Ergenekon davasında 19. duruşma başladı. Duruşma, tutuklu sanık yazar Ergün Poyraz´ın dünkü oturumda kaldığı yerden savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
25.11.2008 13:54 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu yargılanan 45 sanıktan Sami Hoştan, Hayrettin Ertekin, Selim Akkurt, Abdulmuttalip Tonçer ve Hüseyin Görüm dışındaki 40´ı katıldı. Duruşmaya, tutuksuz sanıklardan şu ana kadar sadece Güler Kömürcü Öztürk geldi. Duruşma, tutuklu sanık yazar Ergün Poyraz´ın dünkü oturumda kaldığı yerden savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
Poyraz´ın savunmasının alınmasından sonra Poyraz´ın avukatı Hüseyin Buzoğlu da çeşitli beyanlarda bulundu. Buzoğlu´nun beyanları sırasında mahkeme heyeti, duruşmaya saat 14.00´e kadar öğle arası verdi. Buzoğlu´nun beyanının alınmasına, öğleden sonra devam edilecek.
DURUŞMADAN AYRINTILAR
´Ergenekon´ davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz´ın çapraz sorgusu yapıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü duruşmasında savunmasını yapan Poyraz´ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, ´Sayın Poyraz´a sorulan sorular içinde örgüt bağlantısı konusunda hiçbir soru yöneltilmemiştir. Dosyada araç suçlar olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay´da olan dosyası dışında başka suç yoktur´ dedi. Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz´ün hukuk normlarını çok iyi bildiğini, fakat yerine getirmediğini ileri süren Buzoğlu, ´Hukuka aykırı olarak elde edilen tüm delillerin derhal dosyadan çıkarılması gerekir´ diye konuştu.
´Türk toplumunun korku tünelinden geçirildiğini´ iddia eden Buzoğlu, yaratılan korku imparatorluğunun devamı için soruşturmanın açık bırakıldığını öne sürdü.
MİT Müsteşarlığına 3 Temmuz 2002´de gönderilen isimsiz mektup ve ekindeki CD´lerle ilgili işlem yapılmadığını ileri süren Buzoğlu, ´fakat bunlara ilişkin bilgilerin önce Genelkurmay Başkanı´na, ardından Başbakan´a intikal ettirildiğini´ ifade etti.
Savunmasında bazı CD ve belgelerden söz eden Buzoğlu, bunların, 2001´de hakkındaki dolandırıcılık iddiasından dolayı evinde arama yapılan Tuncay Güney´den çıkan belgeler olduğunu söyledi.
Avukat Buzoğlu, iddianamedeki ´terör örgütü´ tanımına ilişkin olarak ise ´Bir terör örgütü sadece mevcut hükümete karşı eylemler gerçekleştirmez. Bir terör örgütünün ideolojisinin olması gerekir. Bir terör örgütünün öncelikle anayasal düzeni değiştirmeye çalışması gerekir´ diyerek, buna ilişkin eylemler söz konusu değilse, terörizm olgusunun olamayacağını savundu.
Buzoğlu, savunmasında ayrıca, aynı kafile numarasıyla binlerce el bombasının imal edildiğini dile getirdi.
´Atatürk tarafından kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi´nin Türk polisine arattırıldığı tarihin, Yunanistan Başbakanı´nın ziyaretinden bir gün öncesi olduğunu´ söyleyen Buzoğlu, ´(Rum Ortodoks Patrikhanesi´nde bir kişi boğazlanıyor) deseniz, Türk polisi girebilir mi?´ diye sordu.
-ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ-
´İddianamenin 179. sayfasında, Şemdinli iddianamesine sahip çıkıldığını ve karşıt gösteriye katılınmasının örgüt faaliyeti olarak ileri sürüldüğünü´ savunan Buzoğlu, 2006 yılı Mart ayında Galatasaray Meydanı´nda Şemdinli iddianamesini protesto için yapılan bir gösteriyi örnek verdi.
Şemdinli iddianamesine ilişkin Ceza Genel Kurulu kararında ciddi eleştiriler getirildiğini söyleyen Buzoğlu, ´Bu davaya konu iddianameye göre ise bu denli siyasallaştırılmış bir iddianameye karşı, bir birey olarak tepki gösterilmesi örgüt fiili olarak kabul edilmiş ve Ceza Genel Kurulu kararına yansıyan hukukilikten uzak, Şemdinli iddianamesi bizzat bu iddianameyle kabul edilmiştir´ dedi.
Dünyada uyuşturucu ticaretinin bir yıllık cirosunun 2 trilyon dolar civarında olduğunu söyleyen Buzoğlu, Anadolu´nun eroin için ciddi bir geçiş noktası olduğunu, anlattı.
İddianamede, Türkiye´deki mafyanın ´Ergenekon´ tarafından kontrol edildiğinin ileri sürüldüğünü söyleyen Buzoğlu, buna karşılık, ´elde edilen gelirin nerede olduğu´ sorusuna yanıt aranmadığını dile getirdi.
İddianamede kanıt olarak, bir gizli tanık ifadesi ve iki telefon görüşmesi olduğunu savunan Buzoğlu, müvekkili hakkında, ´seçilmiş yöneticileri asılsız isnatlarla yıpratıp, halkın gözünde hedef ve düşman haline getirmeye çalışmak´ iddiasıyla ´Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik´ suçlamasıyla dava açıldığını söyledi.
Buzoğlu, ´Bir insanın, silahlı isyana tahrik iddiasıyla tutuklanıp karşınıza gelebilmesi için başka delillerin olması gereklidir´ dedi.
Suçun oluşması bakımından önemli hususun, halkı silahlı olarak maddi bir fiile kışkırtmak olduğunu ifade eden Buzoğlu, Poyraz´ın kitaplarında böyle bir şeyin söz konusu olmadığını savundu.
Avukat Buzoğlu, müvekkilinin ´silahlı örgüt üyesi olduğu´ iddiasına ilişkin olarak ise ´Ergun Poyraz´ın tek bir silahı vardır, kalemi. Ergun Poyraz bu silahından mahrum bırakılmıştır´ diyerek, ´yargılanan sanıkların kalemleri ile darbeyi nasıl gerçekleştireceklerini´ sordu.
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçlamasına ilişkin olarak ise müvekkilinin açık kaynaklardan elde ettiği verileri okurlarıyla paylaştığını söyleyen Buzoğlu, yargılamanın, Türkiye´deki bundan sonraki süreçle ilgili olarak mahkemeye ciddi sorumluluk yüklediğini anlattı.
Buzoğlu, ´Gerek ülkede yapılacak yeni operasyonlar, gerekse yeni kurguları, senaryoları önleyecek tek makam mahkemenizdir´ diye konuştu.
Buzoğlu, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
-ERGÜN POYRAZ-
Avukat Buzoğlu´nun savunmasının ardından tutuklu sanık yazar Ergun Poyraz´ın çapraz sorgusuna geçildi.
Sorguda, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Poyraz´a, Kemal Aydın, Neriman Aydın, Ercüment Ovalı ve Durmuş Ali Özoğlu´nu tanıyıp tanımadığını sordu.
Poyraz da Kemal Aydın´ı bir defa gördüğünü, Neriman Aydın´ı hatırlamadığını, diğer iki kişiyi ise tanımadığını söyledi.
Savcı Pekgüzel´in, ´Neriman Aydın´dan el yazısıyla yazdığı bazı notlar ele geçirildi. Bunlarda, ´3 Mart 2006´da Sevgi Erenerol, Ergün Poyraz ve Ercüment Ovalı ile sohbet yapıldı´ deniliyor´ deyip, bu konudaki beyanını sorması üzerine araya giren Poyraz´ın avukatları, söz konusu belgeleri görmediklerini belirterek, soruya itiraz etti.
Pekgüzel´in, konuyu, iddianameyle bağlantılı olduğu için sorduğunu ifade etmesi üzerine, avukatlar bu belgelerin dosyada ve iddianamede yer almadığını belirtti.
Savcı Pekgüzel´in, bu belgelerin mahkemeye geleceğini söylemesinin ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bu soruların sorulmamasını istedi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel de Poyraz´a soru sormayı bıraktı.
Daha sonra diğer Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın´ın, eğitim düzeyini sorduğu Poyraz, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini ikinci sınıftan, Açıköğretim Fakültesi İktisat Bölümünü de üçüncü sınıftan terk ettiğini söyledi.
Poyraz, Taşkın´ın sorusu üzerine, askerliğini Girne´de depo çavuşu olarak yaptığını anlattı.
Savcı Taşkın´ın, ´Hikmet Çiçek´i tanıyor musunuz?´ şeklindeki sorusuna da Ergün Poyraz, ´Cüneyt Zapsu ile ilgili kitap yazacağından söz eden Çiçek´e bildiklerini anlattığını, konuyla ilgili yazdığı kitabı verdiğini, ancak Çiçek´in ne yazdığını bilmediğini´ söyledi.
SAVCI TAŞKIN: ´İSTİHBARAT ELEMANI OLMAK SUÇ DEĞİL´
Savcı Nihat Taşkın, Poyraz´a, ´istihbarat elemanı olmanın bir suç olmadığını´ hatırlatarak, ´Jandarma İstihbaratı´ndan para aldığınıza dair tutanaklar imzasız. Bu tutanaklar imzalı olsaydı içeriklerini kabul eder miydiniz?´ sorusunu yöneltti.
Bu sırada Poyraz´ın avukatı Hüseyin Buzoğlu´nun bu soruya itiraz etmesi nedeniyle Mahkeme Başkanı Şengün, savcıya ´Soru olarak sorun´ dedi.
Savcı Taşkın´nun, sorusunun bu olduğunu belirtmesi üzerine Başkan Şengün de bunun yorum olduğunu dile getirdi.
Bunun ardından Nihat Taşkın, Ergün Poyraz´a, Levent Ersöz´ü tanıyıp tanımadığını sordu. Poyraz´ın, bu konuda defalarca ifade verdiğini ve bunları tekrar ettiğini belirtmesi üzerine savcı Taşkın, ´Bir subay olarak tanıdığınızı, ilişkilerinizin bu çerçevede olduğunu söylediniz´ dedi.
Poyraz da Ersöz´le korumayla ilgili görüştüğünü belirterek, ´Bunların hepsinin TSK´nın şerefli, onurlu subayları olduğunu söyledim´ dedi.
Taşkın´ın, ´Görüştüğünüz bu kişilerden gizli askeri belge aldınız mı?´ sorusuna Poyraz, ´Hiç kimseden gizli askeri belge almadığı´ cevabını verdi.
Poyraz, savcı Taşkın´ın, ´Oktay Yıldırım ve Hikmet Çiçek, kitap yazmak için sizinle görüşmüşler. Kitap yazmayı gerektirecek bir arşiviniz mi bulunmaktadır?´ şeklindeki sorusunu, ´Ben AK Parti veya nane-limon konusunda da kitap yazacak olsam, bu konuda herkesle görüşürüm. Bilgi ve belgelerinden yararlanırım. Bunda garip olan ne var, anlayamadım. Siz hukuk fakültesi mezunusunuz. Lütfen sorularınıza dikkat edin. Terör örgütüyle ilgili soru istiyorum´ diyerek cevaplandırdı.
Taşkın´ın, Muammer Karabulut ile nerede tanıştığını sorduğu ve Ayasofya Derneği ile ilgili çalışmalarını anlatmasını istediği Poyraz, Ayasofya Derneğine, buranın cami olmasını istediği için girdiğini, hayatında ilk defa da bir derneğe üye olduğunu dile getirdi.
´ALLAH RIZASI İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İLGİLİ SORU SORUN´
Ergün Poyraz, ´Allah rızası için terör örgütü ile ilgili bir soru sorun. İnsanlara nasıl örgüt üyesi olduğumu anlatayım´ şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Savcı Taşkın, Poyraz´a, ´Mahkemeye hitaben konuşuyorsunuz´ şeklinde uyarıda bulundu.
Taşkın´ın, Poyraz´a, tutuklu sanıklardan Halil Behiç Gürcihan ile yaptıkları görüşmeler olduğunu ve bunların dedikodu olarak belirtildiğini ifade etmesi üzerine, araya giren Poyraz´ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, bu soruların delillerin değerlendirilmesi olduğunu söyledi.
Mahkeme Başkanı Şengün´ün de bunu kabul etmesi üzerine Savcı Taşkın da Poyraz´a soru yöneltmeyi bıraktı.
AVUKATTAN MÜVEKKİLİNE SORULAR
Savcıların ardından Poyraz´a, avukatlarından Hasan Gündüz, ´Gözaltındayken ´sen şuranın adamı mısın?´ şeklinde soru yönelttiler mi?´ dedi.
Poyraz da rütbeli olduğunu tahmin ettiği bir şahsın kendisine, ´Genelkurmay´dan mı yoksa Jandarma istihbaratından mı olduğunu açıklar mısın? Eğer öyleysen, buradan davul zurnayla yollayalım´ dediğini öne sürdü. Poyraz, ´Ben de ´İkisi de değilim. Atatürk´ün askeriyim´ dedim´ diye konuştu.
Poyraz, tutuklu sanık avukat Kemal Kerinçsiz´in soruları üzerine de avukatlığını yapan Kerinçsiz´e bu nedenle bin YTL ödediğini ve yeni çıkacak kitabının tanıtımı amacıyla da cezaevindeyken ziyaretine gelen Kerinçsiz ile görüştüklerini anlattı.
MAHKEMEYE ´ERGENEKON´ İLE İLGİLİ BRİFİNG VERİLDİ Mİ?
Ergün Poyraz´ın çapraz sorgusunun ardından duruşmada söz alan Kemal Kerinçsiz, Beşiktaş´taki Ağır Ceza Mahkemesi başkanları ve üyeleri ile emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu kişilere, ´Ergenekon´ soruşturması başlamadan önce, ´Ergenekon Terör Örgütü´ ile ilgili olarak herhangi bir brifing verilip verilmediği, verildiyse kim tarafından verildiği ve bu konudan Adalet Bakanlığının bilgisi olup olmadığının, Adalet Bakanlığı, MİT ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını istedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, bunun üzerine, diğer mahkeme üyelerini bilmediğini, ama kendi mahkemeleri açısından bu soruyu cevaplamak istediğini belirterek, böyle bir brifing almalarının mümkün olmadığını, buna ihtiyaçları da bulunmadığını ve brifing almadıklarını söyledi. (Zaman)
´ERGENEKON SANIĞINDAN SAVAŞ ÇIKARACAK BELGELER ELE GEÇİRDİK´
Ergenekon terör örgütü soruşturmasında sanıklardan SESAR Başkanı İsmail Yıldız´ın evinde İran ve Irak askerî istihbaratıyla ilgili ´çok gizli´ belgelerin bulunduğu ortaya çıktı.Savcı Nihat Taşkın, gizli belgelerin açıklanması halinde bu ülkelerle Türkiye arasında savaş çıkabileceğini belirtti. Savcı Taşkın, çapraz sorguda Yıldız´a Bu belgeler sende ne arıyor? diye sordu. Gizli belgeleri varlığını inkâr eden Yıldız, firarî sanıklardan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ü makamında ziyaret ettiğini bildirdi. SESAR Başkanı, ofisinde ele geçirilen milletvekilleriyle ilgili bilgileri AK Partili yetkililerden aldığını savundu. Hastalığı sebebiyle tutuksuz yargılanan Ayşe Asuman Özdemir ise bilgisayarında bulunan fotoğrafların Dağlıca değil Çukurca´ya ait olduğunu söyledi. Özdemir, Fotoğrafları dostumuz Yarbay Onur gönderdi. dedi.
Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında haklarında dava açılan 45´i tutuklu 86 sanığın yargılandığı davanın 18´inci duruşması dün Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde yapıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce görülen davanın duruşmasına, tutuklu sanık Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (SESAR) Başkanı İsmail Yıldız´ın çapraz sorgusuyla başlandı. Yıldız´a ofisinde ayrıca İran ve Irak askerî istihbaratlarına ait çok gizli belgeler bulunduğu ve açıklandığı zaman devletin aleyhine olacak bu belgeleri nereden aldığı sorusu da yöneltildi. Yıldız, belgelerden haberi olmadığını söyledi. Davanın bir diğer savcısı Nihat Taşkın da, Yıldız´ın ofisinde ele geçirilen belgelerin iki devlet arasında savaş nedeni olacak belgeler olduğunu aktararak, Sizde ne arıyor? dedi. Ofisinde gizli ibareli belgelerin olmadığını iddia eden Yıldız, ele geçirilen dokümanların ´Akbil´ davası ile ilgili soruşturmanın belgeleri olduğunu ileri sürdü. Bürosundan alınan CD´leri ve harddisklerin delil olarak sayılmasını istemediğini aktardı.
Levent Ersöz´le ofisinde görüştük
Duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Yıldız´a Ergenekon davası firari sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ü ve Atilla Uğur´u tanıyıp tanımadığını sordu. Yıldız, Ersöz´ün kendisini makamına çağırarak SESAR´ı tanımak istediğini belirttiğini söyledi.
Siroz hastalığı sebebiyle tutuksuz yargılanan Ayşe Asuman Özdemir, Yıldız´ın savunmasının ardından ifade verdi. Savunmasının ardından çapraz sorgu sırasında fenalaşınca, duruşma salonundan çıkarıldı. Savcı Pekgüzel, Özdemir´e bilgisayarında bulunan Dağlıca kırsalına ait kritik askerî bölgelerin fotoğraflarını sordu. Özdemir, Orası Dağlıca değil Çukurca´dır. Aile dostumuz Yarbay Onur vardır. O çok eski fotoğrafları da Onur (Dirik) yollamıştır. şeklinde cevap verdi. Onur Dirik, 21 Ekim 2007´de teröristlerce gerçekleştirilen Dağlıca baskınında, 12 şehit veren taburun komutanıydı. Dirik, bu olaydan sonra görevden alınmıştı. (Zaman)
BELLİ: PERİNÇEK ASKERE YAKIN OLMADIĞIMIZ İÇİN BİZDEN AYRILDI
Hayatının değişik dönemlerinde toplam 11 yılını cezaevlerinde geçiren Türk solunun önde gelen isimlerinden Mihri Belli, yüzyılın davası Ergenekon´la ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Asıl örgütün hâlâ gizlendiğini ve kendilerinin de kontrgerilla mağduru olduğunu belirterek, Ergenekon´un kontrgerillanın küçük bir parçası olduğunu ifade ediyor: Bu kontrgerillanın sadece atılan bir safrası olsa gerek. Esas gövde görevde. Bu davanın gidişi Türkiye´de demokrasiden yana olanların ağzına bir parmak bal çalmak gibi geliyor bana. Asıl örgüt hâlâ gizleniyor. Ama bu davayı genişletip, Hrant Dink cinayetine karışan polis ya da subay kim varsa, 12 Eylül ve 12 Mart öncesi provokasyonları kimler örgütlemişse, Güneydoğu´da binlerce faili meçhul cinayetin emrini kim vermişse, bu davaya katmak ve kullanılanlar ile kullananları ortaya çıkaracak şekilde yargılanmalarını sağlamak her demokratın görevi.
Mihri Belli, sayıları son 4 yılda katlanarak artan kuvayı milliye derneklerinin geçmişte Kurtuluş Savaşı´nı gerçekleştiren örgütlerle benzerliğinin olmadığını anlatıyor. Günümüzdeki Kuva-yı Milliye derneklerinin Gladio tipi bir örgütlenme gibi göründüğünü ifade ediyor: Yani yıllardır illegal olan bir yapının legal bir kolu gibi. Fakat bütün bunu Doğu´nun (Perinçek) küçücük partisine mal etmek hayal gücünü fazla zorlamak olur. Ordu ve derin devletin içindeki bazı kişiler İşçi Partisi´ni kullanmış olabilir. Darbe günlükleri yazan o general tutuklanmaması başka bir oyunun işareti gibi.
Deniz Gezmiş´in tarafını tuttuk
Geçmişte Türk solunu birleştirmek için çok büyük gayret gösterdiğini belirten Belli ile Perinçek´in yolları bu birleşme sürecinde kesişmiş. Fakat Perinçek´in askere yakın siyaseti benimsemesi kısa sürede yolların yeniden ayrılmasına neden olmuş: Perinçek bizden askere ´yeteri kadar ve eleştiri yapmaksızın´ yakın olmadığımız için ayrıldı. Deniz Gezmiş ile Doğu Perinçek arasındaki çekişmede biz Deniz´in tarafını tuttuk. Perinçek işçi sınıfının zayıf olduğu yerde asker-sivil aydın zümre öncü rol oynamalı düşüncesinde idi. Bugünkü dünyada darbeler asla çözüm değil. Ordu, halkı arkasına alsa da almasa da asla bağımsızlık getirmesi mümkün olamaz. Türkiye´nin olası bir darbeyi kaldırması da mümkün değil. Darbecilik yapacak kişi, bunu ordu içinde yapacaktır. Perinçek´in yayınladığı yazılarla darbe kışkırtıcılığı yaptığı iddia ediliyorsa bu olabilir.
Eski Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu´nun, 12 Eylül ihtilalini gerçekleştiren Kenan Evren ve kuvvet komutanları hakkında iddianame hazırlaması ve ardından Kayasu´nun görevinden alınması çok konuşuldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne başvuran ve burada haklı bulunan Kayasu´yu destekleyen açıklamalar yapan Belli, Türkiye´nin 12 Eylül´ü yapan darbecilerle yüzleşmesi gerektiğini belirtiyor. Türkiye´de darbeye karşı güvence isteniyorsa önce 12 Eylül darbesini planlayanların yargılanması gerektiğini savunan Mihri Belli, Bak o zaman başka kimse darbeye teşebbüs edebiliyor mu? diye konuşarak demokratik olmayan bu hareketlerin ülkeye büyük zararlar verdiğine değiniyor.
Ergenekon sanıklarından Mehmet Zekeriya Öztürk, Danıştay saldırısıyla ilgili alınan ifadesinde Belli´nin beyanlarını doğrular nitelikte açıklamalarda bulunmuştu. İddianamede yer alan bilgilere göre Öztürk, Perinçek ve lider grubunun 2003´ten itibaren TSK´nın yanında gözükmesinin gerçek sebebinin mevcut siyasi yapının dağıtılarak Meclis´te kendilerine birkaç sandalye edinmek olduğunu anlatıyordu. Öztürk, 2003 yılından itibaren İP´nin bir askerî darbeyi dört gözle beklediğini aktarıyordu.
Evimin penceresinden Yassıada´yı seyrediyorum
Mihri Belli, Marksist düşünce ile 1936 senesinde eğitim için gittiği Amerika´da tanıştı. 1940´ta döndüğü Türkiye´de Türkiye Komünist Partisi ile ilişkiye girdi. 1960´lı yıllarda yazdığı yazılar nedeniyle iki kez tutuklandı, aylarca hapis yattı. 12 Mart muhtırasının ardından yakalanmamak için yurtdışına kaçtı. 1974 Af Yasası´ndan sonra arkadaşlarıyla birlikte 1975´te Türkiye Emekçi Partisi´ni kurdu. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, 1981 sonlarına doğru yurtdışına çıktı. Bir süre Ortadoğu´da kaldı. ´Faşizme Karşı Birleşik Cephe´nin kuruluşuna katıldı. Kürt hareketini yakından izledi. 1992´de Türkiye´ye döndü. 1996´da ÖDP, 2002´de de SDP kurucusu oldu. 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde DEHAP´tan İstanbul birinci bölgeden aday oldu. 29 Aralık 2007 tarihinde SDP´den istifa etti. Ömrünün yaklaşık 11 yılını cezaevlerinde geçirdi. 18 yıl sürgün hayatı yaşadı. Belli, bugün 93 yaşında. Aktif siyasetten yaşının bir hayli ilerlemesi nedeniyle uzak kalan Belli, Kadıköy´de 14 katlı bir binanın en üst katında bulunan evinden Yassıada´yı seyrederken 27 Mayıs´ı hatırladığını anlatıyor. (Zaman)
(25 Kasım 2008, 13:54)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: