Güneydoğu´da TSK bünyesinde yıllarca tercümanlık yapan Yıldırım Beğler, Habur sınır kapısındaki ´ölüm tarlalarını´ ilk kez açıklayarak Ergenekon savcılarını göreve çağırdı. Birçok kişinin kalorifer kazanlarında canlı canlı yakıldığını ve bunlara şahit olduğunu savunan Beğler, bunun dışında, Özel Kuvvetler tarafından infaz edilen yüzlerce kişinin atıldığı ve gömüldüğü yerleri ilk kez Cihan´a açıkladı. Beğler, röportajın son bölümünde faili meçhule kurban giden kayıp işadamları Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç´in gömüldükleri yerin yanı sıra en az 200 cesedin gömüldüğü ve Hezil Çayı´na atıldığı dört ayrı noktayı anlattı. Arkadaşlarından bir Yarbay´ın kendisini arayarak, ´Senin isminin üzerini çizdiler! Çok yakın zamanda seni bulurlar´ dediğini ve bundan dolayı Norveç´e kaçtığını anlatan Beğler, bölgede şahit olduğu birçok kanunsuzluğu Şırnak´ta savcıya da anlatmış; ama sonuç alamamış: ´Savcı dedi ki, Sus sus, bunlar ortalığı karıştırır!´ Beğler, ´Eğer Ergenekon savcıları ifademi almak isterlerse her zaman buna açığım´ diyor.
TSK tercümanı şok iddialarla Ergenekon savcılarına seslendi
Güneydoğu´da TSK bünyesinde yıllarca tercümanlık yapan Yıldırım Beğler, Habur sınır kapısındaki ´ölüm tarlalarını´ ilk kez açıklayarak Ergenekon savcılarını göreve çağırdı. Birçok kişinin kalorifer kazanlarında canlı canlı yakıldığını ve bunlara şahit olduğunu savunan Beğler, bunun dışında, Özel Kuvvetler tarafından infaz edilen yüzlerce kişinin atıldığı ve gömüldüğü yerleri ilk kez Cihan´a açıkladı. Beğler, röportajın son bölümünde faili meçhule kurban giden kayıp işadamları Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç´in gömüldükleri yerin yanı sıra en az 200 cesedin gömüldüğü ve Hezil Çayı´na atıldığı dört ayrı noktayı anlattı. Arkadaşlarından bir Yarbay´ın kendisini arayarak, ´Senin isminin üzerini çizdiler! Çok yakın zamanda seni bulurlar´ dediğini ve bundan dolayı Norveç´e kaçtığını anlatan Beğler, bölgede şahit olduğu birçok kanunsuzluğu Şırnak´ta savcıya da anlatmış; ama sonuç alamamış: ´Savcı dedi ki, Sus sus, bunlar ortalığı karıştırır!´ Beğler, ´Eğer Ergenekon savcıları ifademi almak isterlerse her zaman buna açığım´ diyor.
Yıldırım Beğler, Yakılma haricinde, iple ya da taş bağlanarak bir yere atılanlar da vardı. Bildiğim bir yerde 100 kişi vardır en azından. Habur sınır kapısının yanında Hezil Çayı var. Burada 47. ve 48. köprüler bulunuyor. 47. Köprü Irak´tan girişler için, 48. Köprü ise Irak´a çıkış için kullanılan yol. İki köprü arasında bulunan bu noktaya (2. Bölük sınırları içinde yer alıyor), infaz edilen yüzlerce kişi, ayağına taş veya ağır bir şey bağlanarak atıldı. A. Astsubay ile Ş. Astsubay yapardı bu işi genelde. diyor. En az 100 cesedin suya atıldığı bu noktayı, o dönemde çektirdiği bir hatıra fotoğrafında Cihan´a gösteren Beğler, cesetler taş vs. ağırlıklarla atıldığı için birçok insan kalıntısının hala o civarda bulunabileceğine vurgu yapıyor. Buraya çok sayıda cesedin atıldığına kendisinin bizzat şahit olduğunu da ekleyen Beğler, başka fotoğraflar da gösteriyor.
Mayın değil ceset tarlası: Ateşalanı
Yıldırım Beğler´in iddialarına göre bölgede infaz edilenlerin ´gömüldüğü´ en büyük alan, halk arasında mayınlı olarak bilinen; ama ´temiz´ bir bölge: Burası da yine 48. Köprü´nün 500-1000 metre berisinde, Hezil Çayı ile Aktepe askeri bölgesinin arasında ´Ateşalanı´ denilen bir yer. Bu alanı herkes mayınlı bölge zanneder; ama mayın yok normalde. Biz buranın mayınlarını temizledik ve mayınlı bölge süsü verdik. Burada bir dere (Hezil çayının devamı veya bir kolu) var. Bu derenin 20-30 metre üst kısmına da 80-90 kişi gömülmüştür. Adanalı A. Astsubay, geceleri buraya çok kişi gömdü. Yıldırım Beğler, söz konusu bölgenin krokisini de kabataslak çizdi. Beğler, bunlara ek olarak 2. bölüğün yanındaki Kapılı askeri bölgesine de çok sayıda cesedin gömüldüğünü iddia ediyor. 2. bölüğün sağ tarafında bulunan ´Aktepe´ ve solundaki ´Kapılı´ askeri alanlarını kapsayan bölgeyi genel olarak MAK´ın kullandığını ifade eden Beğler, PKK´lı olsun, işadamı olsun, kim işkence edilip infaz edilirse bu alana gömülüyordu. MAK´ın özel alanıydı burası diyor. TSK eski tercümanı Beğler, Silopi çevresindeki zift tankerlerinin içine cesetlerin atıldığına da şahitlik ettiğini savunuyor.
Birlik ve Bilgiç´in cesetleri kolayca bulunabilir
İnfaz edileceklerin bazılarının isimlerinin ´yukarıdan´ geldiğini, bazılarının da E.A. ve Ergenekon tutuklusu L.G. tarafından yazıldığını savunan Beğler, bu noktada kamuoyunda çokça gündeme gelen kayıp iki kurbanın akıbetine açıklık getiriyor: Mesela Halil Birlik ile Mehmet Bilgiç isminde iki Silopili işadamı vardı. Bunları Mete (L.G.) kendisi yaptı (İnfaz listesine ekledi). Listemiz bilgisayarla yazılmıştı. (Listenin yer aldığı kara kaplı ajandanın önünde çekilmiş fotoğrafını da gösteriyor). Bu listenin altına Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç isimlerini el yazısıyla Mete Yüzbaşı yazmıştı. Bu iki adama PKK´ya yardım ve yataklık yapmaktan infaz kararı verildi. Onları 48. kapıdan aldım arabamla. Oraya kadar ticari taksiyle gelmişler; ama taksiciyi almadım. Normalde geride iz bırakmamak için taksiciyi de alıp onu da infaz etmemiz gerekirdi. Taksicinin yeğeni benim arkadaşımdı, benim haber elemanımdı; onun hatırı için taksiciyi almadım içeriye. Halil Birlik ve Mehmet Bilgiç´i L.G.´ye teslim ettiğini anlattıktan sonra şöyle devam ediyor Yıldırım Beğler: Sorguladılar, ondan sonra A. Astsubay ile Ş. Başçavuş - bölüğün içinden Aktepe Ateşalan´a giden toprak bir yol vardı - oraya götürüp bu iki işadamını oraya gömdüler. Bunu da ilk kez size söylüyorum. Halil Birlik ile Mehmet Bilgiç, Adanalı A. Astsubay ile Ş. Başçavuş tarafından Ateşalan´da gömüldü. Orası araştırılırsa bulunur; çünkü alan dar orada. Özel Kuvvetler bünyesindeki MAK haricinde, 1992-1995 yılları arasında Jandarma İstihbarat Teşkilatı´nda da çalıştığını hatırlatıyor Yıldırım Beğler. O dönemde de birçok kanunsuzluğa şahit olduğunu, Silopi´deki JİTEM elemanları tarafından insanların kanunsuz bir şekilde sorgulanıp infaz edildiğini ve cesetlerin bir yerlere gömüldüğünü anlatan Beğler, bu cinayetlerin failleri olarak K. Astsubay, C. Uzman Çavuş, Y. Uzman Çavuş, korucu İ.T., S.T., S.D. ve K.S. isimlerini veriyor. Özellikle K.S.´nin tetikçilik yaparak çok zenginleştiğini vurguluyor.
İsmini çizdiler; seni bulurlar
Can güvenliği endişesiyle Norveç´e kaçtığını ve bu ülkeye sığındığını aktaran Beğler, Can güvenliğim olsa Türkiye´ye dönerim. Türkiye daha rayına oturmadı. Otursun, ömrümün sonuna kadar Türkiye´de yaşamak isterim. diyor. Türkiye´deyken içerdeki arkadaşlarından bir Yarbay´ın kendisini arayarak, ´Senin isminin üzerini çizdiler! Çok yakın zamanda seni bulurlar´ dediğini ve bundan dolayı Norveç´e kaçtığını anlatan Beğler, Ergenekon iddianamesine de referans vererek şöyle devam ediyor: Eşim de özel kuvvetlerde çalışıyordu ve çok başarılıydı. Bana ve eşime Ergenekon infaz emri vermiş! Buraya bile beni öldürmek için bir astsubay göndermişler geçenlerde. Norveç polisi çok iyi koruyor beni. Adam hala ya Norveç´te ya da şimdilik İsveç´te kendini unutturmaya çalışıyor.
Ergenekon savcılarına konuşmaya hazırım
Beğler, bölgede şahit olduğu birçok kanunsuzluğu Şırnak´ta savcıya da anlatmış; ama sonuç alamamış: Savcı dedi ki, Sus sus, bunlar ortalığı karıştırır! Ergenekon´un üzerine aşamalı olarak gidilmesi gerektiğini düşünen Beğler, Eğer Ergenekon savcıları ifademi almak isterlerse her zaman buna açığım; fakat ifade vermek için Türkiye´ye gidemem. Türkiye beni şu anda koruyamaz. diyor. ( Cihan)
Gaffar Okkan´ı ´Özel Kuvvetler´den ´C-Timi´ öldürdü
Güneydoğu´da yıllarca Genelkurmay´ın kadrolu tercümanı olarak görev yapan Yıldırım Beğler, çarpıcı iddialarda bulundu. Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan´ı Hizbullah´ın değil, Özel Kuvvetler´e bağlı bir ekibin öldürdüğünü iddia eden Beğler, olay günü yaşadıklarını Cihan´a anlattı. Okkan´ı Özel Kuvvetler´e bağlı C Timi´nin katlettiğini, olay günü bu timdeki askerleri PKK kıyafetiyle gördüğünü öne süren Beğler, kendisinin de bir dönem C Timi´nde görev aldığını savundu. Beğler, suikastı gerçekleştiren ´C-Timi´nin bindirildiği uçağın Malatya´da düşmesiyle bu ekibin ortadan kaldırıldığını iddia etti. Bölgede şahit olduğu faili meçhul cinayetlerle ilgili Sabah gazetesindeki itirafları geçtiğimiz aylarda büyük ses getiren Yıldırım Beğler, 1995 yılında Türkiye´ye getirilmiş Kerküklü bir Türkmen. Güneydoğu´da 14 yıl Genelkurmay´ın kadrolu tercümanlık yaptığı belirtilen ve komutanlarla yakın ilişkiler kuran Beğler, bir dönemin kara kutusu sayılacak isimlerden. Norveç´in başkenti Oslo´ya iki saat uzaklıktaki bir köyde siyasi mülteci olarak yaşayan Beğler, Cihan´a yeni açıklamalar yaptı.
Suikast sonrası 3-4 ay Süleymaniye´de saklandılar
Gaffar Okkan suikastından önce Gaffar Okkan PKK´ya yardım ve yataklık yapıyor, PKK ile bağlantısı var. Diyarbakır´ı karıştıracak. Vatan hainidir. Bunun ölmesi lazım şeklinde söylentiler çıkarıldığını, daha sonra da Okkan´ın katledilmesi görevinin C Timi´ne verildiğini ileri süren Beğler, şunları söylüyor: C Timi o zaman Diyarbakır´daydı. Bir gün C timi Habur sınır kapısına geldi. Üstleri başları kirliydi. Belli ki bir görevden gelmişler. Normalde biz iki silah taşırız. Gündüzleri normal M-16, geceleri keleş ve yanında tabanca; kıyafet olarak da bir asker üniforması, bir de PKK´lıların giydiği üniforma... C timi tamamen PKK üniforması içindeydi gördüğümde. Suikast sonrası C Timi´nin o gece Mete (Ergenekon sanığı Emekli Albay L.G.) ile toplantı yaptığını ve onlara, Basın gidin Kuzey Irak´a. Millet sizi burada görmesin emrini verdiğini söyleyen Beğler, tim üyelerinin de o gece üzerlerindeki terörist kıyafetleriyle Süleymaniye´ye geçtiğini ileri sürdü. Beğler, Süleymaniye´de 3 veya 4 ay kaldılar. 4 ay sonra ortalık bayağı sakinleşmişti. Bu süre zarfında, Okkan suikastını Hizbullah gibi örgütler üstlendi. dedi.
Biz işkence yapıyorduk, Gaffar Okkan ´Demokratik Açılımı´ savunuyordu
Gaffar Okkan´ın zeki ve ileri görüşlü biri olduğunu vurgulayan Beğler, Bugünlerde AK Parti´nin ´tatlı dille´ yaptığı açılımı Okkan, ta o zamanlarda düşünüp yapmaya çalışıyordu. Bizim gibi düşünmüyordu. Biz PKK´lı yakalayınca asıp kesiyorduk. O ise bu yolun yanlış olduğunu biliyordu. İşkence yaparak bir yere varılmayacağını, her şeyin karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle olması gerektiğini düşünüyordu. Bizler ise bir kişinin arabasında Şivan Perver kaseti yakalayınca bile o kişinin hayatını burnundan getiriyorduk. ifadelerini kullanıyor.
Malatya´da düşen CASA tipi uçakta suikast timi vardı
C Timi´nin özellikle 1990´dan 2001 yılına kadar çok büyük olaylara imza attığını ve Gaffar Okkan suikastının bu hadiseler yanında küçük bile kaldığını da savunan Beğler, Bu timde görev yapan askerler bunu vatan-millet için yaptıklarına inanıyorlardı. şeklinde konuşuyor. Okkan cinayetinden sonra Ergenekon davası sanığı L.G. ile üst düzey bir komutanın toplantı yaptığını söyleyen Yıldırım Beğler, Kuzey Irak´tan gelen C Timi´nin önce iki helikopterle Diyarbakır´a, oradan da uçakla Antep´e geçmesi emri verildiğini aktardı. Bu uçak, 16 Mayıs 2001´de Malatya´da düşen CASA tipi askeri uçaktı. Uçakta bulunan 34 kişi hayatını kaybetti. Beğler, Gaffar Okkan cinayeti faillerinin hepsi, yani C Timi´nin 20 kişilik tüm kadrosu da bu uçaktaydı. diyor.
Şu an JİTEM değil MAK tehlikeli
Beğler, C Timi´nin deşifre olduğu için ortadan kaldırıldığını savunuyor: Patlak vermeseydi infaz edilmezdi. MAK´ta (Muharebe Arama Kurtarma Birliği) bu böyledir: Eğer açığa çıkmazsan, düşman tarafından deşifre edilmezsen bin yıl yaşarsın. Tersi bir durumda ise hemen infaz edilirsin. Bir dönem kendisinin de C Timi´nde görev yaptığını söyleyen Beğler, C timinin başında Rıza kod adlı Yüzbaşı H.B. vardı. O da Malatya´da düşen uçakta şehit oldu. dedi. Yıldırım Beğler, Okkan suikastını gerçekleştirdiğini savunduğu C Timi´nin bağlı olduğu MAK hakkında da bilgi verdi. Özel Kuvvetler içerisinde ´asıl işi´ MAK grubunun yaptığını söyleyen Beğler, bu yapının bünyesinde 20-30 tim olduğunu ve her timin başında da bir yüzbaşı ve bir üsteğmen ile 12 başçavuş bulunduğunu söyledi. Okkan cinayetinde kullanılan C timinin en etkin timlerden biri olduğunu öne süren Beğler´in önemli bir iddiası daha var: Şu an JİTEM tehlikeli değil. Şu an için en tehlikeli birim MAK´tır.
Güvenlik şirketlerini ele geçirmiş durumdalar. Emir subaylarının yanında bir eski MAK´çı bulunur
Ergenekon´un alt ve orta kadrosundan birçok kimsenin yakalanmasına rağmen üst yönetiminden birçok kimsenin halen dışarıda olduğunu söyleyen Beğler, şöyle devam ediyor: Bunlar güvenlik şirketlerini ele geçirmişler. Hatta şöyle bir şey var: MAK şöyle bir plan yapmıştı; her generalin başına bir tane özel astsubay vermişti. Şu an ne kadar tugay komutanı varsa, hepsinin yanında emir subayı olarak bir tane eski MAK´çı var. Neden eski MAK´çıları seçiyorlar bunun için? Böylelikle bütün paşaları kontrol altına alıyorlar. Emir subayı ne demek, emir subayı? Paşa öksürse emir subayının haberi olur. Paşa çay içse emir subayının haberi var. İstediği zaman paşayı etkisiz hale getirebilir veya öldürebilir de. Gidin kontrol edin. Herhangi bir tugay komutanını çağırın deyin ki, ´Komutanım yandaki emir subayın kökeni nedir?´ Komutan, ´Özel kuvvetten´ diyecektir. Özel Kuvvetten nereden? ´MAK´çı´. Bu, L.G.´nin planıydı.
Koalisyon dönemlerinde çok rahattık
AK Parti iktidar olduktan sonra MAK´ın yavaş yavaş tasfiye edildiğini söyleyen Beğler, Aslında AK Parti kazandığı gün bizim işin sonu gelmişti. Emir geldi ve yavaş yavaş sayımızı azalttılar. AK Parti öncesindeki koalisyon hükümetleri döneminde çok rahattık. Kimse bize bir şey demiyordu. Hatta onlar diyordu ´yap´ diye. ifadelerini kullandı. Öte yandan Yıldırım Beğler, Malatya´da düşen CASA uçağıyla ilgili ilginç bir ayrıntı daha veriyor. Beğler, nişanlısını görmek için uçağa binmek isteyen Başçavuş Ümit Başaran´a, Ergenekon sanığı L.G.´nin önce izin vermediğini; ama Başaran´ın ısrarı üzerine izin vermek zorunda kaldığını söylüyor. 16 Mayıs 2001´de Malatya´da düşen CASA tipi askeri uçakta Başaran da dahil olmak üzere 34 kişi şehit olmuştu. Uçaktakilerin büyük çoğunluğunun Özel Kuvvetler´den olduğu açıklanmıştı. Kaza sonrası ciddi soru işaretleri belirirken, Şemdin Sakık, uçakta Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım´ın da bulunduğunu iddia etmişti. ( Cihan)
Gaffar Okkan´ın Ailesi: 9 yıldır failler nasıl bulunmaz, teröristlerin yaptığına inanmıyoruz
Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okan´ın korumalığını yapan Hataylı şehit polis Mehmet Kamalı´nın ailesi, oğlunun ve beş polise yönelik düzenlenen saldırının faillerinin kim olursa olsun mutlaka bulunması gerektiğini söyledi. Hatay´ın Kırıkhan ilçesinde oturan şehit polis memuru Mehmet Kamalı´nın babası Osman Kamalı ve annesi Sultan Kamalı, 9 yıl önce kaybettikleri oğullarının katillerinin hâlâ bulunamaması karşısında oldukça üzgün ve şaşkın olduklarını ifade etti. Genelkurmay´a yıllarca Kürtçe tercümanlığı yapan Yıldırım Beğler´in Norveç´te yaptığı, Diyarbakır´da Gaffar Okan´ı Özel Kuvvetler Komutanlığı´na bağlı C Timi şehit etti. Bu ekip de daha sonra Malatya´da düşen Casa uçağı ile ortadan kaldırıldı. şeklindeki açıklamaları televizyondan ve basından izlediklerini ifade eden Osman Kamalı, Faili meçhul cinayetlerin failleri bulunurken, Gaffar Okan´ı ve polisleri şehit edenler bulunmadı. Bunların bulunmasını özellikle istiyoruz. Bunu vuranlar Hizbullah dediler kimse yok, terörist dediler yine kimse yok. Basında askeri JİTEM örgütünün vurduğu söyleniyor. Kimin vurduğunu bilmiyoruz. Bu cinayetlerin aydınlanmasını, suçlunun kim olursa olsun mutlaka adalete teslim edilmesini istiyoruz. diye konuştu. Anne Sultan Kamalı ise bir yandan torununu sallarken, diğer yandan oğlu Mehmet ile Gaffar Okan´ın birlikte çektirdiği fotoğraflara bakarak avunuyor. Sultan Kamalı, Terörist yapmadı, teröristler de yapmadı, oğlumu ve Gaffar Okkan ile 5 polisi öldürenlerin bulunmasını istiyoruz. Emniyetin içinden çıkar çıkmaz öldürülmesi olayı akıllarda soru işareti bıraktı. Terörist yapmaz, bu saldırı bence terör olayı değil. Gaffar Okan´ı çekemediler. Allah ıslah etsin kendilerini. Faili meçhullerin bulunmasını istiyoruz. derken gözyaşlarını tutamadı. ( Cihan)
(25 Aralık 2009, 14:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Sabah gazetesinin daha önceki 13-18 Nisan 2009 tarihli Yıldırım Beğler röpörtajı