Yeğeninin JİTEM´in emriyle tetikçi Abdulhekim Güven ve arkadaşları tarafından öldürüldüğünü söyleyen eski JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan, ´Daha önce ailem için susuyordum. Nefesim enselerinde´ dedi. Nasname isimli internet sitesinde yayınlanan yazısında, yeğeni Metin Soner ve iki arkadaşının Gaziantep´te faili meçhule kurban gittiğini anlatan Albdulkadir Aygan, bu zamana kadar akrabalarına zarar gelmemesi için sustuğunu; ama artık bu cinayetin takipçisi olacağını duyurdu. İşte Aygan´ın mektubunun tamamı:
Aygan: JİTEM benim yerime yeğenimi ve iki arkadaşını öldürdü
Yeğeninin JİTEM´in emriyle tetikçi Abdulhakim Güven ve arkadaşları tarafından öldürüldüğünü söyleyen eski JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan, ´Daha önce ailem için susuyordum. Nefesim enselerinde´ dedi. Nasname isimli internet sitesinde yayınlanan yazısında, yeğeni Metin Soner ve iki arkadaşının Gaziantep´te faili meçhule kurban gittiğini anlatan Albdulkadir Aygan, bu zamana kadar akrabalarına zarar gelmemesi için sustuğunu; ama artık bu cinayetin takipçisi olacağını duyurdu. İşte Aygan´ın mektubunun tamamı:
?12 Eylül 2001 yılında Burdur İl Jandarma Komutanlığı- İstihbarat Şube´deki görevimden kendi isteğimle istifa ettikten sonra Gaziantep´ e göçtüm ve sıradan bir vatandaş olarak, çoluk çocuğuma helal bir lokma kazanmak için eski mesleğime (inşaat boyacılığı) döndüm. 2003 yılının ilkbaharında Ülkede Özgür Gündem Gazetesi´nden iki muhabir ve bir akrabam tarafından inşaattan alınarak bir eve götürüldüm. Benden; JİTEM´de görevli iken tanık olduğum faili meçhullerle ilgili bilgiler istendi. Ben de İnsanı bir görev olarak bildiklerimi anlattım.
Gaziantep´e göçtükten sonra, PKK itirafçısı ve JİTEM komutanlarından Cemal Temizöz´ün ekibinden olan Abdulhakim Güven benimle tekrar irtibata geçti. Sık sık Gaziantep´e gelerek beni ziyaret ediyordu. Ayrıca; ?iyi Çocuk´lardan Mutkili Ali lakaplı Astsubay Ali Kaya´da izimi bulmuştu. Bir iki kez beni ziyaret etti. Daha sonra Ankara´daki Jandarma Genel Komutanlığından gelen emir dolayısıyla benimle ilişkisini kesti. Ankara´dan gelen emre göre; ´hiçbir askeri personel Aygan´la ilişki kurmayacak ve kendisi hiçbir askeri tesise girmeyecek´ti. Bu emir üzerine, Ali Kaya benimle ilişkilerini sınırlandırdı. Fakat Abdülhekim Güven gelip gitmeye devam etti.
Hafta sonunda (14-15 Haziran 2003) Nizip´te ikamet eden akrabalarımdan bir aile sorununu çözmek amacıyla oraya gelmem istendi. Bu durumu Abdulhakim Güven de öğrendi. Çünkü biz telefonla görüşürken yanımda idi. Pazartesi günü (16.06.2003) Nizip´e gideceğimi Abdulhakim Güven´e söyledim. Pazar gününü pazartesiye bağlayan gece Abdulhakim Güven yanımdan ayrıldı. Nereye gittiğini bilmiyordum. 16.06.2003 Pazartesi günü akşamüzeri işi bıraktıktan sonra Nizip´e hareket ettim. Hareketimi akrabalarıma telefonla bildirdim. Beni; minibüs durağından arabayla alıp eve götüreceklerdi. Akrabalarım beni karşılamaya Metin Soner adlı yeğenimi gönderiyorlar. Nizip´e gittiğimde kimsenin beni karşılamaya gelmediğini görünce üzülmüştüm. Minibüs durağına yakın olan kaynanamın evine gittim. Ailevi problemini çözmem istenen akrabalarımın evine ertesi gün gitmeyi daha uygun olur diye düşünmüştüm. Fakat akşamın ilerleyen saatlerinde kara haberi aldım. Beni karşılamaya gelen Metin ve arabadaki iki arkadaşı tabanca ile vurulmuş, şehrin dışında bir Zeytinlikte ölü olarak bulunmuşlardı. Bu olay beni kahretmişti.
Antep´e dönmeyip tüm imkânlarımı seferber ederek, bu işi yapanları araştırmaya başladım. Ne yazık ki; hiçbir iz bulunamadı ve iki üç gün sonra tekrar Antep´e döndüm. Akrabalarımdan da yeni bir ipucu buldukları takdirde bana iletmelerini istedim. Gaziantep´te işimin başında iken aklım hep bu olayda idi. (kim yaptı? Bu genç benim yüzümden mi vuruldu?) Bir hafta sonra tekrar Nizip´e gidip kendi başıma araştırma yapmaya başladım. Daha önce Abdulhakim Güven´in beni tanıştırdığı fabrikatör bir şahsın yanına gittim. Aslında fabrika bir maske ve fabrikatörlük de bir paravan unvandı. Bu kişi ve çevresi tamamen kirli dolaplar çeviriyorlardı. Hatta daha önceki görüşmelerimizde; benden referans olup, batıda görev yapan bazı üst düzey askeri komutanlardan ihale koparmamı istemişlerdi. Bir seferinde de; Kerkük´e, Kızılay ekibiyle giden ve KDP peşmergelerinin yol kontrolü esnasında üzerinde silah ve patlayıcılar bulunması üzerine tutuklanan itirafçı Sefer Bildik´i kurtarmam için, KDP´li yetkililerle görüşmemi istemişlerdi. Ankara´da bulunan KDP Bürosunu aramıştım fakat cevap alamamıştım. ´Fabrikatör´e Metin´in akrabam olduğunu ve bu konuda bana yardımcı olmasını talep ettim. Bunu duyan ´fabrikatör´ün benzi sarardı ve bana; ´Sen de bizden sayılırsın. Seni severim. Fakat beni dinlersen, bu konuyu başka yerde açma. Akraban olduğunu da kimseye söyleme. İyi birisi değildi. Cezasını buldu´ diye tembihte bulundu. Bu sözlere çok içerlemiştim fakat korumasız ve yalnızdım. Söylenenleri onaylarcasına başımı öne doğru eğmekten başka bir şey yapamadım.
Henüz ´fabrikatör´ün (E.Ş) (ismi bende saklı) yanından ayrılmamıştım ki, iki ´fabrikatör´ daha geldi. İkisinin de neşesi yerindeydi. Gelen ilk kişi ´fabrikatör´ü tebrik edercesine ve minnet borçları varmışçasına saygı gösteriyorlardı. Bir ara kendi aralarında benim duymayacağım şekilde konuştular. Bu durum canımı çok sıktığından, müsaade isteyip oradan ayrılmıştım. Beni karşılamaya gelen Metin yeğenimi kimlerin ne amaçla vurduklarını anlayabildim, fakat elimden bir şey gelmiyordu. Elimde maddi kanıt yoktu. Şüphelenmek yetmiyordu. Aslında; baştan da belirttiğim gibi; İtirafçı Abdulhakim Güven benim o gün Nizip´e kimlere gideceğimi biliyordu. Onun bizzat tetik çektiğini iddia edemem, fakat işin içinde onun parmağının olduğundan eminim. Tetikçiler benim de arabada olduğumu varsayarak, arabadaki üç kişiyi katletmişlerdir. Bunu yaparak hiçbir görgü şahidini canlı bırakmamışlardır. 16.06.2003´de saat 18,45 de gerçekleştirilen bu faili belli olayın dosyası halen ´faili meçhul´ler arasındadır. Bazı basın-yayın organlarıyla yaptığım söyleşilerde; ´benim de gizleyip te şu ana kadar açıklamadığım şeyler var´ dediğim ´şeyler´den biri de budur...
Sadece; çok saygı duyduğum akrabam olan ailenin ricası üzerine bugüne kadar bu olaydan bahsetmedim. En son dayanamadım ve O aileye durumu basına yansıtacağımı bildirdim ve ´sen bilirsin, artık kimseden korkumuz yok´ demeleri üzerine, bu insanı ve vicdanı görevimi yerine getirmek, kamuoyunu ve yetkilileri göreve davet etmek amacıyla yazdım. Ömrümde yaşadığım ve vicdanımı kanatan olaylardan biri de bu olaydır. Metin´im benim yüzümden hayatını kaybetti. Beni karşılamak için evinden dışarı çıkmasaydı belki hayatını kaybetmezdi... Herkes nasıl ki kayıplarının peşine düşmüşse, ben de Metin´imin peşine düşeceğim. Bu dünyada ve öbür dünyada nefisim Abdulhakim Güven ve onun Nizip´teki çetesinin ensesinde olacaktır. Bu olay; ´faili meçhul´ değildir. Faili bellidir. Cinayetin tamamen planlı, bilinçli ve profesyonel bir katil veya katillerce işlendiğine şüphem yoktur.. Bu konuda; resmi görevlileri de göreve davet ediyorum. Nizip´te kimlerin; Abdulhakim Güven, Sefer Bildik ve diğer kiralık katillerle işbirliği yaptığını da yetkili mercilere açıklamaya hazır olduğumu kamuoyu önünde deklere ediyorum.? ( nasname)
İade haberlerine tepki gösterdi
Aygan ayrıca basında yer alan, iadesine dair haberlere de tepki gösterdi. Mevcut hukuki durumu hakkında izahatlarda bulunan Aygan, son zamanlarda konuyla ilgili olarak sadece Cihan Haber Ajansı´na konuştuğunu, diğer haberlerin tam gerçeği yansıtmadığını kaydetti. Aygan, aslında İsveç savcılığının usulen kendisinin iadesinin mümkün olabileceğini söylemekle birlikte, esasta iadeye karşı olduğunu aktardı. Özellikle, iade edileceğim hakkındaki haberlerin tümü gerçek dışı ve masa başı haberlerdir. diyen Aygan, yayınların amacının; psikolojik savaş olduğunu ve amacın: kendisini, ailesini ve ülkedeki dost ve akrabalarını huzursuz etmek olduğunu kaydetti.
(08 Ekim 2009, 13:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
JİTEM´den bordrolu Abdulkadir Aygan hakkında daha geniş bilgi
Abdulkadir Aygan´la ilgili manşetlerimiz