CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde ´Plandaki imzanın Albay Dursun Çiçek´e ait olduğu yönündeki raporun altında imzası bulunan 3 kişiden 2´sinin Adli Tıp Kurumu´na belge gelmeden bir hafta önce görevlendirildiği haberi doğru mudur? Daha önce sizin ve Cumhurbaşkanı ile ilgili kararlarda imzası bulunan Sincan Hakimi Osman Kaçmaz ve diğer pek çok hakime Adalet Bakanlığı müfettişlerinin gönderildiği düşünülürse, bu kadar açık şüphelerin varlığı nedeniyle, soruşturmanın gizliliği kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle bu (Ergenekon) soruşturma savcılarına da Adalet Bakanlığı müfettişlerini göndermeyi düşünüyor musunuz?´ diye sorarak ´Islak İmza´ sebebiyle girdiği şoku hala atlatamadığını gösterdi.
CHP şoktan çıkamıyor: ´Islak İmza şaibeli´
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde ´Plandaki imzanın Albay Dursun Çiçek´e ait olduğu yönündeki raporun altında imzası bulunan 3 kişiden 2´sinin Adli Tıp Kurumu´na belge gelmeden bir hafta önce görevlendirildiği haberi doğru mudur? Daha önce sizin ve Cumhurbaşkanı ile ilgili kararlarda imzası bulunan Sincan Hakimi Osman Kaçmaz ve diğer pek çok hakime Adalet Bakanlığı müfettişlerinin gönderildiği düşünülürse, bu kadar açık şüphelerin varlığı nedeniyle, soruşturmanın gizliliği kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle bu (Ergenekon) soruşturma savcılarına da Adalet Bakanlığı müfettişlerini göndermeyi düşünüyor musunuz?´ diye sorarak ´Islak İmza´ sebebiyle girdiği şoku hala atlatamadığını gösterdi.
Köktürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, İrtica ile Mücadele Eylem Planını inceleyerek, plandaki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek´e ait olduğu yönünde karar veren Adli Tıp heyetinin oluşturulma biçiminin kurum içinde tepkilere yol açtığını kaydetti. Köktürk, şu soruları yöneltti:
1) İrtica ile Mücadele Eylem Planındaki imzanın Albay Dursun Çiçek´e ait olduğu yönündeki raporun altında imzası bulunan 3 kişiden 2´sinin, Adli Tıp Kurumuna belge gelmeden bir hafta önce görevlendirildiği haberi doğru mudur?
2) Daha önceki uygulamalarda olduğu gibi, bu belgeyi inceleyecek heyet niçin kurayla belirlenmemiştir? Ya da kamuoyuna yansıyan pek çok olayda olduğu gibi neden Adli Tıp Genel Kurulunun bütün olarak değerlendirme yapmasına olanak tanınarak bir rapor tanzimi yoluna gidilmemiştir?
3) Raporda imzası bulunan Uzman Doktor Hacı Mehmet Akın ve Prof. Dr. Bülent Üner´in imza incelemesinden bir hafta önce Adli Tıp Kurumunda görevlendirildikleri iddiaları şayet gerçek ise; bu durum, ıslak imza incelemesi yapılacak belgenin kuruma ulaşmasından önce durumdan haberdar olunduğu ve buna yönelik hazırlık yapıldığı yönündeki kuvvetli bir şüphe durumu yaratmayacak mıdır?
4) Daha önce sizin ve Cumhurbaşkanı ile ilgili kararlarda imzası bulunan Sincan Hakimi Osman Kaçmaz ve diğer pek çok hakime Adalet Bakanlığı müfettişlerinin gönderildiği düşünülürse, bu kadar açık şüphelerin varlığı nedeniyle, soruşturmanın gizliliği kuralını ihlal ettiği gerekçesiyle bu soruşturma savcılarına da Adalet Bakanlığı müfettişlerini göndermeyi düşünüyor musunuz? ( Cnnturk)
Baykal: Islak imza olayında askeri mahkemenin de yargılama yetkisi var
09 Kasım 2009: Baykal dün yaptığı açıklamada, ´İrticayla Mücadele Belgesi konusunda Adli Tıp raporu esas alınmalı´ diyen Erdoğan´ı eleştirirken ´Askeri mahkemenin de yargılama yetkisi var´ dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın ?´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ adlı belginin altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek´e ait olduğu yönündeki Adli Tıp raporu esas alınmalıdır? açıklamasına tepki gösterdi. Erdoğan´ı ´yargıya açıktan müdahale etmek´le suçlayan Baykal, ?Bu tür raporlar mahkeme kararı anlamına gelmez? dedi. Dün CHP Genel Merkezi´nde bir grup gazetecinin sorularını yanıtlayan Baykal, şu mesajları verdi:
Mahkemenin takdiri
Ankara´daki askeri mahkeme kendi yetkisi dahilinde bir soruşturma yapıyor. Yaparken, her mahkeme uygun gördüğü, ´ek teknik bilgi, bilirkişi ya da uzman kuruluş değerlendirmesine´ ihtiyaç hisseder. Yani, bilirkişi mi kullanacak, Adli Tıp´a mı gidecek, doktor raporu mu alacak, yoksa Grafoloji Enstitüsü´nden görüş mü isteyecek, kriminoloji laboratuvarına mı başvuracak? Bu onun takdirine kalmış bir şey.
´Bu iş bitti´ denilemez
Ne Anayasamızda, ne yasalarımızda, ne de usül hukukumuzda bir mahkeme Adli Tıp´tan görüş aldıysa artık bir başka mahkemenin bir başka görüş almasına ihtiyaç yok, ´Bu burada bitmiştir´ deme imkânı yoktur. Şimdi Ankara bir mahkeme bir dava götürüyor. Daha önce incelemiş, takipsizlik kararı almış. Niye çünkü ´bu belge fotokopi´ demiş. Şimdi ´Fotokopi değil aslını elde ettik´ diyorlarsa, o zaman diyor ki, ´Gönderin bana, ben inceleyip, bakayım. Yetkim dahilinde bu konuda çalışma yapmam lazım´ diyor.
Yargıya müdahale
Başbakan ise diyor ki, ´Sen artık bu Adli Tıp raporuyla idare et.´ Bunu söylemeye ne Başbakan´ın ne Cumhurbaşkanı´nın yetkisi vardır. Bu yargıya açıktan müdahale. Yargı hangi teknik bilgiye ihtiyaç duyacağını kendisi takdir eder. İstanbul´daki mahkeme Adli Tıp´tan görüş almış. Olabilir. Bu da buradaki polis enstitüsünden ister, grafoloji uzmanlarından ister, görüş alır. Hükmünü ona göre verir. Uzman görüşü yargının kararını tayin edemez.
Adli Tıp tartışmalı
Bir Başbakan´ın çıkıp da, ´Sen bırak bu gördüğün davayı, buradaki Adli Tıp görüşüne göre bağlayıver´ demeye hakkı var mı? Üstelik bu Adli Tıp tartışmalı bir kurum. Başkanı daha dün ´kamuoyunu da dikkate alıp hüküm vermek zorundayız´ dedi. Yani Güler Zere davası konusunda ´Ben teknik bir kurum değilim, kamuoyunu da dikkate alacağım´ dedi. Ondan önce, daha tartışmalı, yaşanmış bir sürü durum var. Vakit yazarı Hüseyin Üzmez´in cinsel taciz konusu var. Karabulut olayında Adli Tıp´ın verdiği hükümler ortada. Üstelik bu Adli Tıp´ın usulleri, yerleşmiş gelenekleri bir tarafa bırakarak hüküm verdiği biliniyor. Genel Kurul karar almıyor, üç kişi karar alıyor. Bu kararları alan üç kişi son bir ay içinde oraya tayin edilmiş üç kişi. (Radikal)
Adalet Bakanı Ergin: Islak imzada normal prosedür işledi
09 Kasım 2009: Adalet Bakanı Sadullah Ergin irticayla Mücadele Eylem Planı´ndaki ´ıslak imza´ konusunda verdiği raporla tartışma yaratan Adli Tıp Kurumu´nu savundu. Ergin, ıslak imza ile ilgili verilen üç raporun da sorumlusunun aynı doktor olduğunu söyledi. Adalet Bakanı Ergin, bakanlığının bütçesinin ele alındığı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu´nda, İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili ıslak imza konusunda yapılacak inceleme öncesinde Adli Tıp Kurumu´nda yapılan atamalarla ilgili eleştirileri yanıtladı.
Dosya uzmana zimmetli
Adli Tıp Kurumu´na gelen dosyaların İhtisas Dairesi ve İhtisas Kurulu başkanları tarafından raportörlere tevdi edildiğini anımsatan Adalet Bakanı Ergin, ?Ondan sonra o dosyanın zimmetlendiği sorumlu kişi bundan sonraki süreçte de aynı dosyayı takip ediyor. Islak belgeyle ilgili konuda, üç raporda da sorumlu olan kişi Doktor Lokman Başer tarafından takip edilip, sonuçlandırılmış. Üyenin bir tanesi, 4 yıllık yasal görev süresi dolduğu için değişmiş, diğerinde de mahkeme kararıyla yer değişikliği söz konusu. Dosyanın sorumlusu, her üç raporda da aynı sorumlu tarafından sürecin yönetildiği bilgisi var bende? dedi. ( Radikal)
(30 Ekim 2009, 12:40), son güncel.: (09 Kasım 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
CHP ve Ergenekon davası manşetlerimiz
´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz