Hüseyin Gülerce Zaman gazetesindeki köşe yazısında Balyoz darbe planıyla ilgili kamuoyunun zihnine en çok takılan bazı soruları soruyor ve cevaplarını veriyor: ´Bombayı, ordu koymayacak, ordu içindeki cuntacılar koyacak. İkisi çok farklı. Cuntacılar, 60 senedir millete ve değerlerine düşmanlık yapıyor. Milletin seçtiklerini darbelerle deviriyor. Başbakan, bakan asıyorlar. 12 Eylül´de darbe şartları oluşsun diye, beş bin gencin birbirini öldürmesi için provokasyonlar yaptılar, cinayetleri seyrettiler. Cuntacılar ile orduyu ayırmak lazım. Bu Balyoz darbesinde dikkat ederseniz bir de Çetin Doğan karakteri var. Çetin Doğan farklı bir komutan. Dine ve dini değerlere karşı ciddi bir alerjisi var. Mescit inşaatı durduruyor. Başörtülüleri tehdit görüyor. 2003´teki YAŞ toplantısında dönemin Başbakanı Sayın Abdullah Gül´ü ikaz ediyor. O toplantıda Kara Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay Başkanı da var. Kimseyi taktığı yok. Belli ki bir gücü var. İstanbul´daki medyayı bir darbe ortamı için kışkırtan da o. Öyle yönlendiriyor ki, mesela bir gazetenin yayın yönetmeni, patron katına çıkarken sekreterine tembih ediyor. Ben patronla konuşurken sen, paşa beni arıyormuş gibi telefon bağla. diyor. Bidon kafaya takan nice meslektaş, o günlerde görev aşkıyla yanıp tutuşuyor...´
Ordu camiye bomba koyar mı? Koymaz, ama cunta koyar
Hüseyin Gülerce Zaman gazetesindeki köşe yazısında Balyoz darbe planıyla ilgili kamuoyunun zihnine en çok takılan bazı soruları soruyor ve cevaplarını veriyor: ´Bombayı, ordu koymayacak, ordu içindeki cuntacılar koyacak. İkisi çok farklı. Cuntacılar, 60 senedir millete ve değerlerine düşmanlık yapıyor. Milletin seçtiklerini darbelerle deviriyor. Başbakan, bakan asıyorlar. 12 Eylül´de darbe şartları oluşsun diye, beş bin gencin birbirini öldürmesi için provokasyonlar yaptılar, cinayetleri seyrettiler. Cuntacılar ile orduyu ayırmak lazım. Bu Balyoz darbesinde dikkat ederseniz bir de Çetin Doğan karakteri var. Çetin Doğan farklı bir komutan. Dine ve dini değerlere karşı ciddi bir alerjisi var. Mescit inşaatı durduruyor. Başörtülüleri tehdit görüyor. 2003´teki YAŞ toplantısında dönemin Başbakanı Sayın Abdullah Gül´ü ikaz ediyor. O toplantıda Kara Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay Başkanı da var. Kimseyi taktığı yok. Belli ki bir gücü var. İstanbul´daki medyayı bir darbe ortamı için kışkırtan da o. Öyle yönlendiriyor ki, mesela bir gazetenin yayın yönetmeni, patron katına çıkarken sekreterine tembih ediyor. Ben patronla konuşurken sen, paşa beni arıyormuş gibi telefon bağla. diyor. Bidon kafaya takan nice meslektaş, o günlerde görev aşkıyla yanıp tutuşuyor...´
Soru: Ordumuz cuma namazında Fatih Camii´ne bomba koyar mı? Cevap: Bu asla olmaz. Peygamber ocağı, peygamberine ihanet etmez. Bu ordu, Malazgirt´teki, Mohaç´taki, Çanakkale´deki, Sakarya´daki ordudur.
Soru: Taraf Gazetesi´nin yayımladığı belgelerde böyle deniyor. Yalan mı? Cevap: Bence yalan değil. Çünkü camiye bomba koyacakların isimleri, sicil numaraları ve rütbeleri açıklanıyor. Millete ihanetin ses kayıtlarını dinliyoruz. Tepelemekten, katliam yapmaktan bahsediyorlar.
Soru: Ama kafa karıştırıcı bir durum değil mi? Cevap: Değil. Bombayı, ordu koymayacak, ordu içindeki cuntacılar koyacak. İkisi çok farklı. Cuntacılar, 60 senedir millete ve değerlerine düşmanlık yapıyor. Milletin seçtiklerini darbelerle deviriyor. Başbakan, bakan asıyorlar. 12 Eylül´de darbe şartları oluşsun diye, beş bin gencin birbirini öldürmesi için provokasyonlar yaptılar, cinayetleri seyrettiler. Cuntacılar ile orduyu ayırmak lazım. Bu Balyoz darbesinde dikkat ederseniz bir de Çetin Doğan karakteri var.
Soru: Nasıl yani? Cevap: Çetin Doğan farklı bir komutan. Dine ve dini değerlere karşı ciddi bir alerjisi var. Mescit inşaatı durduruyor. Başörtülüleri tehdit görüyor. 2003´teki YAŞ toplantısında dönemin Başbakanı Sayın Abdullah Gül´ü ikaz ediyor. O toplantıda Kara Kuvvetleri Komutanı, Genelkurmay Başkanı da var. Kimseyi taktığı yok. Belli ki bir gücü var. İstanbul´daki medyayı bir darbe ortamı için kışkırtan da o. Öyle yönlendiriyor ki, mesela bir gazetenin yayın yönetmeni, patron katına çıkarken sekreterine tembih ediyor. Ben patronla konuşurken sen, paşa beni arıyormuş gibi telefon bağla. diyor. Bidon kafaya takan nice meslektaş, o günlerde görev aşkıyla yanıp tutuşuyor...
Soru: Sizce İstanbul´da 1. Ordu´da gerçekten Balyoz darbe planı yapıldı mı? Cevap: Bence yapıldı. Bugüne kadar böylesine delilleri açık, net, inkarı mümkün olmayan bir darbe planı ortaya çıkarılmadı. Balyoz, buz gibi darbe planıdır.
Soru: O kadar ayrıntılı plana rağmen niye darbeyi yapamamışlar? Cevap: Allah milletimizi korumuş. Zaten Allah´ın tuttuğuna kimse bir şey yapamaz. Allah´ın bıraktığını da kimse tutamaz. Hilmi Özkök diye bir insan ve ona güvenen generaller, darbenin ciddiyetini, ama asıl önemlisi özünü anlamışlar. Baas tipi bir yapılanmayı fark etmişler. Felaketin boyutlarını görmüşler. Zaten hala devam eden bu içeriden bilgi aktarmalar, o cuntacı yapının tamamen tasfiye edilmesiyle ilgili... Öyle, münferit subayların sızdırması diye bir şey yok. Ortada, Türkiye bu çağda ancak demokrasi ile güçlenir diyen bir devlet iradesi var. Bu yüzden cuntacıların işi giderek zorlaşacak. Baykal için de yolun sonu görünüyor...
Soru: Ama Genelkurmay Başkanı kürsü yumruklayarak çok sert çıktı. Buna ne diyeceksiniz? Cevap: Sayın Başbuğ, MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli´yi bile ikna edemedi. Daha önemlisi, Genelkurmay bu defa, doğrudan değil ama dolaylı olarak başka bir şey söylüyor. Bu da Fikret Bila´nın Milliyet´teki köşesinde dillendirildi. Bila´nın 23 Ocak´taki yazısına göre, Genelkurmay; Böyle bir planı görev alanı dışına çıkıp yazan subaylar varsa, ortada kişisel bir sorumluluk var. demiş. Ve eklemişler: Kimseye kefil olmayız...
Soru: Bu ne demek? Cevap: Şu demek: Mesele yargıya intikal etti. 1. Ordu´daki kozmik oda da aranacak. Zincirleme bir yargı reaksiyonu doğabilir.
Soru: Bundan sonrası için ne diyorsunuz? Cevap: Sayın Başbuğ; demokrasilerde en önemli husus, iktidarların seçimlerle, demokratik yöntemlerle yer değiştirmesidir dedi. Demokrasilerde bir önemli husus daha var: Demokrasilerde, silahlı kuvvetler sivil iradeye bağlıdır. Bizde halen TSK, Başbakan´a karşı sorumludur? Nedir bu sorumluluk? Nerede başlar, nerede biter? Sorumluluğunu yerine getirmediğinde bunun müeyyidesi nedir? Bunlar belli değil. TSK, Sayıştay tarafından denetlenemiyor. YAŞ kararları yargı denetimi dışında. Onun için atılacak ilk adım, Türk Silahlı Kuvvetleri´nin Milli Savunma Bakanlığı´na bağlanmasıdır... Demokrasiye özde bağlı olanlar bunu ister, istemelidir. ( Hüseyin Gülerce, Zaman)
(28 Ocak 2010, 12:02)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: