Birinci Ergenekon davasının bugün yapılan 119. duruşmasında söz alan Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım, saldırının ardından arkadaşlarının bir barda içki içtikleri sırada gözaltına alındıklarını söyledi. Yıldırım, ´Bu kişileri radikal dinci ilan edip Müslümanları kötülediler´ dedi. Davanın Ergenekon ile birleşmesinin ardından yürütülen dava sürecine de değinen Osman Yıldırım´ın, ´İstanbul´daki mahkeme berrak su gibi, Ankara´daki mahkeme bulanık sel gibiydi. Savcılarımıza haksızlık yapıyorlar´ ifadelerini kullandı. Ankara´da görülen davada Savcı Şemsettin Özcan´la görüşerek olayın ardındaki gerçekleri izah etmek istediğini de belirten Yıldırım, ancak Özcan´ın bununla ilgilenmediğini ifade etti.
Danıştay saldırısındaki tezgah: Meyhaneden dinci örgüt üyeliğine
Birinci Ergenekon davasının bugün yapılan 119. duruşmasında söz alan Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım, saldırının ardından arkadaşlarının bir barda içki içtikleri sırada gözaltına alındıklarını söyledi. Yıldırım, ´Bu kişileri radikal dinci ilan edip Müslümanları kötülediler´ dedi. Davanın Ergenekon ile birleşmesinin ardından yürütülen dava sürecine de değinen Osman Yıldırım´ın, ´İstanbul´daki mahkeme berrak su gibi, Ankara´daki mahkeme bulanık sel gibiydi. Savcılarımıza haksızlık yapıyorlar´ ifadelerini kullandı. Ankara´da görülen davada Savcı Şemsettin Özcan´la görüşerek olayın ardındaki gerçekleri izah etmek istediğini de belirten Yıldırım, ancak Özcan´ın bununla ilgilenmediğini ifade etti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon davasının bugün görülen 119. duruşmasında Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım söz alarak bazı açıklamalarda bulundu. Vatanını, milletini ve cumhuriyeti sevdiğini belirterek sözlerine başlayan Osman Yıldırım, Devletin ulusal üniter yapısını savunuyorum. Bu ülke Müslümanların ülkesi, yönetimde de Müslümanlar var. Ben Müslümanım ve vatanını seven bir insanım. Müslüman olan kişi, bir kişiye bile tokat atmaz. Başbakanımı seviyorum, sokaktaki çetelere bükülmeyen bir başbakan. Ben katil, psikopat, suç dünyasında olabilirim. Ben lağımda hayat buluyorum. Deniz Baykal bana niye cevap veriyor? Lağımdaki birine? Beni savunması gerekmez mi? Benim düşmanlarımı imha etme zaafım var. 20 tane düşmanım var, iki tanesi medya patronu. Getirdiler araya Cumhuriyet´i sıkıştırdılar. Ben batıya gidiyordum, doğuya çevirdiler. Ben rest çektim. dedi.
Yıldırım: Saldırının ardından arkadaşlar barda yakalandı. Tutanaklarda bu belirtildiği halde adamlar dinci örgüt üyesi ilan edildiler
Yanındaki arkadaşlarının barda içki içtikleri bir sırada gözaltına alındığını anlatan Osman Yıldırım, Kadeh kaldırırken yakalandılar. Polislerin tutanağına rağmen, okuma yazma bilmeyen, sadece imza atabilen bu kişileri radikal dinci örgüt ilan ederek Müslümanları kötülediler. Bu kamu görevi mi? Şemsettin Özcan, Hasan Şatır, Orhan Karadeniz´in yaptığı kamu görevi mi? İhanet. Burada kahraman savcılara hakaret ederken, Ankara´daki iki savcıya hiçbir şey denmiyor. Danıştay saldırısını araştırmışlar. Neyi araştırmışlar? Benim ismimi ve altı tane kişinin ismini veren kim? Alparslan Arslan. Arslan´a verdiren kim? 80 yaşında yaşlı bir adam. ´Müslümanım´ diyor. Bunun ismini veriyor. Kodese attırıyor. İddianamede radikal İslamcı örgüt olduğu iddiası var ve ben de tanımadığım bir adamın üyesi oluyorum. Cezaevinden dilekçe yazarak Savcı Özcan´la görüşmek istedim. Cezaevinde görüştüm. Sayın savcım bu ne? dedim. ´Benim üzerimden oyun oynama, beni kullanmayın. Bu ülkeyi kaosa götürecek olaya sokma, gel sana doğru adresi göstereyim´ dedim. O savcı da, ´Benim yolum doğru´ dedi. Basın niye bu savcıyı eleştirmiyor? Ben kimseden talimat, emir almadım. Benim doğama aykırı. Biri bana saldırmadığı müddetçe kimseye el kaldırmıyorum. Benim aleyhime konuşulmadığı sürece aleyhe konuşmuyorum. şeklinde konuştu.
Yıldırım: Danıştay saldırısıyla ilgim yok Kurter´i de tanımam
Ben bu suikastı üstlenmekle kimleri kurtaracağım? diyen Osman Yıldırım şunları söyledi: Gelip desinler, ´Osman Yıldırım ülkeyi kaosa sürükleyecek eylem bu, sen yapacaksın´ diye sorsalardı bana. ´Allah işinizi rast getirsin´ der bırakırdım. Ben üstlenmezsem başka birine giderlerdi. Ama olay olduktan sonra üzerime yıkıyorlar. ( Zaman)
Perinçek: Ergenekon şemasını MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun hazırladı. Neye göre hazırlamıştır sorulsun
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan tutuklu sanık İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun´un kendisine bir yıl önce gelen Tuncay Güney mülakatına dayanarak hazırladığı rapor ve ´Ergenekon´ şemasını 2003 yılından Genelkurmay Başkanlığına ve Başbakanlığa gönderdiğini öne sürdü. Şenkal Atasagun´un, 2009 yılı Mart ayında basın kuruluşlarına açıklamalar yaptığını ifade eden Perinçek, ´Atasagun, bu şemanın saçma sapan, kirli propaganda olduğunu belirtti. Soruşturma aşamasında Mehmet Eymür´ün sırf soruşturmayı yürüten hem emniyet, hem de diğer görevlilerle aynı ekipte olduğu için bilgisi alındı´ dedi. Perinçek, Atasagun´a yazı yazılarak, bu şema ve raporun hangi bilgilere dayanılarak hazırlandığı, bunun hangi amaçla Genelkurmay Başkanlığı ve Başbakanlıka sunulduğunun sorulmasını, varsa başka bilgilerin istenmesini talep etti.
2001´de İşçi Partisi´nin ortaya çıkarttığı Karen Fogg´un maillerinde Ergenekon soruşturmasının ipuçları varmış
Dönemin Avrupa Birliği Türkiye Temsilcisi Karen Fogg´un 2001 yılında ortaya çıkan elektronik postalarında ´Ergenekon´ soruşturmalarının ipucunun verildiğini öne süren Perinçek, ´Fogg bu postalarında ´Ergenekon´ davasının şifrelerini veriyor. Türk Ordusu Kıbrıs´tan çekilecek, bugünkü gibi Güneydoğu´da yarı bir Kürt devleti oluşturulacak. Bugün PKK bir hafta öncesine göre 10 kat daha güçlüdür. Toplum içerisindeki otoritesini güçlendirmiştir´ dedi.
Perinçek ve Küçük: Silopi´de PKK´lıları karşılamak için kurulan mahkeme çadırının benzeri Silivri´de de kurulmuş durumda
Perinçek, mahkemenin Türk milletinin içini ferahlatacak kararlar almasının önemli olduğunu belirterek, ´Millette ´Silivri´de de yargıçlar var´ dedirtecek beklenti var. Silopi´de çadır kuruldu. Mahkeme ile alakası yok. Mahkeme için mahsus bir salon gerekir. Burada da büyük çadır kuruldu. Bu çadırlar Türk yargılanmasının dağılması ve parçalanmasıdır. Türk yargısını çadırlardan kurtarıp hukuki temele oturtalım´ diye konuştu.
Veli Küçük: 2 bin yıl geçse de bu değerleri savunurum
Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük de terörist olarak yargılandığını, ama örgütü nasıl yapılandırdığı, talimatları kimden alıp, kime ilettiğinin kendisine söylenmediğini söyledi. Kendisi hakkında Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıyla ilgili sevk maddeleri düzenlendiğini hatırlatan Küçük, Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusuna atıfta bulunarak, ´Dünkü oturum itibarıyla 2 husus net olarak ortaya çıktı. Birincisi her türlü hukuk dışı girişim, çabaya ve zorlamaya rağmen Danıştay saldırısıyla hiçbir bağlantım olmadığı kesin olarak teyit edildi. İkincisi, mahkeme heyetinin yapısıyla ilgili bazı tereddütlerim ortadan kalktı. Tamamen bu iddianın, bu davanın ne olduğunu artık anladıklarına inanıyorum´ dedi. Küçük, aslında neyle suçlandığını bildiğini ifade ederek, ´Türk milliyetçisiyim. Atatürkçüyüm, Cumhuriyetçiyim, Misakı Milliye inanıyorum. Artık bu değerleri savunmak Emniyet Genel Müdürlüğünün raporlarında dahi terör suçu olarak sayıldığı için terörist olarak buradayım. 2 yıldır tutukluyum. Değil 2 yıl, 2 bin yıl dahi geçse bu değerleri savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. 66 senedir vatanım için ibadet saydığım bu hasletlerden hiç kimse vazgeçiremez beni´ diye konuştu.
Veli Küçük: Mahkeme Başkanı bazı sanıkların tahliyesini isteyerek şerh koyarken ben dahil 5 TSK mensubunun tahliyesini istemiyor ve tutuklu yargılamaktan çekinmiyor
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün´ün bazı sanıkların tahliyesini isteyerek şerh koyduğunu hatırlatan Küçük, bu davada kendisiyle birlikte 5 eski Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun tutuklu olarak yargılandığını, Başkan Şengün´ün şerh düştüğü kişiler arasında kendisi de dahil hiç asker olmadığını kaydetti. Kendilerine yönelik suçlamaların ya gizli tanık ya da PKK itirafçılarının beyanlarına dayandırıldığını savunan Küçük, ´Hedef ordudur. Gizli tanık, PKK itirafçılarının beyanlarına itibar edilmektedir. Albay Cemal Temizöz PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan´ın beyanlarına üzerine, kulağından tutulduğu gibi çürütülmek üzere cezaevine konulmuştur. Bu deyim soruşturmayı yürüten savcıya aittir´ şeklinde konuştu. PKK itirafçılarının davaya sokulduğunu öne süren Küçük, ´Ajanlar çoğalmakta, teşvik edilmekte, ödüllendirilmektedir. Irak´tan, Kandil´den gelenler bu iş için hazır beklemektedirler. Avrupa´dan geleceklerin de bu iş için geleceği müjdelenmiştir. Milli değer ve politikalarımız açılım altında ayaklar altına alınmıştır. Bu yapılanlar vatana ihanettir. Vatana ihanet asla cezasız kalmaz´ dedi. Türk mahkemelerinin hak edilen cezayı vereceğini belirten Küçük, şöyle devam etti:
Yıllar önce Susurluk olayını soruşturan Meclis Komisyonu´na bilgi vermeye dahi tenezzül edip gitmeyen Veli Küçük hukukun eline bir düştü tam düştü. Ergenekoncular davanın gidişinden umutsuz olmalı ki hakimlere yönelik tehditlerini artırarak sürdürüyor..
Perinçek´ten sonra Veli Küçük de hakimleri tehdit etmeye devam etti: Bir Silivri gider bir Silivri gelir
Bir Silivri gider, ama bir Silivri gelir. Ben bir çadır mahkemesinde yargılanmak istemiyorum. Habur´da kurulan çadır mahkemesi ile burada bilgisayarlarla donatılan mahkeme arasında bir fark olmadığını siz takdir edeceksiniz. Bağımsızlığına, tarafsızlığına ve adaletine inandığım heyet tarafından yargılanmayı bekliyorum. Bugüne kadar talimatla tutsak edildiğimi düşünüyorum. Benim tutsaklığımı devam ettirmek için elinizde ne vardı ne kaldı? Halen Tuncay Güney´in beyanlarına itibar ederek mi tutsaklığımı devam ettiriyorsunuz. Yoksa, ´sende hayali örgütün düzmece belgeleri çıktı´ diyerek mi esaretimi devam ettiriyorsunuz. Veya ´delile belgeye gerek yok, sen Veli Küçük´sün bu yüzden seni burada çürüteceğiz´ mi diyorsunuz. Bu son söylediğimin geçerli olduğunu, 4 gün önceki duruşmanın ara kararı göstermiştir. Ben ne çadır mahkemesi ne de çadır adaleti istiyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti´nin bağımsız mahkemeleri önünde, hala güvenmek istediğim Türk yargıçları tarafından yargılanmayı bekliyorum. 119. duruşma, avukatların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor. ( Zaman)
Ara kararlar açıklandı: MİT´çi Eymür´ün müdahillik talebi reddedildi Şenkal Atasagun ise tanık olarak çağırılabilir
Erngenekon ana davasında MİT Kontrterör dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür´ün müdahillik talebi reddedilirken, eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun´un tanık olarak dinlenmesine ise ilerleyen günlerde karar verilecek. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon ana davasında bugün görülen 119. duruşma sonunda iki eski MİT mensubuna ilişkin kararlar dikkat çekti. Davaya avukatı aracılığıyla müdahil olmak isteyen MİT Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür´ün, iddianamede mağdur olarak gösterilmemiş olması ve kendisine yönelik sanıklarla ilgili bir suçlama getirilmediği gerekçe gösterilerek talebinin reddine karar verildi. Tutuklu sanık Doğu Perinçek´in açıklamalarından sonra savcı Pekgüzel´in talebi doğrultusunda, 2003 yılında Ergenekon şema ve raporunu Genel Kurmay Başkanlığı ve Başbakanlık´a sunan eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun´un tanık olarak duruşmaya çağrılmasının, yasal şartlar yerine getirildikten sonra düşünülmesi karara bağlandı. Çapraz sorgusu sırasında Ahmet Necdet Sezer, Aydın Doğan ve ATV televizyonuna silahlı saldırı planladığı şeklindeki sözlerini dikkate alan mahkeme heyeti, dava ile ilgisi bulunmayan bu kişiler hakkındaki sözleri nedeniyle tutuklu sanık Alparslan Arslan hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na suç duyurusunda bulunulmasına kara verdi. Arslan, üç günlük sorgusunda sık sık ATV´ye saldırı yapmak için kaleşnikof aldığı, Aydın Doğan´a roketatarlı saldırı yapmayı düşündüğü ve Danıştay saldırısından sonra elindeki diğer silahlarla eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer´i vurmayı düşündüğünü anlatmıştı.
AB İlerleme Raporu mahkemeye getirilecek
Kemal Kerinçsiz´in mahkeme heyetine brifing verildiği yönündeki iddiasına karşılık, mahkememizin hiçbir üyesine görülmekte olan davayla ilgili ne önce ne de sonra brifing verilmemiştir şeklinde açıklama yapılan ara kararda, Doğu Perinçek´in talebi doğrultusunda Ergenekon davası ile ilgili açıklamaların yer aldığı Avrupa Birliği Komisyonu´nun 14.10.2009 tarihli kararı ile Avrupa Parlamentosu´nun 12 Mart 2009 tarihli raporlarının tercümesinin Dışişleri Bakanlığı´ndan istenmesine hükmedildi. Muzaffer Tekin´in 2008 ve 2006 Mayıs tarihlerinden önce 6 aylık süreçte MİT ya da emniyet istihbaratı tarafından takip edilip edilmediğinin bu birimlerden sorulmasına karar verildi. Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Faruk Turhan´ın tez hazırlamak amacıyla davayı izleme talebini kabul eden Mahkeme Heyeti, duruşmanın aleni olduğu dikkate alınarak, Turhan ve öğrencilerinin her zaman duruşmaya katılabileceğini bildirdi.
Danıştay sanıklarına avukat atamamakta direnirse İstanbul Barosu´na suç duyurusu yapılacak
Danıştay davası sanıklarından Salih Kurter ve İsmail Sağır´a baro tarafında avukat atanması için yazı yazılmasına, bu sanıklara müdafi tayin edilmediğinde davanın sürüncemede kaldığı, savunmaların alınamadığı, baro tarafından müdafi görevlendirilmesinin kamu görevi olduğu belirtilerek mutlaka müdafi tayin edilmesinin istenmesi, aksi takdirde suç duyurusunda bulunulacağının bildirilmesi de karara bağlandı. Tutuklu sanıklar Doğu Perinçek, Alparslan Arslan ve avukat Vural Ergül´ün 22 Ekim tarihinde, tutuklu sanık Muzaffer Tekin´in 20 Ekim tarihinde ve tutuklu sanık Osman Yıldırım´ın da 28 Eylül, 22 ve 23 Ekim 2009 tarihli duruşmalarda söyledikleri sözler için ilgili Cumhuriyet Savcılığı´na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Sanık Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusunda, davaya konu olmamış bazı kişi ve eylemler hakkındaki beyanlarıyla ilgili gereğinin yapılması içinduruşma zabıtlarının Beşiktaş´taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar veren Mahkeme Heyeti, 10 Mayıs 2006´da Cumhuriyet Gazetesi´ne atılan el bombasıyla ilgili düzenlenen 12 Mayıs 2006 tarihli ekspertiz raporunda parmak izi tespit edildiğinden, bu izin teşhise elverişli olup olmadığının tespitiyle dosya sanıklarına ait olup olmadığının karşılaştırılması için İstanbul Adli Tıp Kurumu´na yazı yazılmasını karara bağladı. ( Zaman, Star)
Kerinçsiz´den ilginç itiraz: Ses kaydının mahkemeye getirilmesini hakim arkadaşıma anlatamam
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz ile Hrant Dink´in de arasında bulunduğu onlarca gazeteciyi yargılayan Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Hakkı Yalçınkaya arasında geçen telefon görüşmesi birinci Ergenekon davasında bir kez daha gündeme geldi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 116. duruşmada, Kerinçsiz´in Hakkıcığım dediği, Yalçınkaya´nın da Bir emriniz var mı? diye sorduğu telefon görüşmesinin tamamının ses kaydının mahkemeye getirtilmesini istedi. Kerinçsiz, dünkü duruşmada mahkemenin bu kararını eleştirdi. Yalçınkaya ile arasında öğrenciliğe dayanan 30 yıllık arkadaşlık olduğunu belirten Kerinçsiz, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi öğrencilik yıllarımda beraber kaldığım arkadaşımdır. Fakirliğimiz nedeniyle kitaplarımızı dahi ortak kullanırdık. Gece yarılarına kadar kütüphanede çalışan iki arkadaştık biz. Şimdi bu ara kararı ben arkadaşıma anlatamam. diye konuştu. Hakkı Yalçınkaya, Kemal Kerinçsiz ve arkadaşlarının oluşturduğu Büyük Hukukçular Birliği üyelerinin şikayeti üzerine öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink´in de aralarında bulunduğu gazetecileri yargılamasıyla gündeme gelmişti. ( Zaman)
Mahkemeden açıklama
Mahkeme Heyeti´nin kararında, sanıklar ya da avukatlarının, heyetin tamamı veya heyetten birisiyle ilgili sarf ettikleri sözler ve bu doğrultuda kullandıkları terimlerin sadece ve sadece söyleyeni bağladığı, onun düşünce ve beklentilerini yansıttığı belirtilerek, asla ve asla mahkemeyle bir bağlantısı olamayacağı, mahkeme tarafından da bu beyanların kabul edilemeyeceği vurgulandı. Mahkemenin yargılama sırasında kendisine yönelik söylenen söz ve davranışlardan hangilerinin hakaret suçunu oluşturabileceğine, herhangi bir makam ve mercinin talebine gerek kalmaksızın hemen gereğini yapabilecek deneyime sahip olduğu, gereksinimi de anında yerine getirdiğine işaret edilen kararda, sarf edilen bu sözler savunma kapsamı içinde değerlendirildiğinden suç duyurusunda bulunulmasına gerek olmadığı kaydedildi.
Birinci Ergenekon davası 9 Kasım´a ertelendi. 26 Ekim Pazartesi ise İkinci Ergenekon davasına devam edilecek..
9 sanığın beraat talebi reddedildi Başkan Şengün muhalif kaldı
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, tutuklu sanıklar Emin Gürses, Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muhammet Yüce, Selim Akkurt, Hikmet Çiçek ve Nusret Senem´in 19 Ekim Pazartesi günkü duruşmanın ara kararındaki gerekçeler doğrultusunda tahliye edilmeleri yönünde oy kullandı. Ancak bu 9 kişinin tutukluluk halinin devamına oy çokluğuyla karar verildiği görüldü. Mahkeme Heyeti, duruşmayı 9 Kasım Pazartesi günü saat 09.30´a bıraktı. ( Star)
Sorgulamada ortaya çıkan gerçek: Danıştay saldırısı başörtüsü ve din için değil
Danıştay davası ile birleştirilen birinci Ergenekon davasında Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan´ın çapraz sorgusu 3. günde tamamlandı. Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, üç gün boyunca kritik sorularla örneğine az rastlanan bir sorguya imza attı. Savcılar ve hakimler, Danıştay saldırısı ile Cumhuriyet Gazetesi´ne bomba atılması eylemlerini aydınlatmak için Ankara´daki yargılamada sorulmayan onlarca soruyu Arslan´a yöneltti. Buna karşılık Cumhuriyet Gazetesi´ne atılan bombaları Arslan´a vermek gibi ağır suçlamalara maruz kalan Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım tek bir soru bile yöneltmedi. Halbuki, 20 Ekim 2008´den beri 80´in üzerinde sanık sorgulandı. Her sanık kendisiyle ilgili meselelerde savunma yapan sanığa mutlaka soru yöneltip itiraz etti. Hatta, Veli Küçük, Arslan´ın daha önce yalanladığı bombaları Süleyman Esen´den aldığı iddiasına yeniden sarılmasından Benim bir bağlantım olmadığı teyit edildi. çıkarımını yaptı.
Daha önceki sorgularında suikastı yalnız yaptığını savunan Arslan, uzun süren sorguda örgütsel bağı yani dört sanıkla birlikte Ankara´ya Danıştay başkanını öldürmek için gittiğini kabul etti
Din için yaptığın eyleme neden bardan adam topladın?
Arslan, soruları edep, hal, Allah gibi dini kavramlarla geçiştirmeye çalıştı. Ne var ki, 3 günlük sorgunun özü, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün´ün Din için yaptığın eyleme neden bardan adam topladın? sorusu ile Alparslan Arslan´ın buna verdiği tepkide gizliydi. Arslan´ın sorgusu sırasında özellikle eylemin Danıştay sanıkları Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır, Tekin Irşi ile birlikte yapıp yapmadığı tespit edilmeye çalışıldı. Daha önceki sorgularında suikastı yalnız yaptığını savunan Arslan, uzun süren sorguda bu dört sanıkla Ankara´ya Danıştay başkanını öldürmek için gittiğini kabul etti. Bu şekilde bu sanıklar arasındaki örgütsel bağ ispat edilmeye çalışıldı.
Mahkeme Ataşehir çelişkisini yakaladı
Mahkeme, ikinci olarak Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım tarafından Cumhuriyet´e atılan bombaların Osman Yıldırım´a İstanbul´da Ataşehir´de bir villada verildiği iddiasını sorguladı. Arslan, burada isim vermedi. Bombaları Süleyman Esen´den aldığını öne sürdü. Ancak Mahkeme Başkanı Şengün, Arslan´a Üsküdar´daki evinde bombaları saklarken neden bunları Osman Yıldırım´a vermek için Ataşehir için sözleştiğini sordu. Arslan Havadar bir yer olduğu için cevabını verince Şengün, O zaman Çamlıca´da buluşsaydınız? diyerek bu savunmaya inanmadığını gösterdi.
Danıştay saldırısı örgüt işi.. Talimatla yapılmış.. Bu anlaşıldı.. Ama Arslan Ergenekon bağlantısını, Ataşehir´de bombaların Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım´dan alındığı şeklinde diğer sanık Osman Yıldırım´ın iddialarını geçiştirdi, çelişkileri mahkeme heyetinin de dikkatini çekti..
Danıştay´a tahrik olup saldırdığı tezi çürüdü
Mahkemenin üzerinde durduğu bir diğer konu, Danıştay 2. Dairesi üyelerine saldırı talimatının kimden alındığı oldu. Bu bölümde Arslan´ın Danıştay´ın başörtüsü kararının içeriğini bilmediği ve karardan da 6 ay sonra haberi olduğu ortaya çıktı. Vakit´in haberini bile, yayınlandığı şubat ayından 2 ay sonra gören Arslan´ın bir anda tahrik olup Danıştay´a saldırmadığı da anlaşıldı. Yine Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan karikatürü Danıştay 2. Dairesi´nin başörtüsü kararından aylar sonra yayınlandığı halde, Arslan´ın süreci tersten işletip önce Cumhuriyet Gazetesi´ne bomba atmasına da dikkat çekildi. Arslan, bu yöndeki sorulara net bir cevap veremedi. 15 saati aşan sorguda, beklendiği gibi Arslan, Cumhuriyet Gazetesi´ne atılan bombaları kimden aldığı ile Danıştay suikastı talimatını kimin verdiğini söylemedi. Ancak ifadelerdeki çelişkiler, sanığın din konusundaki bilgisizliği ve sorulara cevap veremeyince kutsallara küfretmesi, eylemleri başörtüsü ve din için yapmadığını gözler önüne serdi. ( Zaman)
(23 Ekim 2009, 16:58), son güncel.: (24 Ekim 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz
Danıştay soruşturması sil baştan