğu raporu okumuş bir Başbakan´dı. 2 aralıkta parti grubunda yaptığı konuşmada yine ´dinci terör´den söz etti. Fakat araya, o gün konuşmanın genel bağlamının dışına çıkmış görünen, bugünkü bilgilerimizle birlikte değerlendirildiğinde ise bambaşka ihtimallere kapı aralayan birkaç cümleyi de sıkıştırıverdi: Başbakan, ´Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları´ birilerinden söz ediyor, ´Bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir´ diyordu.´ Sonradan ele geçirilen Ergenekon belgelerinde, bir komutanın düştüğü ´Gökkuşağı Deterjan´ ibaresiyle İstanbul´da bulunan kilise ve sinagogların listesi de göze çarpıyormuş. 2003 yılının mart ayına ait belgeler bunlar. O listede kırmızı kalemle işaretlenen iki sinagoga sekiz ay sonra ´Gökkuşağı Deterjan Fabrikası´nda imal edilen bombalarla saldırılmış...´Yok canım, tesadüftür bunlar´ mı dediniz? Herhalde öyledir.
Başbakan´ın Ergenekon´dan haberdar olduğu 2003´teki tesadüfler
İki Sinagog ile HSBC Bankası ve İngiliz Başkonsolosluğu 2003 yılında 15 gün arayla bombalandı. Taraf´tan Alper Görmüş bazı bilgilere dayanarak, sonradan ´el-Kaide´ türü bir örgüte mal edilen İstanbul´daki ilk (sinagog) bombalama eylemlerinden sadece dört gün sonra MİT´in ´Ergenekon´ örgütlenmesi hakkında Başbakan Tayyip Erdoğan´a bir rapor sunduğunu yazdı. Sinagoglara yapılan ilk saldırı sonrasında durum: ´O günlerde Başbakan da herkes gibi saldırıları El-Kaide´ye bağlıyor, tepkisini o tesbit doğrultusunda veriyordu. 18 kasımdaki, yani MİT´in Ergenekon raporunun kendisine iletilmesinden bir gün önceki konuşması tamamen bu çerçevedeydi.´ Sonra? Sonrası şu: ´20 kasımda HSBC ve İngiliz Konsolosluğu´na saldırı gerçekleştiğinde, Başbakan artık MİT´in kendisine sunduğu raporu okumuş bir Başbakan´dı. 2 aralıkta parti grubunda yaptığı konuşmada yine ´dinci terör´den söz etti. Fakat araya, o gün konuşmanın genel bağlamının dışına çıkmış görünen, bugünkü bilgilerimizle birlikte değerlendirildiğinde ise bambaşka ihtimallere kapı aralayan birkaç cümleyi de sıkıştırıverdi: Başbakan, ´Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları´ birilerinden söz ediyor, ´Bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir´ diyordu.´ Sonradan ele geçirilen Ergenekon belgelerinde, bir komutanın düştüğü ´Gökkuşağı Deterjan´ ibaresiyle İstanbul´da bulunan kilise ve sinagogların listesi de göze çarpıyormuş. 2003 yılının mart ayına ait belgeler bunlar. O listede kırmızı kalemle işaretlenen iki sinagoga sekiz ay sonra ´Gökkuşağı Deterjan Fabrikası´nda imal edilen bombalarla saldırılmış...´Yok canım, tesadüftür bunlar´ mı dediniz? Herhalde öyledir.
Taha Kıvanç (Yenişafak):Necip Hablemitoğlu suikastı dosyasının açılması olağanüstü önemli. Susurluk ile Ergenekon arasında şu ana kadar tam kurulamayan irtibatı ortaya çıkaracak ´eylem´ o çünkü... Ak Parti´nin sandıktan birinci parti çıktığı, Abdullah Gül´ün siyasi yasaklı Tayyip Erdoğan yerine başbakanlığı üstlendiği ilk ay içerisinde işlenmişti o cinayet; dosya kapağının aralandığını duyunca bütün şeytanlar kaçacak delik aramaya başlamışlardır. Gerçeklerin ne yapıp edip bir gün ortaya çıkma huyları var ya, Türkiye´nin içinden geçtiği şu kritik dönemde ışıl ışıl parlamaya başladı daha önce kendini belli etmekten kaçınan gerçekler; birileri üstlerini örtmeye çalışsa bile, örtü fosfora dönüşüp Ben buradayım diye haykırıyor...
´Balyoz´ adıyla literatüre geçen darbe planıyla ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. Çoğu kişi, ´kendi jetimizi düşürüp kendi camilerimizi bombalama´ diye algılanan ayrıntıya takılıp, Olmaz böyle şey sonucuna varıyor. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ bile, Askerini düşman üzerine ´Allah, Allah´ diye saldırtan bir ordu kendi camisini bombalar mı? diye sordu konuyla ilgili açıklamasında... Haklı. Herhalde benim bu konudaki tezimi işittiniz: ´Balyoz Planı´nın çatısı çatıldığı günlerde ABD Irak´a müdahaleye hazırlanıyor ve Türkiye´den ikinci cephe talep ediyordu. Hükümet bu amaçla bir tezkereyi Meclis´e sundu. Tezkereye geçit verseydi Meclis, 60 binden fazla Amerikan askeri Türkiye´de konuşlanacak, Samsun´dan İzmir´e yarım düzine limanımız Amerika´nın denetimine geçecekti. Türkiye Irak´a açacağı savaşta ABD safında yer alacaktı... Meclis´in tezkereyi reddetmesi tam bir sürprizdi; özellikle de askerler için... Onlar çeşitli zeminlerde bu gelişmeden duydukları rahatsızlığı belli etseler de, hükümetin gönderdiği tezkerenin Meclis´ten geçeceğine inanıyorlardı. Şimdi de kronolojiye bakalım: 1 Mart (2003) tezkerenin Meclis´te görüşülmesi... 5 Mart (2003) İstanbul 1. Ordu´da sonradan ´Balyoz´ adıyla anılacak tatbikat seminerinin başlaması... Tezkerenin 1 Mart günü Meclis´ten geçmesini bekleyenler sürpriz redde rağmen planlarında değişiklik yapma fırsatı bulamamış olmalı. Fırsat bulsalardı, özellikle tezkerenin reddinden sonra anlamsız kaçan ´jet düşürme´ ve ´cami bombalama´ gibi ayrıntıları plandan çıkartırlardı. Bugünden yedi yıl geriye bakıldığında sırıtan ayrıntılar, sanki Ege´de Yunan jetleriyle itdalaşı olacak ve camiler durduk yere bombalanacak gibi tefsir ediliyor... Doğru tefsir şu: Türkiye ABD´nin yanında Irak savaşına katılsaydı Irak´ın kuzeyinde cirit atacak veya oradan sınırlarımızı geçecek jetlerle itdalaşı olacaktı... İstanbul´daki belli başlı hedeflere bombaları da Irak-kökenli teröristler veya ´el-Kaide´ türü örgütler koymuş olacaktı. Ne zaman bu konu açılsa dediğim bir şey var: Planda yer alan türden eylemler aynı yılın sonuna doğru bir başka biçimde hayata geçirildi. İki Sinagog ile HSBC Bankası ve İngiliz Başkonsolosluğu 15 gün arayla bombalandı.
Taraf´tan Alper Görmüş bazı bilgilere dayanarak, sonradan ´el-Kaide´ türü bir örgüte mal edilen İstanbul´daki ilk bombalama eylemlerinden sadece dört gün sonra MİT´in ´Ergenekon´ örgütlenmesi hakkında Başbakan Tayyip Erdoğan´a bir rapor sunduğunu yazdı. Sinagoglara yapılan ilk saldırı sonrasında durum: O günlerde Başbakan da herkes gibi saldırıları El-Kaide´ye bağlıyor, tepkisini o tesbit doğrultusunda veriyordu. 18 kasımdaki, yani MİT´in Ergenekon raporunun kendisine iletilmesinden bir gün önceki konuşması tamamen bu çerçevedeydi. Sonra? Sonrası şu: 20 kasımda HSBC ve İngiliz Konsolosluğu´na saldırı gerçekleştiğinde, Başbakan artık MİT´in kendisine sunduğu raporu okumuş bir Başbakan´dı. 2 aralıkta parti grubunda yaptığı konuşmada yine ´dinci terör´den söz etti. Fakat araya, o gün konuşmanın genel bağlamının dışına çıkmış görünen, bugünkü bilgilerimizle birlikte değerlendirildiğinde ise bambaşka ihtimallere kapı aralayan birkaç cümleyi de sıkıştırıverdi: Başbakan, ´Vakti saati geldiğinde fikir, düşünce planında, demokrasi çerçevesi içinde hesaplaşacakları´ birilerinden söz ediyor, ´Bunun da belgesi, bilgisi, delilleri, her şeyi elimizdedir´ diyordu. Alper Görmüş 15 gün arayla gerçekleşen iki saldırı sonrasında Başbakan Erdoğan´ın değişen söylemini MİT tarafından kendisine iletilen ´Ergenekon´ konulu rapora bağlama eğiliminde. Sonradan ele geçirilen Ergenekon belgelerinde, bir komutanın düştüğü ´Gökkuşağı Deterjan´ ibaresiyle İstanbul´da bulunan kilise ve sinagogların listesi de göze çarpıyormuş. 2003 yılının mart ayına ait belgeler bunlar. O listede kırmızı kalemle işaretlenen iki sinagoga sekiz ay sonra ´Gökkuşağı Deterjan Fabrikası´nda imal edilen bombalarla saldırılmış... Yok canım, tesadüftür bunlar mı dediniz? Herhalde öyledir. ( Taha Kıvanç, Yenişafak)
Başbakan´ın Ergenekon ve Balyoz´dan haberdar olduğuna dair diğer bulgular
Alçaktan uçan uçaklar caminin hilaline çarpmıştı
2003 yılında hazırlanan Balyoz Eylem Planı´nın Taraf gazetesi tarafından haber yapılmasıyla birlikte büyük bir tartışma yaşanmaya başlamıştı. Kirli oyunların yapıldığı tarihin akabinde yaşanan gelişmeler planın bir bir uygulama safhasına konulduğunu gösteriyor. Bu olaylardan biri de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın Subayevleri Mahallesi´ndeki evinin üzerinde yapılan ´alçak uçuş´lardı. 27 Ekim 2004 tarihinde gerçekleşen olayda Başbakan Erdoğan´ın evinde olduğu sırada jetler konutun üzerinden alçak uçuş yaptı. Uçuşlar o kadar alçaktı ki Başbakan´ın mahallesinde paniğe neden oldu. Eylemde bir F-4 uçağı Başbakan´ın evinin yaklaşık 200 metre yakınında bulunan Aksa Camii´nin minaresinin ucundaki aleme (hilal) çarptı. Hilalle birlikte uçaktan küçük parçalar da caminin avlusuna düştü. Yaşanan vahim olayda büyük bir facianın eşiğinden dönüldü. Çünkü uçuşlar öğle ezanının okunmasına beş dakika kala caminin etrafının kalabalık olduğu bir sırada yapılmıştı. Olayda iki kişi de yaralanmıştı. Balyoz planının içinde yer alan Oraj hava harekat planı kapsamında hükümetin sıkıyönetim ilan etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere aralıksız devam edilmesi öngörülüyor. Altında dönemin Harp Akademileri Komutanı İbrahim Fırtına´nın imzasının bulunduğu planda, ´Meclis´in sıkıyönetim ilan etmesi için gerekli oy oranı yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası´nın davetlisi olarak Ankara üzerinde hava gösterileri yapılacak, TBMM´nin çalıştığı gün üzerinden alçak uçuşlar yapılarak TSK´nın varlığı hissettirilecektir´ ifadeleri yer alıyor.
Camiden düşen parçaları alan Erdoğan: Birazdan MGK toplantısına gireceğim, orada teslim ederim!
Çarpmadan kısa bir süre sonra Milli Güvenlik Kurulu toplantısına gitmek için evden ayrıldığı sırada caminin önündeki kalabalığı görerek olay yerine gelen Başbakan Erdoğan, vatandaşlarla konuşarak bilgi almıştı. Minareden ve uçaktan düşen parçalardan bir kısmını yanına alan Erdoğan´ın, Biraz sonra zaten toplantıya gidiyorum. Orada bunları teslim ederim. dediği kaydedilmişti. Espri gibi görünen bu söz, Erdoğan´ın dönen dolaplardan haberdar olduğunu gösteriyor. Konu ile ilgili dönemin askeri yetkilileri inceleme başlatmıştı. Aksa Camii´ne gelen askeri yetkililer incelemelerde bulunmuş ve düşen parçaların kalanlarını yanlarında götürmüştü. Olayın görgü şahitleri uçakların hepsinin alçaktan uçtuğunu söylemişti. Üçerli şekilde dört ayrı grup olarak F-4´lerin geçtiğini belirten görgü tanıkları, minareye çarpan uçağın üçüncü gruptan olduğunu kaydetmişti. Minareye çarpan uçak bir süre yalpalamış ve düşmek üzereyken pilot uçağı toparlayarak geri döndürmüştü. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği konuyla ilgili yaptığı açıklamada, tören provaları esnasında pasaj geçişi yapan F-4 uçaklarından birinin Subayevleri Aksa Camii minaresine istem dışı temas ettiğini ileri sürmüştü. ( Zaman)
Balyoz´u biz o zaman biliyorduk
Başbakan Erdoğan, Balyoz Planı´nın kamuoyuna yansıması sonrasında 2003´teki tüm bu karanlık girişimlerden haberdar olduklarını, 27 Ocak 2010 tarihli konuşmasında açıkça belirtmişti: ´Siz zannediyor musunuz ki biz bunları hiç duymuyoruz. Ama biz işimize baktık. Ne yazık ki onlar da işlerine baktılar. Tüm Türkiye olarak aramıza fitne sokulmasına fırsat vermeden yolumuza devam edeceğiz. Çetelere, mafyalara, çeşitli kirli planlara asla prim vermeyeceğiz.´ ( Taraf)
(26 Mart 2010, 09:42)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: