Keşke diğer tüm Ergenekon tutukluları da tahliye için müracaat etseydi. Bu mahkeme heyetiyle gelen piyango bir daha vurmayabilir!.. Bir hukukçuya ait bu şaşkınlık ifade eden sözlerin nedeni, hazırlamış olduğu ´Terör suçları oluşturup masumların üzerine atma planı´ da denilen Kontrgerilla belgesinin orjinali ele geçirilen ve bu suçtan tutuklanmış olan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek ile Poyrazköy silahlarıyla ilgili tutuklanmış olan Deniz Yarbay Mehmet Emre Sezenler´in iki günlük tutukluluklarından sonra hiç kimse tarafından beklenmeyen tahliye kararları oldu.
FLAŞ FLAŞ!!! Şok tahliyeler: Albay ve Yarbay serbest
Keşke diğer tüm Ergenekon tutukluları da tahliye için müracaat etseydi. Bu mahkeme heyetiyle gelen piyango bir daha vurmayabilir!.. Bir hukukçuya ait bu şaşkınlık ifade eden sözlerin nedeni, hazırlamış olduğu ´Terör suçları oluşturup masumların üzerine atma planı´ da denilen Kontrgerilla belgesinin orjinali ele geçirilen ve bu suçtan tutuklanmış olan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek ile Poyrazköy silahlarıyla ilgili tutuklanmış olan Deniz Yarbay Mehmet Emre Sezenler´in iki günlük tutukluluklarından sonra hiç kimse tarafından beklenmeyen tahliye kararları oldu.
Yargıda karşılıklı bir savaş olduğu açık
Millete komplo belgesinin altında ıslak imzası bulunduğu öne sürülen ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Albay Çiçek´in tahliyesine karar verildi. Çiçek´le birlikte önceki gün tutuklanan Deniz Kurmay Yarbay Mehmet Emre Sezenler de serbest kaldı. Serbest bırakma kararları şaşkınlıkla karşılandı. Neler oluyor dedirten tahliye kararları, yargıda bir sorun olduğunu ispatlıyor. Ya tutuklamalar yanlış ya da bir iki gün sonra serbest bırakmalar. Biri ya suçludur ya da değildir. Bir gir bir çık olmamalı. Bu tür şaşırtıcı kararların kamuoyu vicdanını yaraladığı bir gerçek. Emekli Deniz Albay Hakim Ahmet Cengiz Tangören´in sözleri tahliyedeki yanlışlığı çok net açıklıyor: ´Dursun Çiçek´in tahliyesini hayretle karşıladım. Geçen seferki tahliyesini ıslak imzanın olmamasına dayandırmışlardı. Şimdi ise bu kadar kuvvetli şüpheler, neredeyse kesin deliller varken serbest bırakılması şaşırtıcıdır.´ Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcılarından Ahmet Gündel´in konuyla ilgili söyledikleri de verilen kararın ne kadar yanlış olduğunu ve yargıda sizden bizden iddialarının gerçekliğini ortaya koyuyor: ´Dursun Çiçek çok ağır suçlamalarla karşı karşıya. Darbeye teşebbüs etmek, yasa dışı örgüt üyesi olmak gibi suçlar isnat ediliyor ve hakkında da ciddi deliller var. Bu suçun sübut bulması halinde cezası kasten adam öldürmekten daha ağır cezaları gerektiriyor. O zaman katilleri de serbest bırakalım.´
18:20: Albay ve yarbay serbest
Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde önceki gün tutuklanarak Hasdal Cezaevi´ne gönderilen Çiçek´in avukatı Mustafa Çevik´in yaptığı itiraz, İstanbul Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince değerlendirildi. Heyet, kaçma şüphesi bulunmadığı gerekçesiyle Çiçek´in tahliye edilmesine karar verdi. Dursun Çiçek´in ´terör örgütüne üye olmak´ suçundan tutuklanmasının ardından avukatı Mustafa Çevik, aynı saatlerde bu karara itiraz etmişti. Böylece Albay Dursun Çiçek 43 saat sonra ikinci kez serbest kalmış oldu. Daha önce de tutuklanan Çiçek sadece 18 saat cezaevinde kalmıştı. Deniz Kurmay Yarbay Mehmet Emre Sezenler de serbest kaldı. Albay Çiçek´in, ´delil durumu´, ´kaçma şüphesinin bulunmaması´ ve ´sabit ikametgah sahibi olması´ gerekçeleriyle tahliyesine karar verildi. İstanbul Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinde yedek üye eksikliği bulunması nedeniyle, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nden bir üyenin de görevlendirildiği ve Mahkeme Başkanı Nurettin Ak, Üye Hakim Tuncay Aslanlı ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nden görevlendirilen Oktay Kuban´dan oluşan heyetçe tahliye kararı alındığı kaydedildi. Tahliyesi kararlaştırılan Çiçek hakkında herhangi bir adli kontrol uygulamasının da işletilmediği belirtildi. Mahkeme kararının kesin karar olduğu ve Ergenekon savcılığının karara itiraz hakkının olmadığı öğrenildi.
Avukatı tutuklama kararı veren hakimi suçladı
Çiçek´in tutuklandığı 11 Kasım gecesi AA muhabirine açıklama yapan ve tutuklama kararı veren mahkemeye itiraz dilekçesini sunduğunu belirten Çiçek´in avukatı Mustafa Çevik, nöbetçi hakim İdris Asan´ın, müvekkili ve kendisinin yaptığı savunmayı CMK´nın öngördüğü şekilde tutanaklara geçirmediğini öne sürmüştü. Çevik, itiraz sürecini şöyle anlatmıştı: ´CMK´nın 268. maddesi çerçevesinde zabıt katibine tutuklamaya ilişkin itiraz beyanlarımız yapılmak istenmiş, ancak hakim ´yarın yazın, getirin´ şeklinde tepki göstererek, zabıt katibi marifetiyle itiraz hakkımızın kullanılmasını engellemiştir. Tüm engellemelere rağmen adliyenin zor koşullarında yazdığımız itiraz dilekçesi, havale etmesi için hakim İdris Asan´a götürülmüş, ancak hakim, dilekçeyi bugün değil, yarın inceledikten sonra havale edeceğini bildirmiştir. Nöbetçi savcıyla irtibat kurularak, hakimin dilekçemizi havale etmek zorunda olduğu belirtilmiş, adliye servisinde savcının yanında uzun tartışmalar sonucu dilekçenin havale edilmesi sağlanmıştır.´ Avukat Çevik, müvekkilinin Genelkurmay´da, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargahında kurmay albay olarak görev yaptığını ve çağdaş ceza hukukunda tutuklama kararlarının istisnai kararlar olduğunu belirterek, müvekkilinin ´hukuk dışı tutuklama kararıyla´ adeta cezalandırıldığını savunmuştu. ( AA)
HSYK Hakim Kuban´ı Ergenekon sanıklarının itiraz ve taleplerine bakmakla görevlendirmişti
´Darbe Andıcı´ının fotokopisi çıktıktan sonra 30 Haziran´da tutuklanıp 18 saat sonra gece yarısı atanan bir hakimin kararıyla tahliye edilen Çiçek yine ´geçici´ atamayla serbest kaldı. Heyette hakim Tuncay Aslan ve iki hafta önce atanan üye hakim Yılmaz Alp gelmediğinden geçici görevlendirilen 12. Ağır Ceza hakimi Oktay Kuban yer aldı. Kurban, Ergenekon savcıları ve hakimlerini görevden almak isteyen HSYK´nın yaz kararnamesiyle 12. Ağır Ceza´ya atanmıştı. Kuban, özellikle Ergenekon sanık ve şüphelilerinin itirazı ve taleplerine bakmakla görevlendirilmişti. ( Yenişafak)
Öncekinde olduğu gibi bu kez de tahliye öncesi yeni hakim atandı
Hukukçuları şaşırtan karar: TCK 314 tutuklama için yeterli
14 Kasım 2009: Albay Çiçek için herhangi bir yurtdışı çıkış yasağı ve adli kontrol uygulaması da getirilmedi. Kararın tutuklu sanık Çiçek´in kaçma şüphesinin olmadığı ve mevcut delil durumlarının değerlendirilmesi sonucu alındığı öğrenildi. Nurettin Ak´ın başkanlık ettiği heyette hakim Tuncay Aslan ve iki hafta önce atanan üye hakim Yılmaz Alp gelmediğinden geçici görevlendirilen 12. Ağır Ceza hakimi Oktay Kuban yer aldı. Heyet, kararı oy birliğiyle verdi. Kararda Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu´nun (HSYK) tartışmalı yaz kararnamesinden sonraki atamalarıyla görevlendirilen iki hakimin yer alması dikkat çekti. Kararın gerekçeleri arasında ayrıca Çiçek´in memur olması, yerinin sabit olması, delillerin toplanmış olması, kaçma ihtimalinin olmamasının da yer aldığı belirtiliyor. Ancak, Ceza Muhakemesi Kanunu´nun (CMK) 100. maddesinde tüm bu gerekçeler olsa bile şüphelinin TCK 314´ten yani terör örgütü üyeliğinden tutuklanması gerekiyor. Hukukçular, tutukluluk halinin sürmesi için bu maddeden tutuklama kararının alınmış olmasının bile yeterli olduğuna dikkat çekiyor. Tahliye kararı bu yönüyle de tartışılacak.
Albay´ın suçu cinayetten ağır. O bırakılıyorsa katiller de bırakılsın
Ahmet Gündel (Yargıtay Eski Cumhuriyet Başsavcısı): Dursun Çiçek çok ağır suçlamalarla karşı karşıya. Darbeye teşebbüs etmek, yasa dışı örgüt üyesi olmak gibi suçlar isnat ediliyor ve hakkında da ciddi deliller var. Bu suçun sübut bulması halinde cezası kasten adam öldürmekten daha ağır cezaları gerektiriyor. O zaman katilleri de serbest bırakalım. Bu durumda ciddi deliller varsa eğer yargılama tutuklu devam ettirilir. Daha hafif suçlarda bile yıllarca tutuklu yargılanan kişiler var. Bu kişinin ikametgahının sabit olması serbest bırakılmasını gerektirmez. Hukuk son derece zorlanmıştır. Tahliye kararında olağanüstü bir durum vardır. Çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmemiz gerekiyor. Yargı da böyle bir tahliye geleneği söz konusu değil. Bugün altı-yedi yıl hüküm giymiş olup da üç-dört yıl tutuklu kalan kişiler vardır. Dosyası Yargıtay´da görüşülürken tutuklu olan insanlar vardır. Adresinin belli olması, işinin olması serbest kalması için yeterli değil. Bundan dolayı da mahkemenin kararı tatminkar değildir. Kamuoyunu tatmin etmeyecektir. Bu durum Dursun Çiçek´in suçsuz olduğu anlamına gelmez. Mahkeme delil yok demiyor. Bu tür suçlarda sabit ikametgahı dahi olsa şüpheli her zaman kaçacak varsayılır ve tutuklu yargılanır. Bu nedenle tahliye kararında sıkıntı vardır.
Darbe teşebbüsünde bulunmak tutuklama gerektirir
Ergin Cinmen (avukat): Tahliye olması demek, Dursun Çiçek´in suçu işlemediği anlamına gelmiyor. İddia konusu suç CMK´da tutuklama sebebi olan suçlar arasında, kaçacağı varsayılan suçlar arasında yer alıyor. Yargılamanın aslı tutuksuz yargılanmadır. Ancak ceza kanununda kaçacağı varsayılan bir suç olarak bulunuyor. Bunu bir hukukçu olarak söylüyorum. Söz konusu belgenin onun eli ürünü olduğu yönünde çok ciddi deliller var. 2009 Türkiye´sinde, hukuk devletinin geçerli olması gereken bir zamanda her türlü mahkeme kararı şaibeli hale gelmeye başladı.
9. Mahkeme normal üyeleriyle kararı vermişse sıkıntı yok; fakat farklı üyeler, suni atamalar söz konusuysa vahim bir durum söz konusudur
Suni atamalar söz konusuysa durum vahim
Faik Tarımcıoğlu (Emekli Askeri Savcı): Ben hakim olsaydım başka türlü bir karar verir miydim bilemiyorum. Mahkemenin teşkil tarzında bir sıkıntı yoksa problem yoktur. 9. Mahkeme normal üyeleriyle bu kararı vermişse bir sıkıntı yok; fakat farklı üyeler, suni atamalar söz konusuysa daha vahim bir durum söz konusudur. Normal olarak kabul etmek lazım; çünkü tutuklama kararı bir tedbirdir. Sanıyorum gerekçede delillerin karartılması şüphesi ve kaçma ihtimali olmadığı için bu karar verildi. Böyle bir itirazı başka bir mahkemenin değerlendirmesi çok anormal değildir.
Kesin deliller varken serbest bırakılması şaşırtıcı
Ahmet Cengiz Tangören (Emekli Deniz Albay Hakim): Dursun Çiçek´in tahliyesini hayretle karşıladım. Geçen seferki tahliyesini ıslak imzanın olmamasına dayandırmışlardı. Şimdi ise bu kadar kuvvetli şüpheler, neredeyse kesin deliller varken serbest bırakılması şaşırtıcıdır.
Serbest bırakılması suçsuz olduğu anlamına gelmez
Sacit Kayasu (Eski savcı): Tutuklama normal olduğu gibi serbest bırakma da normal. Bu durum, Dursun Çiçek´in suçsuz olduğu anlamı taşımaz. Fakat tutuklu kalsaydı kamu vicdanı daha rahat ederdi. Çünkü kendisine isnat edilen suç çok ağır.
Mukaddes Eruygur´un bahsettiği sizden bizden durumları mı yaşanıyor?
Kurmay Albay Dursun Çiçek´i 43 saat sonra tahliye eden mahkemenin heyeti tartışmalı yaz kararnamesinden sonra yeniden oluşmuştu. Mahkeme Başkanı Nurettin Ak ve Hakim İdris Asan, atamalardan sonra heyette kaldı. Ancak itirazın değerlendirildiği dün akşamki heyet toplantısına İdris Asan ve Alp yer almazken, karar yeni atanan hakimlerin oyuyla çıktı. HSYK, kritik davalara bakan hakim ve savcıları almak istemesiyle tartışmalı hale gelen 22 Temmuz kararnamesinde mahkemeye yeni üye olarak hakim Tuncay Aslan´ı atamıştı. Daha sonra Hakim İsmail Gündüz emekli olduğu için yerine Ekim 2009´da hakim Yılmaz Alp İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yeni üyesi olarak görevlendirildi. Talebi inceleyen heyete İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Oktay Kuban geçici olarak görevlendirildi. Oktay Kuban da, ekimde HSYK tarafından Hurşit Tolon´u tahliye eden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne atanmıştı. Şener Eruygur´un eşi Mukaddes Eruygur bu mahkemeden ´bizim mahkeme´ diye bahsetmişti. Hakimler Ede ve Kutluata´nın yerlerinin değiştirilmesine rağmen 22 Temmuz Kararnamesi´nde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne atama yapılmadı. HSYK, Dursun Çiçek´in adliyeye çağrıldığı dönemde her iki mahkemeye yeni üye atadı. Albay Dursun Çiçek, ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ belgesinin ıslak imzalı orijinalinin savcılara gönderilmesiyle başlayan sürecin sonunda 11 Kasım Çarşamba günü tutuklanmıştı. Tutuklama kararını 9. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi İdris Asan vermişti. Tutuklanmasının hemen ardından Çiçek´in avukatı Mustafa Çevik tutuklamaya itirazda bulunmuştu. AKP ve Gülen´i bitirme planı isimli belgenin 12 Haziran´da Taraf gazetesinde gündeme gelmesinin ardından açılan soruşturma kapsamında 30 Haziran 2009´da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na ifade veren Dursun Çiçek, sevk edildiği İstanbul Nöbetçi 14´üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aynı suçtan tutuklanmıştı. Dursun Çiçek, avukatının tutuklama kararına itiraz etmesi üzerine, 18 saat sonra 1 Temmuz 2009´da tahliye edilmişti. ( Zaman)
Tahliye kararına karşı eylem: Islak imza 2 günde nasıl kurutuldu?
Demokrasiye müdahale eylem planında imzası bulunduğu gerekçesiyle tutuklandıktan kısa bir süre sonra ikinci kez serbest bırakılan Albay Dursun Çiçek´in tahliye edilmesi protesto edildi. Genelkurmay´ın yargıdan elini çelmesini isteyen eylemciler, ´Islak imza 2 günde nasıl kurutuldu´ yazılı döviz taşıdı. Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen yaklaşık 50 kişilik grup tahliye kararına tepki gösterdi. Aralarında Mazlumder, Özgürder ve AdaletiSavunanlar Derneği´nin (ASDER) de aralarında bulunduğu çok sayıda dernek tarafından oluşturulan Adalet için dayanışma platformu üyeleri, slogan ve pankart eşliğinde eylem yaptı. Gruptakiler, ´Cuntaya hayır´, ´Darbeciler yargılansın´, ´Ergenekon cumhuriyetinde darbeciler serbest, hukuk tutuklu´, ´Hükümet Başbuğ´u görevden al´, Cunta hükümeti devirmeden hükümet cuntayı dağıtmalı´ ve ´Islak imza 2 günde nasıl kurutuldu´ yazılı pankart ve döviz taşıdı.
Birkaç kişiyi öldüren Temizöz´ün suçu daha hafif. Adresi belli ve kaçma şüphesi yok. O da serbest bırakılsın
Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya, somut bir darbe planından bahsedildiğini söyledi. Kaya, Dursun Çiçek, herhangi bir gazetede veya dergide görüşlerini ortaya koymuş birisi değildir. Dursun Çiçek, somut olarak Genelkurmay karargahında darbe planına imza atmış biridir. ´Darbe olgusu var mıdır yok mudur?´ diye tartışacağımız bir konu değildir. Türkiye´nin 50 yıllık tarihi darbeler geçidi şeklinde önümüze net bir tablo ortaya koymaktadır. Planda da çok somut vahim planlar olduğunu görüyoruz. Bu planların altında imzası bulunan şahıs, imza konusundaki belirsizlik giderilmesine rağmen serbest bırakılabiliyor. dedi. Genelkurmayın yargıyı etkilediğine dair kamuoyunun ciddi endişenin bulunduğunu ifade eden Kaya, Bu endişeler ne yazık ki dün gerçekleşmiştir. Sormak lazım; Genelkurmay dayanışması diğer muvazzaflar için de gerçekleşecek mi? Örneğin Cemal Temizöz´ün de serbest kalıp kalmayacağını merak etmeye başladık. Adı onlarca faili meçhul cinayete karışmış biri ´kaçma şüphesi yoktur, adresi bellidir´ diyerek bırakıldığını görürsek ona da şaşırmayacağız. diye konuştu. İkinci Ergenekon davası tutuklu sanığı Hasan Atilla Uğur´un mahkemedeki ifadelerini hatırlatan Kaya şunları söyledi: Albay Hasan Uğur ´Biz kendi başımıza bir şey yapmadık. Emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleştirdik´ dedi. Aynı mantıkla Dursun Çiçek´in konumunun da bu olduğunu biliyoruz. Hasan Uğur´un tutuklu kalması acaba emekli olmasından mı Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Cüneyt Sarıyaşar da, tahliye kararına tepki gösterdi. Sarıyaşar, Silahlı kuvvetlerin geçmişte yargı mensuplarını alıp da brifingler düzenlediğini, 28 Şubat sürecinin nasıl hazırlandığına şahit olduk. Bunların tekrar etmesini ve bunlarla ilgili olan erkin devamlılığının her zaman karşısında olduk olacağız. Silahlı kuvvetler halkına karşı olan namlusunun ucunu bu milletin gerçek düşmanı varsa ona çevirmelidir diyoruz. dedi. Konuşmaların ardından bir süre daha slogan atan grup sessizce dağıldı. ( Cihan)
KESK davasında kaç kişi aylardır tutuklu
İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman: Türkiye´de sanık ya da şüpheliler yargılama sürecinde tutuklanır. Bu kişilerin tutuklanması için ortaya konan gerekçeler herkes için uygulanabilir. Bu kadar süratli verilen tutuklama kararının kaldırılması kararı kamu vicdanı açısından tatmin edici değil. Mesela KESK davasında kaç kişi aylardır tutuklu. Türkiye´de tutuklama kararlarları çok keyfi olarak verilmesine karşın, Albay Dursun Çiçek´in tahliyesi aynı gerekçelerle tartışmalıdır. ( Yenişafak)
Siyasi bir mücadelenin kavgası veriliyor
15 Kasım 2009: Etyen Mahçupyan (Taraf): Daha önce yapılmış olanın bir tekrarı. Aslında sonuç o kadar da şaşırtıcı değil. Ama bu kamuoyuna rağmen cesurca yapılıyor. Yargıdaki bazı kesimlerin artık saklamaya ihtiyaç duymadan çatışmaya hazır olduklarını göstermesi dikkat çekiyor. Ortada çifte standart var gözükse de aslında çifte standarttan söz edilemez. Çünkü orta bir standart yok! Siyasi bir mücadelenin kavgası veriliyor. Bu olay bir hukuk içindeki ideolojik hizipleşmeyi bir daha gözler önüne sermiştir. Yargıdaki bir kesimin yapmış olduğu bu hukuksuzluğu bütün yargı camiasına da mal etmemek gerekir. Aksi zaten kabul edilmez.
Direnen bir sistemle karşı karşıyayız
Mehmet Altan (Star): Bu kararla birlikte Ergenekoncu zihniyetin gövde gösterisine şahit olduk. Bu kararı verenler ve kararın hukuka uygun olmadığını savunan hukukçular var. Sonuçta bunlar aynı fakültelerden mezun. Bu çelişkiler kararların siyasi bir takıntıyla verildiğini gösteriyor. Şemdinli davasında 39 yıl hapis cezası verilen personeller askeri mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 27 Nisan bildirisini kamuoyunun gözünün içine baka baka ´ben yazdım´ diyenler sorgulanmadı. Bu aşamadan sonra ortaya hukukun bir kesim için işlemediği, tıkandığına şahit oluyoruz. Dursun Çiçek için direnen bir sistemle karşı karşıyayız.
Yargı sistemimiz çok kirlenmiş, siyasallaşmış
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Bu tartışma sadece Dursun Çiçek´le, yargının her hangi bir organıyla ya da mahkemeye ilgili değildir. Bunların hepsini aşan bir ´ıslak imza´ belgesi var elimizde. Bu belge tek başına çok önemli bir delildir. Önemli bir sürecin belgesidir. Yargıda yapılan dinlemelerle birlikte bir şey daha göz önüne geldi. Çok kirlenmiş ve siyasallaşmış bir yargı sistemimiz var. Halbuki yargı, en güvenilir kurum olmak durumundadır. Derin devletin yargı ayağının ortaya çıkarılması adına yapılan bu çalışmalarda kafa göz yarılmasının kaçınılmaz olduğunu bilmek gerekir. Bunlara dikkat edilerek, daha iyi bir yere gideceğimiz umudunu hala taşıyorum. ( Zaman)
Bu kadar sırıtan bir kurumsal siyaseti bakalım daha ne kadar taşıyacağız
Etyen Mahçupyan (Taraf): Dursun Çiçek tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Kendisine yurtdışı yasağı veya adli kontrol uygulaması da getirilmedi. Kararı 9. Ağır Ceza Mahkemesi aldı... Mahkeme bu kararı üç üyenin oy birliği ile verdi. Üyelerden biri 22 Temmuz kararnamesi ile atanmıştı ve hatırlanacağı üzere bu kararnamenin arka planında kritik davalara bakan hakim ve savcıların değiştirilmesi vardı. Diğer üye ise aslında 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yargıçlarından biriydi. Hani Hurşit Tolon´u tahliye eden, Şener Eruygur´un eşinin ?bizim mahkeme? diye sözünü ettiği mahkeme. İyi de, bu kişinin 9. Ağır Ceza´ya destek vermesi niye gerekti dersiniz? Çünkü o toplantıya 9. Ağır Ceza´nın asli iki üyesi birden katılmamıştı... Bu kadar sırıtan bir kurumsal siyaseti bakalım daha ne kadar taşıyacağız... ( Taraf)
Terör örgütleri, bu kararla güç kazanır
Gültekin Avcı (Eski Cumhuriyet Savcısı): Ceza muhakemesindeki tutuklama şartlarının hepsi oluşmuşken böyle bir tahliye kararı çok şaşırtıcı. Karar, çok ciddi bir hayal kırıklığıdır. Hukuki olarak açıklanamaz. Bu tahliye kararını veren adli mekanizma, tüm terör örgütlerine yol açan bir tavır gösteriyor. Bu mahkemenin aldığı karar baz alınırsa, diğer terör örgütlerine de artık teknik dinleme ve bu tür belgelerden hiçbir ceza verilmemesi gerekecek. Bu karar, terör faaliyetlerini yapanların ellerini kollarını sallaya sallaya gezebilecek bir ortama zemin hazırlıyor. Bir kişinin tutuklanması için bundan daha ağır sebepler olamaz. Tahliye kararını veren hakimler, HSYK tarafından yeni atanmış. Karardan bir gün önce de HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek´in, ´Yargı savunmaya geçmiştir.´ ifadesini kullanması da dikkat çekici.
Yargı üzerinden bir hesaplaşma var
Reşat Petek (Eski Cumhuriyet Başsavcısı): Dursun Çiçek´in ikinci kez serbest bırakılması, yargı üzerinden bir hesaplaşma yapıldığı kanaatini güçlendiriyor. Kamuoyunun takip ettiği gibi hukuku ve demokrasiyi ortadan kaldırmaya yönelik bir darbe planı ele geçirildi. Bu planın orijinal olduğuna dair Adli Tıp raporu ortaya konuldu. Bu delillerle suçlanan şahısın TCK 100. maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemi göz önünde bulundurulduğunda davanın tutuklu olarak sürmesi gerekir. Yargının en üst noktasında HSYK başkan vekili hakimlere talimat veriyor. Yargının çok ciddi bir müdahale ile karşı karşıya olduğu izlenimi doğdu. Bağımsız hakimlere, ne adalet Bakanı, ne HSYK başkan vekili ne de Yargıtay Başkanı yeni bir talimat veremez. Ortada müebbet hapis istemiyle yargılanan bir şüpheli ve maddi deliller var. Tutuklama da bu gerekçe ile yapıldı.
Tahliye kararı, hukuk adına büyük talihsizlik
Kayseri Baro Başkanı Ali Aydın: Mahkemeler ciddi manada itibar kaybediyor. Kesinlikle hukuka uygun bir karar değildir. Hukuk adına çok büyük bir talihsizlik. Kaçma şüphesi bakımından kişinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilemez. Tutuklanmış mıdır? Hayır. Toplumda çok büyük bir infial uyandırmış mıdır? Evet. Dolayısıyla mahkemenin bunları nazara alarak karar vermesi gerekir. Kararını tartışmak istemiyorum ama mahkeme maalesef bu kararıyla tartışılır hale gelmiştir. Burada açık bir tutarsızlık var. İki gün içinde tutuklama hali kalkmaz. Manidar bir karar. Emsal gösterilebilir. Yeni deliller bulunduğu zaman tekrar tutuklama talebi çıkacak. Tutukla bırak, tutukla bırak. Ciddiyetsizlik oluşturacaktır. Mahkemelerin itibarıyla bu kadar oynanmamalıdır.
Suçu sabit, tahliye kararı düşündürücü
Anadolu Hukuk Derneği Başkanı Süleyman Gürkök: Dursun Çiçek, ´terör´ suçlamasıyla tutuklandı. Burada isnat edilen suçun niteliği ve sabit olması çok önemlidir. İsnat edilen suç ıslak imza ile sabitleşmiştir. Serbest bırakma düşündürücüdür. Soruşturmada suçun bir kişi tarafından işlenmediği, eylem planının bir grup tarafından hazırlandığı, toplumun büyük bir kesimine karşı işlendiği iddia ediliyor. Yani bir çete oluşumundan bahsediliyor. Bir mahkemenin gözaltına aldığı kişiyi diğer bir mahkeme bırakıyor. Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) ´birlik´ olarak adlandırılıyor. Bana göre ´birlik´ adı verilen bu oluşum bence yargıda tam tersine klik, hizip oluşturuyor.
Darbeye teşebbüsten yargılanmalı
Ülfet Hukukçular Derneği Başkanı Abdüssamet Kahya: Dursun Çiçek´in ´terör örgütüne üye olmak´ suçlaması yerine darbeye teşebbüsten yargılanması gerekirdi. Bunun cezası da müebbet hapistir. Altında imzası bulunan belge gerçekten vahimdir. Belgedeki ifadeler, hükümeti düşürme, ülkede kaos ve terör ortamı oluşturma planlarını içeriyor. Belgenin orijinalinin ortaya çıkmasına rağmen tutuksuz yargılanma kararı verilmesi hukuktaki kargaşayı ortaya çıkardı. Tahliye nedeni arasında bulunan belgeyi karartma ihtimalinin bulunmaması gerekçesi de doğru değil. Yargı kararının aksine Çiçek´in delilleri karartma ihtimali var. Ayrıca sadece Çiçek´in değil, herkesin sabit bir adresi var.
Önce fotokopi diyenler gerçeği çıkınca bir adım geri çekilerek yargılamayı sivilden askeriye aktarmaya çalışıyor
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır: ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ olduğu iddia edilen belgede ıslak imzası bulunduğu öne sürülen Dursun Çiçek´in serbest bırakılmasına ilişkin, ´Delillerin yok edilme gayretine, tanıklar üzerinde baskı yapılmasına, isnat edilen suçun mahiyetine rağmen mahkemenin verdiği tutuklama kararının ikinci kez ivedilikle kaldırılmasını hukuk adına ibretle seyrediyoruz´ dedi. Çalışır, dernek yönetim kurulu adına yaptığı yazılı açıklamada, hukukçular olarak, soruşturmanın askeri yargı tarafından yapılması sağlanarak üstünün kapatılması çabalarına şahit olduklarını savunarak, ´Darbe planının fotokopisi ortaya çıktığı tarihte belgenin sahte ve düzmece olduğu noktasında kamuoyu oluşturup tahkimat yapan odaklar, belge aslı ortaya çıktıktan sonra bir adım daha geri çekilerek belge ve belgeye bağlı iddialarla ilgili sivil yargının soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi olmadığı, yetkinin askeri yargıda olduğu savı ile kamuoyunda soru işaretleri oluşturmaya çalışmaktadırlar´ görüşünü ileri sürdü.
Albay Dursun Çiçek´in tahliye edilmesini ibretle izliyoruz
´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ olduğu iddia edilen belgeye ilişkin Albay Dursun Çiçek´in iki kez tutuklandığına ve kısa bir süre sonra da serbest bırakıldığına dikkati çeken Çalışır, şu görüşleri öne sürdü: ´Darbe suçu Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir ve askeri suç değildir. Ne Anayasada, ne Askeri Ceza Kanununda, ne de Askeri mahkemelerin kuruluş ve yargılama usulü hakkındaki kanunda darbe suçunun askeri suç olduğu yönünde bir madde ya da yoruma açık bir hüküm bulunmamaktadır. Darbe girişiminin adli yargının faaliyet alanına girdiği çok açık ve nettir. Delillerin yok edilme gayretine, tanıklar üzerinde baskı yapılmasına, isnat edilen suçun mahiyetine rağmen mahkemenin verdiği tutuklama kararının ikinci kez ivedilikle kaldırılmasını hukuk adına ibretle seyrediyoruz ve gerçek demokrasi ve hukuk devletinde yaşayacak olan gelecek nesillere şikayet ediyoruz.´ ( Zaman)
Yaşlı kadının duygulandıran haysiyetli tepkisi: Adliye önünde oturma eylemi
Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek´in tahliyesini protesto eden yaşlı bir kadın, Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nin bulunduğu Çırağan Caddesi üzerinde oturma eylemi yaptı. Adliyenin protokol kapısı tarafında elinde Haysiyetli Hayat yazılı bir dövizle kaldırım üzerinde oturan kadın, kaldırımdan geçen insanların şaşkın bakışları arasında sessiz sedasız tepkisini dile getirdi. Pankartı adliyeye çeviren vatandaş, hakim ve savcıların çıkışını bekledi. Albay Dursun Çiçek´in tahliyesini kabullenemediğini ifade eden yaşlı eylemci Haysiyetli hayatımız için teminatın yargı olduğunu hatırlatmak istiyorum. dedi. Yaklaşık dört saat boyunca oturma eylemi yapan kadın eylemci, daha sonra caddeden ayrıldı. ( Zaman)
Emsali olmayan bir gerekçe
Kazım Berzeg (AİHM Avukatı): 16 Kasım 2009: Bu tür suçları işleyen tutukluların adresi belli olduğu için serbest bırakılması gibi bir şey söz konusu değil ve örneği de yok. Çiçek´in tutuklanmasına neden olan eylemler organize işlenen bir suç olduğu için bu kişinin kesinlikle serbest bırakılmaması gerekir. Bu tür bir suç işleyen bir Albay´ın kaçırılması çok daha kolay.
Adli Tıp Kurumu´nun raporu yok sayılıyor
Hukukçular Derneği başkanı Kamil Uğur Yaralı: Delil yetersizliğinden bahsetmek, Adli Tıp´ın raporunu görmemek demektir. Ortada Dursun Çiçek´e ait olduğu kesinleşmiş bir rapor vardır. Ayrıca mahkemenin burada yapmış olduğu değerlendirme esasa girmek olarak kabul edilmelidir. Bu saatten sonra davanın bu mahkemenin önüne gelmesi halinde nasıl karar vereceği bellidir. Tahliye kararı hukuka aykırıdır.
Belge kesin delildir, karar hukuka aykırı
Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır: Mahkemenin verdiği tahliye kararı hukuka aykırıdır. Dursun Çiçek, çok ağır bir suçla yargılanmaktadır ve isnat edilen suçu işlemeye başlamadığına ilişkin kesin delil niteliğinde bir belge vardır. Bu durumda başka nasıl bir delil isteniyor? Madem kuvvetli suç şüphesi yoktu, neden ilk başta tutuklama kararı alındı? Bu karar hukuka aykırıdır. Mahkeme ihsas-ı rey beyan etmiştir. Yargı yetkisini aşarak esasa girmiş ve öyle karar vermiştir. Dursun Çiçek, tutuklu yargılanmalıydı.
Hurşit Tolon tahliyesinde de benzeri yaşandı. Bu işin hukukla bir alakası kalmadı
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Taylan Tanay: Artık bu işin hukukla falan alakası kalmadı. Bizim takip ettiğimiz davaların hemen hemen hepsinde bu zamana kadar tutuklama tedbiri uygulana gelmiştir. Bu mahkemelerde yargılanan suçlar zaten ağır nitelikli suçlardır. Biz buna benzer bir kararı Hurşit Tolon´un tahliyesi sürecinde de gördük. O tahliye kararında da esasa ilişkin değerlendirmeler vardı ve adeta bir beraat kararı yazılmıştı. Yargılama sonucunda yapılacak değerlendirmeler ve verilecek karar adeta şimdiden verilmiş oluyor.
Davanın esasına ilişkin önyargılı bir bakış var
Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu: Söz konusu karar Türkiye´de hukukun garabetini gösteriyor. Dursun Çiçek´in tahliye edilmesini çok şaşırtıcı bulmamıştım, fakat ortada davanın esasına ilişkin önyargılı bir bakış var. Tahliye kararının ilk üç maddesi usulden görülse de, dördüncü madde hiçbir gerekliliği yokken meselenin esasına giriyor. Mahkeme heyeti, ihsas-ı reyde bulunuyor. Tam olarak önyargılı karar budur. Dosya elinde olmadan, soruşturmanın geneline vakıf olmadan böyle bir kararı veren hakimler soru işaretlerine neden olurlar.
Toplum kaosa sürüklenmek isteniyor
Hukuk ve Adalet Derneği Başkanı Ayhan Gültekin: Tahliye kararı yargıda çok ciddi bir ikilemi ortaya koymuştur. Bu karar hukuk dışıdır. Mahkeme yetkisini aşarak, esasa girerek karar vermiştir. İhsas-ı rey beyan etmiştir. Tahliye kararının arkasında farklı mülahazalar aramak gerekir. Adli Tıp´ın raporundan daha kesin nasıl bir delil olabilir? Bu karar toplumu kaosa sürüklemek için alınmıştır.
Mahkeme başka nasıl bir delil istiyor?
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Sinan Kılıçkaya: Burada mahkeme esasa girerek karar vermiştir. Adli Tıp´ın raporu belgenin Çiçek´e ait olduğunu ispat etmişken nasıl delil yetersizliğinden bahsedilebilir? Bunun haricinde hangi belge delil olarak gösterilebilir? Kuvvetli suç şüphesinden bahsetmek için daha ne gibi bir delil gösterilebilir? Bu karar hukuki zeminden yoksundur. ( Zaman)
Baklava çalanlar in, cuntacılar out
Demokrasiye müdahale planı belgesiyle ilgili tutuklanan Albay Dursun Çiçek´in tahliye edilmesine tepkiler sürüyor. Adliye önünde ironik bir eylem yapan bir grup avukat, darbenin suç olmaktan çıkarılmasını istedi. Ergenekon davasının bazı şüphelilerinin sağlık nedeniyle tahliye olmasına da gönderme bulunan avukatlar Cezaevleri kapatılsın hastane yapılsın. dedi. Kendilerine Yargıda ReForm Grubu adını veren bir grup avukat Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Grup eylemde ´Baklava çalanlar in, cuntacılar out´, ´Adalet Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığına bağlansın´ ve ´Cezaevleri kapatılsın hastane olsun´ yazılı dövizler taşıdı. Grup adına basın açıklamasını okuyan avukat Serhat Şendilmen, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ´Yargı Reformu Taslağı´na önerilerde bulunmak istediklerini ifade ederek ironik taleplerde bulundu. Şendilmen, Öncelikle TCK ve ilgili mevzuatta bir an önce değişiklik yapılıp ´darbe´ suç olmaktan çıkarılmalı ve bu amaçla plan ve organizasyon yapanlar kurumsal olarak desteklenmelidir. Adli Tıp Kurumu kapatılarak yetkileri tamamen Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı´na verilmelidir. CMK´dan tutuklama uygulaması kaldırılmalı, Türkiye´de sabit ikametgah sahibiyim diyen herkes deliller incelenmeksizin serbest bırakılmalıdır dedi.
Yargı reformunda dikkate alınması istenen öneriler
Ergenekon davasının bazı şüphelilerinin sağlık nedeniyle tahliye olmasına da göndermede bulunan Şendilmen, Cezaevleri vakit kaybetmeksizin kapatılmalı, tam teşekkülle devlet hastanesine çevrilmeli ve bu modern hastaneler GATA´ya bağlanmalıdır. Ancak baklava çalan çocuklar ve taş atan çocuklar ile düşünen ve konuşan insanlar mevzuatta değişiklikler yapılarak bir şekilde terör suçu kapsamına alınmalı ve askeri mahkemelerde yargılanmalıdır. Bu kişiler için Yedikule Zindanları yeniden düzenlenerek oluşturulacak ´G´ tipi cezaevlerinde tek kişilik hücrelerde cezalarını çekmeleri sağlanmalıdır. diye konuştu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu´na (HSYK) üye seçim yetkisinin Milli Savunma Bakanlığı´na verilmesi gerektiğini belirten Şendilmen, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının da kurulun daimi üyeleri olmasını istedi. Şendilmen şunları ifade etti: Son olarak, suç işleme ve suça karışma ihtimali olan yargı mensupları hakkında soruşturma izni vererek dinlenmelerine neden olan böylece personeli korumak ve kollamada zafiyet ve acziyet içinde bulunan Adalet Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı´na bağlanmalı, mümkün olmaması halinde ise bu hususta Genelkurmay Başkanlığı´ndan brifing almalıdır. Demokrasi, özgürlük ve adalet halkımız için bir fantezi olup önemli olan kurumların yıpratılmaması gücünü muhafaza etmesidir. Avukatlardan oluşan grup açıklamanın ardından adliyeden ayrıldı. ( Cihan)
Çiçek´i tahliye eden mahkeme başkanı Nurettin Ak şaibe yüzünden iki davadan çekilmiş
´Kaos Planı´nın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek´i tahliye eden mahkeme başkanının geçmişte iki önemli davadan, hakkındaki şaibe yüzünden çekildiği ortaya çıktı.
Bilim Araştırma Vakfı (BAV) davasında hakim Ak hakkındaki ciddi rüşvet iddiaları
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi´nin başkanı Nurettin Ak, Alaattin Çakıcı´nın yurtdışına kaçış davası ve Bilim Araştırma Vakfı (BAV) üyelerine yönelik çete davasından çekildi. Ak, BAV davasında rüşvet istediği iddiaları üzerine hakkında soruşturma açılması ve eşinin, Çakıcı davası sanıklarından Sinan Engin´in menajeri olduğu Beşiktaş Spor Kulübü´nde hukuk danışmanı olarak çalıştığının ortaya çıkması üzerine davaya bakamadı. İstanbul Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi, başkan Nurettin Ak, üye hakim Tuncay Aslan ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nden geçici olarak görevlendirilen Oktay Kuban, Çiçek´i 43 saat sonra tahliye etti. Aslan ve Kuban, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu´nca (HSYK) tartışmalı hale getirilen 22 Temmuz adli yargı atamaları ile görevlendirilmişti. Üye hakimlerden sonra mahkeme başkanı Nurettin Ak´ın da daha önce baktığı iki önemli davadan hakkında şaibe ortaya çıkması sebebiyle çekildiği ortaya çıktı. Ak, Bilim Araştırma Vakfı (BAV) üyelerinin yargılandığı çete davasına bakan İstanbul 1. No´lu Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) başkanıydı. Bu dava sürerken müşteki Ebru Şimşek´in avukatı Ercüment Yaltır´ın başkan Ak adına 500 bin TL (milyar) istediği iddia edildi. Yaltır´ın eski savcı olduğu ve hâkim Ak ile beraber Hakkari´de görev yaptığı ve aralarının çok iyi olduğunu gösteren fotoğraflar da kamuoyuna yansıdı. BAV davası sanığı Burak Abacı, Yaltır´la aralarında geçen rüşvet talebine ilişkin Mart-Haziran 2002 tarihleri arasında geçen telefon görüşmelerinin ses kayıtlarını, avukat Yaltır´ın verdiği üç ayrı banka hesap numarasını Adalet Bakanlığı ve HSYK´ya bildirerek şikayetçi oldu. Adalet Bakanlığı, Ak hakkında, 500 bin lira rüşvet iddiası üzerine soruşturma açtı. BAV davası sanık avukatları, bu gelişmeler sonucu mahkeme başkanı Ak´ın davadan çekilmesini istedi. Başkan Ak, 20 Eylül 2002´deki duruşmada iddialar üzerine davadan çekildiğini açıkladı.
Alaattin Çakıcı davasından da şaibe yüzünden çekildi
Ak hakkında ikinci şaibe içeren durum da Alaattin Çakıcı´nın yurtdışına kaçış davası sırasında yaşandı. Çakıcı, 2004 yılında eski Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, MİT´çi Kaşif Kozinoğlu´nun adının karışmasıyla olaylı bir şekilde yurtdışına kaçmıştı. Karagümrük Spor Lokali baskını davasında hakkında verilen mahkumiyetin Yargıtay´da bozulduğu kararın daha postaya verilmeden Özkaya tarafından Çakıcı´ya ulaştırıldığına yönelik bilgiler teknik takibe takılmıştı. Çakıcı da, hakkında yakalama kararı çıkarılmadan önce yurtdışına kaçmıştı. Çakıcı ile birlikte MİT´çi Kaşif Kozinoğlu, Erol Evcil ve Beşiktaş Spor Kulübü menajeri Sinan Engin´in de aralarında bulunduğu 24 sanıklı dava 1 No´lu DGM´de iken 2005 yılındaki yasal değişiklikle İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi´ne düştü. Davada yargılama başladığında bir gerçek daha ortaya çıktı. Çakıcı´nın kaçışı için vize işlemleri yaptığı belirlenen Sinan Engin hakkında ´suç örgütüne yardım ve yataklık etmek´, ´sahte pasaport ve evrak düzenlemek´ suçlarından 1,5-4´er yıl arasında hapsi isteniyordu. Engin´in yargılandığı çete davası sürerken İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi´nin başkanı Nurettin Ak´ın eşi Hale Ak´ın Beşiktaş Spor Kulübü´nde işe başladığı basına yansıdı. Haberlerde, Hale Ak´ın sigortasını 1 Ocak 2006´da yaptıran kulüp görevlilerinin, Ak´ın dışarıdan hukuk müşaviri olarak görev yaptığını açıklamaları gündeme geldi. Bu gelişmeler üzerine Nurettin Ak hakkında ikinci kez önemli bir davada şaibe oluştu. Ak, 25 Ocak 2007´de davadan çekildiğini açıkladı. (Zaman)
Çekmece epey büyükmüş. İçinden çıkan çıkana..
3. şaibe: Kaybolan yolsuzluk dosyalarında Hakim Ak´ın adı geçiyordu
24 Kasım 2009: Çiçek´i tahliye eden mahkemenin başkanı Nurettin Ak´ın adının karıştığı şaibelere yenileri eklendi. Ak´ın, Büyükçekmece´deki arazi yolsuzluğuyla ilgili davalarda da gündeme geldiği anlaşıldı. Ergenekon iddianamesine de giren yolsuzluk davası, esrarengiz bir olayla anılmıştı. 2001 yılında bölgedeki operasyonları yapan dönemin Jandarma Binbaşısı Zeki Bingöl´ün mahkemeye sunduğu belgeler, Büyükçekmece Adliyesi´nde kaybolmuştu. Kaybolan belgeler arasında birçok üst düzey yargı mensubunun adı geçerken Nurettin Ak da zikrediliyordu. O dönem yolsuzluk yapmakla suçlanan belediye başkanlarından biri eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan´dı. Şu anda Ergenekon sanığı olan Çapan´ın davasına dönemin DGM hakimi Nurettin Ak bakmıştı. Zeki Bingöl´ün mahkemeye sunduğu bilgilere göre Ak, aynı zamanda bir başka yolsuzluk sanığının da ağabeyi. Bu isim, Çapan gibi yolsuzlukla suçlanan dönemin Kavaklı Belediye Başkanı Orhan Tıraşoğlu´nun imar müdürü olarak görev yapan Ali Haydar Ak. Bununla ilgili mahkemede kaybolan delil klasörlerine göre, şu anda adı Beylikdüzü olan Kavaklı´daki yolsuzlukların altında imar müdürü olarak Nurettin Ak´ın kardeşinin imzaları var. Bingöl, Büyükçekmece´ye bağlı beldelerden Kavaklı, Gürpınar ve Esenyurt´taki yolsuzlukların birbiriyle bağlantılı olduğunu ortaya koymuş ve operasyonlar yapmıştı. Mahkemede kaybolan 38 klasörle birlikte yaklaşık 250 CD´de yolsuzluk çarkının nasıl işlediği ayrıntılarıyla anlatılıyordu. Belediye bünyesinde delilleri karartmak için bir hukukçu heyetinin kurulduğu ileri sürülüyordu. Belgelerde kamuoyunda tartışmalı bazı davalara bakan emekli hakimler, bazı eski başsavcılar ve baro başkanlığı yapmış isimler bulunuyordu.
Büyükçekmece´den Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Boyrazoğlu´nun adı da çıktı
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu´nun adı da Büyükçekmece Adliyesi´nde kaybolan dava klasörlerinden çıkmıştı. Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerine giren Büyükçekmece´deki arazi yolsuzluğu belgelerinin, daha önce başka bir davaya konu olduğu Büyükçekmece Adliyesi´nde kaybolduğu belirlenmişti. Kaybolan klasörler, Büyükçekmece ve beldelerine yönelik arazi yağması operasyonu ile ilgiliydi. Operasyonu yapan dönemin Jandarma Binbaşısı Zeki Bingöl´ün mahkemeye sunduğu deliller kaybolmuştu. Bingöl, Boyrazoğlu´nun başında bulunduğu S.S. Defne Dalı Konut Yapı Kooperatifi´ne Kadıköy Belediyesi tarafından arsa tahsisi yapıldığını söylüyor. Boyrazoğlu, son olarak İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü´ne yapılan baskınla gündeme gelmişti. Baskın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın emriyle yapılmış ve Ergenekon dosyaları kopyalanmak istenmişti. Boyrazoğlu´nun Ergenekon sanıklarından Sedat Peker´le irtibatı da medyaya yansımıştı.
(13 Kasım 2009, 19:00), son güncel.: (24 Kasım 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
Ergenekon soruşturmasını/davasını akamete uğratma girişimleri
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi